Atlantis gençlik yıllarımın bir numaralı başrolüydü. Onunla ilk kez karşılaştığımda 16 yaşındaydım. Benden bir yaş küçüktü ama bunu hiç hissettirmezdi hatta çoğu zaman o benden büyükmüş gibi hissederdim. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünürdü. Çok başarılı bir öğrenciydi ama bana her zaman ne olmak istediğini bilmediğini söylerdi. Ona en iyi yaptığı şeyi yapmasını söylemiştim. Başardı ancak ben hiçbir zaman onun yanında olamadım. Atlantis adının hakkını verdi ve hayatımdan kaybolup gitti.
Ve yıllar sonra ona Taehyun'un frekansı ile oynadığı radyoda rastladım.
"Kısa bir aradan sonra tekrardan merhaba değerli Ocean Blue dinleyicileri ben Atlantis. Son şarkıya geçmeden önce biraz bu şarkının bana hatırlattığı anılardan bahsetmek istiyorum. Lisede dirseklerimizi çürüttüğümüz sıraya uzanır sürekli bu şarkıyı dinlerdim. O zamanlarda hayata dair çok az umudum vardı. Umudum yok olmaya yüz tutmuşken hayatıma Ocean girdi. Ocean hayatıma girdiği anda sanki dünya daha yaşanılabilir bir yer olmuştu. Benden bir yaş büyüktü ama kendimden büyüklerden korktuğum için benimle aynı yaşta olduğu yalanını söylemişti. Onunla çok kısa bir sürede yakınlaşmıştık çok nadir gülen benim bile yüzümde güller açmasına sebep olmuştu. Ona Ocean diyorum çünkü lisedeyken masmavi saçları vardı gerçekten okyanus gibiydi. Şu an ne yaptığını soracak olursanız bende bilmiyorum... Hayat bazen bunu gerektirir en sevdiğiniz insandan bile uzak düşersiniz çoğu zaman. Ocean ve Atlantis'in hikayesi ben liseden mezun olduğum zaman sona erdi. Daha sonrasında Ocean ile bir kez bile karşılaşmadım ve olması gereken buydu. Her neyse çok konuştum şarkımıza geçiyorum. "Seafret- Atlantis" görüşmek üzere yayınımı dinlediğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum ve iyi dinlemeler diliyorum. İyi geceler Ocean Blue dinleyicileri..."
Atlantis'in her bir kelimesi zihnimde yankılanıp durdu. Yıllar sonra onun sesini duymak benden bahsettiğini bilmek bana ne hissettirmeliydi bilmiyordum. Bu yayın onun benden bile isteye kaçtığının kanıtıydı. Atlantis çoktan derinlerine gömüldüğü okyanusu silmişti. Ve halinden memnun gibiydi... Taehyun beni sarsana kadar radyoya kitlenmiş bir şekilde ağladığımın farkında değildim.
"Yeonjun hyung iyi misin? Niye ağlıyorsun?"
Taehyun'un sorusuyla birazda olsa kendime geldim gözyaşlarımı silerek cevap verdim endişeli gözlerle bana bakan kardeşime.
"Ne ağlaması oğlum kim ağlıyormuş gözüme toz kaçtı ondan doldu gözlerim bir şeyim yok yani. Hem ben sen miyim oğlum her şeye ağlayacak?"
"Bana diyene bak geçen gün belgesel izlerken yavru aslan yuvaya dönemedi diye ağlayanda babamdı zaten." dedi mızmızlanarak.
Yanağından bir makas alarak "Hatırlatırım o gün sende benimle birlikte ağlamıştın hatta o gece birlikte uyumak konusunda ısrar etmiştin göt kadar yatakta iki kişi yatmıştık." dedim.
Minik elleriyle -bana göre patileriyle- göğüsüme hafifçe vurdu. "Bir daha ağladığını görmek istemiyorum. Bazı geceler benim uyumamı bekleyip ağladığını biliyorum. Sorun neyse bana anlatabilirsin ben senin kardeşinim abi." dedi ve yanımdan kalkıp odasına gitti.
O an küçük kardeşimin ne kadar büyüdüğünü fark ettim. Oysa ben bunca yıl hiç değişmemiştim... Hala Atlantis'i düşünüp duruyordum. Atlantis 20. yaş günümde bana bir pasta bırakıp gitmişti ne bir not ne de bir mesaj bırakmıştı. İlk başta geri döner sandım yüzlerce kez aradım, mesaj attım ama aldığım tek yanıt bu numaranın artık kullanılmadığını söyleyen telesekreterin sesiydi. Daha sonrasında lisedeki sıra arkadaşına sordum ama ondan da net bir cevap alamadım. Tüm Kore'yi alt üst ettim ama Atlantis'ten tek bir ize dahi rastlamadım. Ta ki bu geceye kadar.
Çok uzun zamandır taslaklarımda bekleyen bir kurguydu. Yazmak için neredeyse hiç cesaretim yoktu bu süreçte bana yardım eden aniraphoi 'ye çok teşekkür ederim 🥹❤️