7 yıl önce
"Sana daha önceden çıkalım demiştim hyung şimdi yağmurun durmasını beklemek zorundayız." dedi Soobin kaşlarını çatarak. Kızgın gözüktüğünü düşünüyordu ama bu benim için dünyanın en tatlı görüntüsüydü.
"Bakma bana öyle içeride şarkı söylerken gayet mutluydun. Hem ne olacak sanki birazcık beklesek. Gerçi sende haklısın şeker gibisin yağmurun altında erirsin şimdi." dedim yanağından bir makas alarak. Hafifçe sırıttı sonra tekrar kaşlarını çattı. Saatine baktı.
Alnını ovuşturarak "Yurda giriş saatini kaçırdım yine... En sonunda yurt müdürü beni yurttan atacak." dedi.
"Bugün bende kalırsın hem annem ve Taehyun seni benden daha çok seviyorlar. Yakında üvey evlat olduğumu düşünmeye başlayacağım. Gel hadi yağmur azaldı." diyerek elimi uzattım. Uzattığım eli tuttu ve evime doğru koşmaya başladık. Az önce neredeyse durmak üzere olan yağmur tekrar artmıştı biz koşarken.
"Biraz daha beklemeliydik ıslandık hep ya hasta olursak." dedi koşmaktan nefes nefese kalan sesiyle.
"Hasta olursan ben bakarım sana merak etme. Eve girince annem bu halimizi görünce kızıp çorba yapmaya geçer zaten" dedim gülerek. O da gülmeye başladı benimle birlikte. Tam şu anda zamanın durmasını dilemiştim. Atlantis'in gülüşünü, gamzelerini sonsuza kadar izlemek istiyordum. Bir süre daha koştuktan sonra sonunda eve gelmiştik. Zile basıp kapının açılmasını bekledik bir süre. En sonunda annem kapıyı açtığında ikimizin bu halini görüp bizi azarlamaya başlamıştı.
"Oğlum daha kaç kere söyleyeceğim evden çıkarken şu şemsiyeyi al diye. Hadi kendin ıslanıyorsun Soobin oğlumu niye ıslatıyorsun. Geçin içeri kurulanın bende çorba yapmaya başlayayım." diyerek aceleyle mutfağa geçti.
"Ben demiştim." dedim kıkırdayarak. Soobinle birlikte benim odama geçmiştik daha öncede bizde kaldığı için birkaç kıyafeti buradaydı ama bu sefer kendi eşofman takımlarından birini verdim ona. Kendimde onun kıyafetlerinden birini giymek için almıştım.
"Sen burada giyin ben banyoda giyinirim." diyerek odadan çıktım. Ben giyinene kadar o çoktan giyinmiş annem ve Taehyun ile sohbet ediyordu.
"Soobin hyung birlikte oyun oynar mıyız? Abim çok kötü oynuyor onun yüzünden hep kaybediyoruz" dedi küçük şeytan.
Soobin gülerek "Tabii ki oynarız." diyerek küçük şeytanın saçlarını karıştırdı. Bende sessizce sırtı kapıya dönük olan kardeşimin üstüne atladım.
"Demek ben çok kötü oynuyorum küçük şeytan. O zaman bir daha yanıma abi oyun oynayalım mı diye gelme." dedim.
"Abi bırak şaka yaptım. Sende her şeye alınıyorsun ya." dedi kollarımın arasından kurtulmaya çalışırken. O sırada annem ikimize de bıkkın gözlerle bakıyordu. Bir yandan çorbayı karıştırıyor bir yandan Soobin'e bizi şikayet ediyordu.
"Ah Soobin oğlum bu ikisi hep böyle kedi köpek gibi. Sürekli birbirlerini yiyorlar. Ama iki gün ayrı kalınca bile sürekli birbirlerini arıyorlar." Soobin annemin söyledikleriyle sırıtırken ben Taehyun'u bırakmış ve Soobin'in yanına oturmuştum.
"Ay anne abartma ne arayacağım ben bu küçük şeytanı." dedim.
"Bana şeytan diyene bak etrafta yaban mersini gibi geziyorsun." dedi kaşlarını çatarak. Ben tam ağzımı açmıştım ki annem çorbayı ve diğer yemekleri masaya koymaya başladı.
"Susun da yemeğinizi yiyin. E Soobin oğlum okul nasıl gidiyor? Yurda geç kalırsan gel bize kapımız sana her zaman açık." dedi annem.
"Teşekkür ederim efendim. Okulda iyi gidiyor. Siz nasılsınız? En son bir kitap üzerinde çalışıyordunuz bitti mi düzenlemesi?" diye sordu merakla. Annem bir yayın evinde editördü ve Soobin'in bunu hatırlamasına şaşırarak yanıtladı onu.
"Ah bunu hatırlamana çok şaşırdım kendi oğullarım bile hatırlamıyordur muhtemelen. Edit işlemi bitti ama son bir kaç düzenleme ve kaç adet basılacağı tartışılıyor şu an. Daha sonrasında basılıp raflarda yerini alacak."
"Konusundan bahsetmiştiniz çok ilgimi çekmişti basılmasını merakla bekliyorum." dedi gülümseyerek.
Annem ve Soobin kitaplar ve edebiyat üzerine derin bir sohbete dalmışken Taehyun ve ben ikisinin anlattıklarından hiçbir şey anlamayarak yemek yemeye devam ediyorduk.
"Soobin istersen seni Mr. Ludwig ile tanıştırabilirim. Çok uzun yıllardır sahaflık yapıyor. Senin gibi bir genci seveceğinden eminim. Uzun zaman önce Jun ve Tae'yi onunla tanıştırmaya götürmüştüm ama bu iki yaramaz adamı dinlemek dışında her şeyi yaptı. Ona rağmen Mr. Ludwig ikisini de çok sever." Annem bizi övüyor muydu yoksa gömüyor muydu emin değildim ama Mr. Ludwig ile Soobin'i tanıştırmak istemesi Soobin'i artık gerçekten oğlu olarak gördüğünü gösteriyordu.
"Ah, çok sevindim efendim. Mr. Ludwig dediğinize göre kendisi yabancı olmalı neden Kore'ye gelmiş?" meraklı gözlerle sormuştu. Mr. Ludwig'i gerçekten merak etmiş olmalıydı.
"Bunu tanıştığınızda ona sorabilirsin zaten sen sormadan kendisi anlatacaktır."
Yemek bittikten sonra masayı toplamıştık. Soobin ve Taehyun oyun oynarken annem ve ben sıcak çikolata yapıyorduk. Ben Soobin'in oyuna verdiği tepkileri izlemeye dalmıştım.
"Az bak çocuk ortadan ikiye ayırılacak yakında." dedi annem. Telaşla önüme döndüm.
"Ha, ne? Neyden bahsediyorsun anne yok öyle bir şey gözüm dalmış sadece." dedim
"Oğlum sen beni salak falan mı sandın baya baya dikizliyorsun oğlanı."
"Yaa saçmalama anne yok öyle bir şey o benim arkadaşım."
"Bende zamanında aynısını babanız için söylemiştim." dedi göz kırparak.
"Hadi olmuştur artık bunlar kupalara koy götür ben maillerimi kontrol edeceğim." Annem yanımdan ayrıldıktan sonra düşünmeden edememiştim. Gerçekten Soobinden hoşlanıyor olabilir miydim?
Taehyun "Hadi abi gelsene artık ne yapıyorsun orada?" diye bağırınca kupaları alıp yanlarına oturmuştum. Soobin sıcak çikolatadan bir yudum aldıktan sonra "Ellerine sağlık çok güzel olmuş." diyerek gülümsedi. Bende ona karşılık olarak hafifçe tebessüm ettim. O sırada benim salak kardeşim çikolatayı üstüne dökmüştü ve gecenin geri kalanı boyunca onunla uğraşmak zorunda kalmıştık.
Biraz geçmişe yolculuk yapalım istedim. Şu an olayları Yeonjun'un perspektifinden görüyoruz ilerleyen bölümlerde Soobin'in perspektifinden de göreceğiz bazı olayları.
Okuyan herkese teşekkür ederim.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyinn❤❤