Bölüm 1: Asker Ayakkabısı.

3 0 0
                                    

Kalbim hızla çarparken küçük ellerin dokunuşu beni derinden sarsıttı. Küçük bir kırgınlık gelip geçti. Sonra daha büyük acı yüklendi kalbime. Hala hızlı bir şekilde ne yapacağımı düşünüyordum. Nasıl kardeşlerime göz kulak olacağımı merak ediyor, onların bana sarılarak ellerimi tutması, içimde bir yerlerde bana kırgınlık veriyordu.

Küçücük eliyle bana sarılan Efe'ye bakarak derin bir iç çektim. Bir iş bulmalı, onlara göz kulak olmalıydım.

9 kardeşimi birden annemiz ve babamızın mezarına getirmiştim ve hepsi ağlayarak onlara sarılıyordu. Küçük Efe doğduğundan bir gün sonra annemiz ve babamız kaza sonucu ölmüştü.

Annem ve babamın öldüğü 3 ay olmuştu ve küçük kardeşlerim hala olanları kabullenmek istemiyorlardı. Hoş, ben de kabul etmiyordum ya neyse.

"Anne!" ağlayarak anneme sarılan Seraya bakarak ağlamaya başladım. İçim öyle acıyordu ki.

Bir yandan onlara göz kulak olmalı, bir yandan da onları geçindirmeliydim ama ikisi birden mümkün değildi.

Bir çok yere gitmiş, ve orada günlerce çalışmıştım ancak verdikleri maaş 9 kişiye yetmediği için oradan ayrılmıştım.

Hala bir iş arayışında olmama rağmen annem ve babam asla aklımdan çıkmıyordu, ve ne zaman onlar aklıma gelse üzülüyordum. Küçük kardeşlerimi nasıl bana bırakıp gitmişlerdi?

Yirmi iki yaşında bir kız olarak birine ihtiyacım vardı. Biriyle evlenmem gerekiyordu. O bize baka bilirdi ama bu benim için hiç de iyi bir çözüm değildi.

Bugün hastaneden annem ve babamın raporlarını almaya gitmeliydim ama çocukları yalnız başlarına nasıl bırakacaktım?

Bir şekilde çözümü bularak hastaneye doğru yola koyuldum.

Doktor Turgut'un kapısına geldiğimde kapıyı çaldım ve içeriden "Gel." sesi duyduğumda hemen içeri girdim.

Koyu saçları ve mavi gözleri olan doktorun yanında bir de hemşiresi vardı. Raporlar elindeydi ve onlara bakıyordu.

"Şey, ben Rana Altınel ve Hakan Altınel'in raporlarını alacaktım." Doktor başını sallayarak elindeki dosyayı uzattı.

"Nagehan, kalemi getir kızım. Burayı imzalayacaksınız hanımefendi." Başımı sallayarak dosyanın altına imzamı attım ve dosyayı alarak oradan çıktım. Dosyayı polis merkezine götürecektim.

Bana 30 dakika beklememi söyleyen hemşireye başımı sallayarak karşılık verdikten sonra, koltuklardan birine geçerek oturdum.

Hala iş arayışında olmama rağmen çok maaş veren bir iş bulamamıştım.

Hastaneyi incelerken gözüm beyaz, mavi duvarlara asılı olan posterlerde asılı kaldı. Üzerinde yazılmış askeri birim dikkatimi çekmişti. Posterin üzerinde büyük harflerle 'İSTEYEN KATILABİLİR.' yazıyordu.

Gözlerim aşağı kaydığında şaşkınlıktan az kalsın dilimi yutacaktım.

Bu maaş hem bize, hem de bütün sülaleye yeterdi.

Kalbim bir anda teklediğinde hızla yerimden kalkarak posterin altındaki numarayı aradım.

Diğer taraftan bir hışırtı geldiğinde kalbim olabilirmiş gibi daha da hızlı atmaya başladı.

Eğer bu askeri birime katılırsam başka işe gerek kalmazdı.

"Buyrun askeri birim?" diye bir ses geldiğinde heyecanla cevap verdim.

"Merhabalar. Ben iş ilanı için aramıştım." Karşıdaki kadın güldüğünde anlam veremeyerek kaşlarımı çattım.

"Askeri birime mi katılmak istiyorsunuz?"

Buklelerin Çığlığı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin