➾XIII

7 2 5
                                    

BÖLÜM XIII:
YANAN MUM DİBİNİ AYDINLATMAZ

-

Yüzleşmek istemeyeceğin bir geçmiş elleri kanlı kapını çalmaya başladığında, açmak istemesen de başka bir seçeneğin yoktur onu er ya da geç içeri almak dışında. Olduğun yerde gökte süzülür gibi edindiğin başarılar ile mutlu olmaya çalışırken sana vaat edilen kanatlar kırılır gerçeğin yarattığı yıkımla birlikte. Zihnin aslında bir savaş alanıdır, yattığın yerde kan kaybetmeye devam ettikçe son nefesinde yanında kalıp elini tutanlar kapı dışarı ettiklerin olur. Onlardır sana gerçek benliğini son kırıntısına kadar gösteren ve sen ise çiçekli bir tablonun ardında sakladığın gerçeğin aslında ne olduğunu bilerek biraz daha utanç ve acı duyarsın.

Bu hafta olacak Güney Kore GP için erkenden kalkarak otelin spor salonuna indiğimde yarım saatlik bir antrenmandan sonra telefonuma düşen bildirim ile son soluğu Jaennette'in kaldığı odada aldım.

Japonya'da bir podyum ile ayrılırken mutlu olmam gerekiyordu ama içimde her nefes alıp verdiğimde huzursuzca kıpırdayan his beni rahatsız ediyordu. İtina ile görmezden gelerek kendimi spora vermiştim ama acil toplantı başlığı altında atılmış mesajın içeriğine az çok göz gezdirdiğimde rahatsız olmam gereken daha farklı şeylerin olduğunu anlamıştım.

"Sonunda gelebildin." Diye paylayarak sabah gerçekten ters tarafından uyandığını düşündüğüm Jaennette beni salona doğru yönlendirirken adımlarım bir ceylan kadar ürkekti. "Uyarılarımı görmezden geldiğin gibi mesajımı da görmezden gelirsin sandım."

"Spordaydım." Dedim omuzlarımı kaldırıp indirerek. "Olabildiğince erken geldim."

Bahaneme karşılık buna inanıp inanmayacağına karar verir gibi gözlerini dikip ruhumu sömürmek ister gibi bakarken kıpırtısız bir halde kalmaya devam ettim. Tam kurutmaya vakit bulamadığım hala nemli olan saçlarım yeterli kanıtı sunuyordu neyseki.

"Öyle olsun." Dedi ağırca kafasını sallayarak. "Ya buna ne diyorsun?" Telefonun ekranını bana doğru çevirdiğinde bir magazin sayfasının internet sitesine atılmış bir haber başlığı ile karşılaştım. Telefonu ışık hızıyla kapıp yazılanları okurken Jaennette, "Seni uyarmıştım." Diye konuşmaya devam ediyordu. "Eğer biraz olsun benim kadar uğraşmış olsaydın tüm emeklerimiz bir gecede çöp olmazdı."

Ağırca yutkunurken boğazımdaki düğümü çözüp de nasıl konuşmaya başlayacağımı bilmiyordum. "Açıklayabilirim." Diye mırıldandım kendimin bile zor duyduğu bir sesle.

Yarım ağız güldü. "Neyi?" dedi eliyle telefonu işaret etti. "İstediğimiz açıklamayı yapalım artık ne görüyorlarsa ona inanacaklar ve sen ise bana dürüst davranmadın." Sona doğru sesindeki hayal kırıklığı cam parçaları kadar keskindi. "İlk fotoğraflar yayımlandığında sana sordum aranızda bir şey var mı diye ve sen de yalan söyledin bana. İşlerin bu boyuta gelmesinin sorumlusu sensin." İşaret parmağını göğsüme saplanmaya hazır bir bıçak gibi bana doğrulttu.

Dün geceki rezalet tahmin ettiğim gibi sabah olmadan basında yayılmıştı. Lee Haechan ile bardaki karşılaşmamızın fotoğrafları saniyesi saniyesine çekilmiş ve bunlardan en can alıcı olanları da şimdi birçok magazin sayfasında yer alıyordu. Ama orada gerçekte ne yaşananları bir tek ikimiz biliyorduk.

Lee Haechan elini arkamdaki masaya geçirdiğinde avucunda parçalara ayırdığı bardak elbette görünmüyordu ama açıdan dolayı tam anlaşılmayan fotoğrafta Lee Haechan beni kollarının arasına almış, bir elim omzunda durmuş ve o kadar yakın duruyorduk ki ışıklardan kaynaklı öpüşüyormuşuz gibi çıkmıştı. Bunun düşüncesi bile bir an karnımda ağrılara sebep olsa da ne kadar inkar edersek edelim gerçeği zerre yansıtmayan fotoğraflardan insanların aramızda gerçekten bir şeyler olduğunu sanacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 5 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Here Comes The Rain AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin