-Lan Zhan! Baksana şuna ne kadar güzel.
Wei Wuxian parmak uçlarına konan kelebeği yavaşça Lan Wangji'nin görmesi için yakınına getirmişti.
-çok güzel.. tıpkı senin gibi.
-Lan Zhan utandırıyorsun beni.
Wei Wuxian uçan kelebeğe kısa bir bakış attıktan sonra kucağına yerleştiği adama daha da sokuldu. Lan Wangji, eşinin uzun saçlarını dikkatlice okşarken küçükçe gülümsemişti ve Wei Wuxian'ın rahat etmesi için bedenini geriye yatırmıştı.
Şimdi ikisi de uzanırken, geriye anın tadını çıkarmak kalmıştı.
Sabahın erken saatlerinde Wei Wuxian'ın ısrarı üzerine ikili ormana gelmişlerdi. Wei bir kaç şifalı ot toplayacağını söylemiş ve Lan Wangji'nin ona eşlik etmesini istemişti. İkili otları toplayıp yanlarında bulunan sepete eklemişlerdi.
Ormanın ortasında bulunan büyük ağaç son baharın gelişini işaret edercesine yapraklarını hafifçe sarartmış ama hala güzel ve görkemli görünüşünden bir şey kaybetmemişti. Hafif esen rüzgar biraz soğuk olsada tam tepe de olan güneş ile çok uyumludu.
Wei Wuxian başını Lan Wangji'nin göğsünden kaldırıp gözlerini karşısında bulunan adamın gözlerine dikti.
-Lan Zhan bir şey sormak istiyorum..
-dinliyorum
-Sence ben nasılım? Yani beni nasıl buluyorsun?
Lan Wangji anlamamış gözlere Wei Wuxian'a baktı ve uzandığı yerden doğruldu.
-Bu da nerden çıktı?
Wei Wuxian tatlı bir şekilde gülümseyip "merak" demişti.
Lan Wangji kısa bir süre sessiz kalmış ve Wei Wuxian'ın ellerini kavramıştı.
-sen.. sen çok güzelsin. Bedenin değil güzel olan. Kalbin, düşüncelerin, yaramaz hallerin ve en önemlisi gözlerin... Wei Ying, eşsizsin...
-Eh! Lan Zhan, bu kelimeleri nasıl yüzüme karşı söylersin?...
Wei Wuxian eli ile kalbini göstermiş ve devam etmişti.
-kalbimin ritmi değişti. Sana daha çok aşık olayım da gör gününü
Kollarını hızlıca Lan Wangji'nin boynuna dolamış ve sıkıca sarılmıştı.
Lan Wangji, hemen sarılmaya karşılık vermişti.
İkili bir kaç dakika sonra ayrılmış ve toparlanmışlardı.
...
Eve dönüş yolunda çok konuşmamışlardı. Sakince yolculuğu bitirip eve gelmişlerdi.
Vakit öğle vaktini geçmişti. Wei Wuxian, sabah erken kalktığı için yorgun hissediyordu. Yapılacak hiç bir iş yoktu ve tam şu anda uyumak için odasına doğru ilerliyordu.
Odanın her bir köşesine sinmiş olan koku ona güven ve ister istemez mutluluk veriyordu. Bu koku her gece sıkıca sarıp sarmaladığı bedene aitti.
Aşina olduğu kokuyu derince solumuş ve üst cübbesini çıkarmıştı. Düzgünce yatağın bir ucuna bırakmıştı. Uyumadan önce meditasyon yapmak istemiş ve şu anda pozisyonuna pozisyonunu almıştı.
Aradan geçen uzun sürenin farkına varamamıştı. Lan Wangji, işlerini bitirdikten sonra Wei Wuxian'ın yanına gelmişti.
Açılan kapı ile Wei Wuxian kendine gelmiş ve karşısındaki bedeni görünce kocaman gülümsemişti.
-Lan Zhan, gelmişsin.. işlerin bitti mi?
-bitti
-o zaman benimle uyuyabilirsin. Öyle değil mi?
Lan Wangji sessizce onaylamış ve yatakta ki bedenin hemen yanına oturmuştu.
Wei Wuxian hemen uzanmış ve eşini sıkıca çekiştirip yatağa sermişti.
(Ne biçim bir cümle oldu ya :/ neyse devam edelim.)
-çok uykum var..
Wei Wuxian başını sevdiği adamın göğsüne koymuş ve gözlerini kapatmıştı. Usul usul saçlarını okşayan eşi, bütün yorgunluğunu alıp götürmüştü.
Sessizliğin hakim olduğu oda da ikili kısa süre sonra uyumuştu.
Selamlar! Ben geldim..
Tatlış, kısacık bir bölüm yazdım. Hatalarım varsa görmezden gelin lütfen. Gecenin köründe (saat üç buçuk) yazdım yine..
Umarım beğenmişsinizdir.
Kendinize çokk iyi bakın <3