Kaybettiğin, her şeyin başlangıcı özlemdir. Her şeyi büyük bir özlemle beklersin. Ancak maalesef ki, sonda her şeyi kaybedersin.
Bu yüzden hayallerimin peşinden koşmadım bunca zamandır. Her şeyi kaybedeceğimi bildiğim için, başlamaya da niyetli değilim.
Hala hayatta yaşayan insanlar, istekleri üzre yaşayabileceğini sanıyorlar. Oysa ki, hayatta ne olacağı bilinmez ve bilinemez. Bunun için bir çok şey bana gereksiz geliyor. Gerçek dostluk, aşk, özlem gibi.
Bana göre gerçek dostluk diye bir şey yoktur. Çünkü öyle bir zamandayız ki, kimse bir birine gerçek bir sevgiyle bağlanamıyor. Her kesin tek derdi, aşağılamak, zorbalamak. Öyle düşünmeyen çok az insan olmasıyla yanaşı, hayatı yaşamayanlar da var. Onların içi sadece büyük bir boşlukla dolu.
Sevgi ise benim gözümde büyük bir zaman kaybı. Aşık olmak diye bir şey yoktur bana göre. Belki de hiç aşık olmadığım için böyle önyargılıyım bilmiyorum ama öznel fikrim bu yönde.
...
Bana göre sert olan yumruğu, kolaylıkla savuşturan komutan, bana sinirle bakıyordu.
"Kumru, kaç kere dedim, yumruğunu çok havaya kaldırma.
"Diyorsunuz, göstermiyorsunuz." diye homurdandığımda burun kemerini sıkarak güldü.
"Göstermem için illa kendim mi yapmalıyım? Öğrettim işte, hatta bak." diyerek bana doğru bir adım atarak yumruğumu biraz daha aşağıya ittirdi.
"Bu şekilde yapsan ne olur? daha yumruk vurmayı bile beceremiyorsun. Muhtemelen asker olamayacaksın." Bütün ümidimi kesip attığını bilmeden konuştuğu şeyler, hayal kırıklığına uğramama neden oldu.
"Siz beni daha tanımıyorsunuz komutan. Belki yumruk atamam ama, tekme ve gözlerimle, adamları mahvederim. Gerçekten öyleydi. Gözlerime bakanlar, hep keskin gözlerim olduğunu söylerlerdi. Belki yakından.
"Tekmem güçlü diyorsun yani." Gerçekten, tek takıldığı bu muydu?
Başımı salladığımda, alayla gülümseyerek bana doğru gelmeye başladı. Biraz uzağımda durduğunda, "Hadi." diye konuştuğunda, tekmemi kaldırarak ona vuracağım esnada, karşıdan vurduğumu tahmin etmişdi. Oysa ki, planım farklı yöndeydi. Karşıdan vuracakmış gibi yaparken, hızla yumruğumu karnına doğru savurdum. Bunu beklemiyor olacakki, gözleri açıldı. Hiç yerinden kıpırdamamışdı vicdansız.
"Güzel taktik. Ama benim öğreteceklerim kadar değil." Kendini övmesi, gözlerimi devirmeme neden oldu. Yüzümün düştüğünü gören Alp yanıma gelerek bana destek oldu.
"Daha yenisin. Bunlar normal şeyler. Sen bakma bu taşa. Böyle demesi normal. Tek sana değil. Herkese karşı böyle." O öyle davrandığı için üzüldüğümü sanmıştı ama esas konu bu değildi. Kalbi tertemiz olan çocuğa bakarak iç çektim. Böyle bir abim ya da kardeşim olsaydı, ne mutlu bana.
"Ulan, şimdi bir söz derdim de, ağzımı bozmayayım iki kız var." Komutan konuşmaya başladığında gözlerim kocaman açıldı. Çünkü burada üç kız vardı.
"Yalnız burada iki değil üç kız var komutanım." Uraza hak vererek başımı salladığımda komutan sırıttı.
"Ağzımdan kaçmış." Gözlerimi devirerek, başımı Alpe çevirdim. Resmen beni unutmuşdu.
"Geçin yerinize. Sen de gel buraya Kumru."
Hızla ona doğru giderek daha başla bile demeden yüzüne bir yumruk savurdum. Elimi havada yakalayıp, beni ters döndürdü ve elimi belime sabitledi. Artık ona yaslanmış bir şekildeydim ve ne yaparsam yapayım, asla bırakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buklelerin Çığlığı.
ActionKumru, küçük yaşta annesi ve babasını kaybettiği için 9 kardeşine bakmak zorunda kalıyor. Ailesini geçindirmek amacıyla ilk başta askeri üslerde lojistik veya bakım işleri yapan bir görev alıyor, ancak aldığı maaş yetmiyor. Sonra özel bir askeri bir...