¹

92 18 26
                                    

manolya'm der bana, her şeyden çok sever beni. dokunmaya bile kıyamaz. bensiz bir gün bile geçirmek istemez, bensiz bir hayatı düşünmez. beni bile isteye hiç üzmez, üzse de affettirir kendini. mutlu eder beni, çekip alır üzüntümü. bana çok aşık çünkü. ve beni o kadar güzel sevdi ki, ona olan aşkımı sorgulattı. acaba onun kadar güzel seviyor muyum? dedirtti bana.

ikimizde türk'tük ancak yurt dışında tanışmıştık. ben fransa'da doğup büyümüştüm, oysa henüz çocukken gelmişti buraya. fransa'da, fransa'nın en göz alıcı şehri paris'te. bundan iki yıl öncesini hatırladıkça, o ilk güne gittikçe yüzümde mazinin güzelliğiyle eş değer güzellikte bir gülümseme beliriyor. şimdiyse evde, onun işten gelmesini bekliyorum. bugün benim izin günüm ancak o benden çok daha fazla çalışıyor. yuvamız için elinden geleni yapıyor. karnımdaki minik bebeğimiz için özellikle...

mutfaktayım, onun en sevdiği yemekleri hazırlamak istiyorum. son bir hafta oldukça yoğun bir iş temposu geçirdi. bundan dolayı onu güzel karşılamak istiyorum. yemekleri hazırlarken, bana aşkını ilan ettiği gün ortamda çaldırdığı şarkıyı açıyorum. bu melodiyle birlikte, işime koyuluyorum.

fırına verdiğim yemek sonrası kapı çalıyor, anahtar ikimizde de var ancak evde ikimizden biri varsa diğer hep kapıyı çalar. çünkü birbirimizi karşılamak isteriz.

kapıyı açtığımda dışarıdaki soğuk havadan nasibini almış hande'yle karşılaşıyorum. yüzünde sonunda eve gelebildiğinin memnuniyetini belli eden bir gülümseme var, yanaklarındaki çukurlar yine gözlerimi alıyor.
üstümdeki önlüğe bakıp sırıtıyor ve içeri geçiyor ama şakağımı da öpmeyi unutmuyor.

"güzel kokular geliyor sanki." diyor heyecanla. başımı aşağı yukarı sallıyorum, teyit ediyorum. üstündeki kabanını çıkarıp yerine asıyor ve sonunda beni kucaklıyor.

"miden bulanmadı değil mi?" zor dakikalar geçirdiğim anlar olmuştu ama yine de bugün beni çok zorlamamıştı yemek yapmak. çok sevdiğim bir aktiviteydi ama karnımdaki minik canavar izin vermiyordu bazen.

"yok, bugün anlaştık." diyorum neşeyle.

"güzel. anneyi yormuyoruz bebeğim." ona bebeğim diyerek seslendiğinde kıskanıyorum. bir zamanlar bebeği bendim çünkü. bunu biliyordu, bu yüzden de yapmaya devam ediyordu.

"büyük bebeğim." derken bakışlarını karnımdan yüzüme çevirdiğinde yüzümde güller açıyor. beni mutlu etmeyi bildiğini söylemiştim.

"aşkım." elleri yanaklarımı bulurken dudaklarımı esir alıyor, tutkulu bir öpüşme başlatıyor. sevgi dolu bir öpüş bu aynı zamanda...

"elif yarın ziyarete gelecek." kardeşim ile aynı iş yerinde çalışmalarının hem avantajları hem de dezavantajları var tabii ki. ikisinin kanka olup beni satması, dezavantaj olmalı.

"ben unutulucam yani." bir bebek gibi alt dudağımı büzdüğümde başını sağ omzuna yatırıyor ve karnımı okşuyor.

"ben sizi unutur muyum manolya'm?"

yine yüzümde gülleri açtırıyor sözleriyle. ona sarıldığımda nefesimi veriyorum. uzun süredir ayakta olduğum için yorulduğumu anlıyor olmalı. beni dik bi şekilde kucağına aldığında çenemi omzuna yerleştiriyorum. yatağa bırakıyor beni ve yanıma uzanıyor.
yüzüğümün olduğu elimi tutup öpücük bırakıyor. bugün beni özlediğini anlayabiliyorum.

"gözlerini kapat." söylediğini yapıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. başım bir yere doğru çekiliyor, göğsüne. rahatça yerleşiyorum. eli belimde, sürekli okşuyor. sarmaş dolaş bir şekilde, göğsünde kestirip dinlenmeme izin veriyor. huzurun kollarına bırakıyorum kendimi. güvenli alanımdayım ne de olsa.

hande x saliha || manolya'm. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin