➾VIII

14 6 5
                                    


BÖLÜM VIII:

GEÇMİŞ, HİÇ GEÇMEMİŞ

-

Hedefine ulaşmak için kat etmen gereken bu taşlarla dolu yolda seni nelerin beklediğini bilemezdin. Destekçin olmasını beklediklerin ilk ihanet edenler, sırtını döndükçe aldığın darbeler hep en ağırları olurdu. Günün birinde yalnız kalmanın acısı bunların bıraktığı boşluktan daha az yaralayıcı olur. Öğrenmek de işte buna denirdi. Denemelerle dolu hayatın karşına çıkardıklarıyla edindiğin tecrübe yegane kılavuzun olur.

“Biraz ağır konuşmadın mı?” diye sordu Camilla kaşlarını çatmış bir halde elindeki telefonundan son röportajımı izlerken. “Jaennette’in sana müdahale etmemiş olması da şaşırtıcı. Ağzından çıkan her lafı karşıya ulaşmadan önce cımbızla yakaladığı için.” Kirpiklerinin altından bana düşünceli bir bakış atarken söylediklerini bek aldırdığım söylenemezdi.

“Az bile söyledim.” Diye homurdandım. “Arabamı bencilliği yüzünden mahvetti. Bir de galibiyeti için alkış mı tutsaydım?”

Avustralya’dan döner dönme iki hafta sonraki Japonya GP’si için neler yapabileceğimizi düşünmeye başlamıştık. Arabamın önemli parçaları kaza sırasında mahvolduğu için onların yenileri ile değiştirilmesi gerekiyordu ve bu da vakit alıyordu. Paul bir kazan gibi kaynayan içimi ferahlatmak ister gibi Japonya’dan önce eskisinden daha iyi hale getireceklerini söylemişti. Ona bu konuda güvenim sonsuzdu ama ilk uzatılan mikrofona ağzımdan zehirler saçarak konuşmamın üstünden iki gün geçtiği için hala gündemdeki konulardan birisi de kazaydı. İlk galibiyetimi benden çalmıştı ve bu görmezden gelinip üstüne soğuk su içilebilecek bir durum değildi benim için.

“Bunun böyle kapanacağını hiç sanmıyorum.” Dedi Camilla dondurmasından bir kaşık daha ağzına götürmeden önce. İngiltere’ye geldikten sonra Camilla ne kadar hüsrana uğramış ve öfkeli olduğumu görerek beni düşüncelerimin kapanına bırakmamaya karar vermişti. Bu yüzden bir geceliğine bana yatıya kalırken belki de bininci defa izlediği Titanic filmini açmıştı ama gözleri ekranda olsa da benimle konuşmakla meşguldü. Arada da sosyal medya hesaplarını kurcalayıp adımı aratıyordu. “İnsanlar konuşmayı sever.”

Uyarısını dikkate almam gerektiğini bana alttan hissettiriyordu. Omuzlarımı umursamaz bir şekilde kaldırdım. “Ben de öyle.” Diye karşılık verdim. “Geçen seneden beri değişen hiçbir şey yok. Bu böyle devam etmez.”

Dudaklarını bilmem dercesine büktü. “Belki de gelen tepkilerden sonra özür diler.” Diye mırıldandı düşünür bir sesle. “İnsanlar senin yanında, Mylène. FIA’nın aldığı karardan ötürü de öfkeliler. Kaç senedir Ferrari, daha doğrusu Lee Haechan dominasyonu görmekten sıkıldılar. Yarışlara yeni bir soluk getirmiş oldunuz.”

Yüzümü ekşittim. “Aracımı hurdaya çıkararak mı?” Diye homurdandım. “Onun tek bildiği ilk çizgiden bağladığında kazanmak. Baskı altında öfkesine yenik düşüp sportmenliğe uymayacak davranışlarda bulunuyor. Öncesinde buna sert bir tepki verilmiş olsaydı şu an böyle bir durumda da olmazdık.”

Camilla gözlerinde kurnaz bir ışıkla bana yandan kaçamak bir bakış attı. “Benden duymuş olma ama gerçekten öfke problemleri olabilir.”

Kaşlarım çatıldı. “Ne?” diye mırıldandım daha fazla açmasını ister tonla.

“Sen sosyal medya kullanmadığın için doğal olarak bilmiyorsun.”

Camilla dedikodunun verdiği enerji ile kucağında duran kutuyu sehpanın üstüne bıraktı ve doğruldu. Artık daha dik bir şekilde bana dönerek oturuyordu. Arka planda Titanic batarken orkestranın çalmaya devam ettiği trajik müzik fazla ironik kaçıyordu şu anki durumla.

Here Comes The Rain AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin