3. Haziran Aşığı

843 84 126
                                    


Bölüm Şarkısı: Ajda Pekkan - Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile

~~~

Haziran güneşi parlarken gözlerinde, haziran rüzgarı uçuştururken beyaz tülleri, Seyran aynadan son kez göz göze geldi kendisiyle. Son kez karar verdi, son kez inandı kendine. Kapıdan çıkmadan önce son kez söz verdi aynadaki suretine.

"Başaracaksın Seyran. Başaracağız. Asla pişman olmayacaksın. Kalbinin sesini dinledin ve doğru bir seçim yaptın. Kalp asla yanılmaz ve pusulası bozulmaz."

Uzun çiçekli elbisesini ve sıkı topuzunu kontrol edip hasır çantasını taktı koluna. Yeni bir yolculuğa çıkıyordu ve daha fazlasını hayal etmekten bu sefer korkmuyordu. Göl kenarındaki o kadında kendini görüyordu. Bu yolun sonunda hep hayal ettiği parlak geleceğini görüyordu. Çünkü çıktığı bu yol, Seyran'a tam olarak bunları vaad ediyordu.

"Annem, çıkıyor musun yoksa?"

Aynada gördüğü heyecanlı yansıması Demet Hanım'ın sesi ile silindi. Daha sakin ve temkinli duruma geldi ruh hali. Ayakkabısını giymeden önce sıkıca sarıldı annesine. Güç almak ve şansı yanında hissetmek için bir öpücük kondurdu yanağına. Annesine hak ettiği hayatı verebilecekti sonunda. Bunun hayali ile büyümüş, bunun hayali ile okumuştu zaten yıllarca.

"Çıkıyorum anne. Çokça dua et bana olur mu?"

"Dualarım hep seninle kuzum benim. Rabbim işini rast getirsin."

Ayakkabılarını giyip haziranın yakıcı güneşine çıktığı an içine heyecan kırıntıları dökülmeye başlamıştı bile. Kalbinin çarpıntısı başlamıştı heyecan kırıntıları ile. Ama bu heyecanın kaynağı çıkacağı yeni yol muydu yoksa beraber yola çıkacağı kişi miydi emin olamıyordu. Çünkü dün geceden beri baktığı yıldızlarda, ağaç yapraklarında, gördüğü rüyalarda da onun yüzü beliriyordu.

Bahçenin taşlı yolunda yürüyüp kalp çarpıntısına mantıklı bir neden bulmaya çalışırken annesinin sesini duydu bir kez daha. Dönüp arkasına baktı. Aralık kapının arkasında duran Demet Hanım kızının yolunu gözlüyor ve mavi gözleri ile sorarcasına bakıyordu Seyran'a. 

"Kızım... Eminsin değil mi? Pişman olmayasın sonra?"

Annesinin şüphelerini okuyabiliyordu Seyran. Haksız da sayılmazdı. Kalbinin sesini dinleyerek garanti sayılan bir işi elinin tersiyle reddetmişti büyük bir kararla. Hayalini kurduğu ajansa sırt çevirmişti. Çünkü annesi ona böyle öğretmişti, kalbinin sesini ve hislerini asla göz ardı etmemeyi annesinden öğrenmişti.

"Eminim anne..." Gülümsedi annesine. Bir öpücük yolladı elleriyle. "...eğer denemezsem, işte o zaman pişman olacağım."

Bunaltıcı İstanbul trafiğinin ardından, İstanbul'un ara ve dik sokaklarından, çiçekli elbisenin salınan eteği ile hanın büyük girişine ulaştı. Buradaki yüzleri artık tanımaya başlamıştı. Çaycının çırağını, çelikçiyi, toptancıyı... Uzun süren bakışlarına henüz alışamamıştı ama. Buraya yabancı olduğunu hissettiriyordu bu bakışlar ona, buraya ait olmadığını hatta.  Neyse ki ait olduğu yeri  görüyordu gözü. Başını dik tuttuğunda o kapıyı görüyor, adımları bilinçsizce o kapıya yöneliyordu. Aklı ve kalbi nereye gitmesi gerektiğini, nereye gitmek istediğini de, biliyordu.

Çiçekli elbisesi ile hana renk dağıtarak ulaştı o kapıya. Kalbi kendine meydan okurcasına her geçen saniye daha da fazla atıyordu. Kapıyı çalmak için havalanan yumruğu asılı kaldı öylece. Yüzündeki yanak ağrıtan gülümsemeyi yeni fark etmişti ama bu gülümsemeyi silmek için çaba göstermedi. Ferit onu böyle görsün istiyordu. Ferit'i görmenin yarattığı heyecanın etkisini Ferit'e göstermek istiyordu. Bir haziran günü kalbinin deli gibi çarpmasından daha güzel bir his yoktu. Ve içten içe bu hissin aynısını Ferit'te de görmek istiyordu.

SON EYLÜL GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin