➾X

16 6 8
                                    

BÖLÜM X: HAYAL EDİLEMEYEN BİR HAYAT

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM X:
HAYAL EDİLEMEYEN BİR HAYAT

-

Japonya Grand Prix, Pazar, yarış günü

-

Bazı günler sadece yok olmayı hiç var olmadığın bir zamanda olmayı dilerdin. Dünya ile aranda büyük aşılmaz bir yol varken tüm insanlarla anlaşılması güç bir diyalog içinde olursun. Onlar mı seni anlamıyordu yoksa sen farklı bir dilden mi konuşuyordun da kendinin bile yabancılaştığı birisine dönüşüyordun emin olamazdın. Bugünü de atlatayım her şey yoluna gidecek diye ümit ederken, umduklarınla inşa ettiğin evinin her bir tuğlası başına yıkılmaya başlar. Yıkıntıların arasında soluksuz kalıncaya kadar ne olduğunu bile anlamazdın.

Hayalini kurduğum bir hayat vardı, sahip olmak istediğim her şey oradaydı. Uzansam dokunabileceğim kadar yakındı ama şimdi daha ilk adımımı atmadan tepetaklak olmuş gibi geliyordu her şey.

“Mylène,” diye kapının ardından gelen endişeli sesi duydum. Camilla ısrarla kapıyı çalmaya devam ederken ellerim klozetin kenarlarını tutar halde midemde ne var ne yoksa hepsini çıkarırken kulaklarım uğulduyor, gözlerim boğazımı yakan safranın keskin tadından yaşlarla dolmuştu. “En azından iyi olup olmadığını söyle. Lütfen, korkutuyorsun beni.”

Başka bir kasılma daha kendisini gösterirken bir kez daha boğazımdan yukarı çıkan safranın tahrip edici acısıyla öksürdüm. Çıkaracak daha fazla safra kalmayıncaya kadar orada iki büklüm bir halde nefes nefese durdum. En sonunda sifonu çekip titreyen dizlerimden son bir güç alarak kendimi lavaboya kadar kaldırdığımda musluğu açarak ter içinde kalmış kıpkırmızı kesilmiş yüzüme buz gibi suyu çarptım.

Titreyen kemik rengine dönmüş ellerim lavabonun kenarlarına sıkı sıkıya tutunurken omuzlarım aldığım güç soluklarla ağırca inip kalkıyordu. Çenemden damlayan su damlaları üstümü ıslatırken saçlarımın önleri de bundan nasibini almıştı. Gözlerimi kaldırıp aynadaki yansımama baktım. Yaşlarla bulanıklaşmış mavi gözlerimin akı kıpkırmızı kan damarları ile örülmüştü.

Saklayacak hiçbir şeyim yok, diye düşündüm. Kafamı iki yana salladım. Boğazım feci halde yanıyordu ve harap haldeydim. Birazdan yarış başlayacaktı yeterince geç kalarak daha fazla dikkati üstüme çekemezdim. Toparlanmam gerekiyordu, toparlanmak zorundaydım.

Saklayacak birçok şeyim vardı, diye karşılık verdi düşüncelerimin arasında sinsi bir yılan gibi gezen ses. Eğer birisinin peşine düşecek kadar gözlerini karartmışsa hepsini öğreninceye kadar durmazdı.

Bu düşünceler ensemde soğuk bir nefesin gezmesi gibi bir etkiyle tüylerimin ürpermesine sebep olurken korkunun kalp atışlarımı nasıl hızlandırdığını göğsümde bir ağrıyla hissediyordum. Yanlış bir şey yapmadım, diye kendi kendime mırıldanırken daha fazla oyalanamayacağımı bilerek derin bir nefes aldım ve kapıya ilerledim.

Here Comes The Rain AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin