Annem 17 sene önce benim hayatımı kurtarmak için kendi hayatını feda etmişti.Benim için karanlık toprakların altında kalmayı göze almış ve öyle de olmuştu.
"Anne gidin buradan."
"Leora sen olmadan buradan gitmiyoruz."
"Anne Valencia'yı al ve git.Acele et.Bizi yakalamaları an meselesi."
"Leora."
"Lütfen .Lütfen anne onu karanlık topraklara yem edemeyiz.Karanlığın elçileri bizi bulduğu gibi Lonan'a götürecek.Lonan onu yaşatmaz .Anne onun yaşaması gerek.O bu toprakları eski haline getirecek.O annesi ve babasının kaderinin kurbanı olmayacak.Anne bana bir söz ver .Ne olursa olsun onu koruyacaksın.Onu karanlığa tutsak etme anne."
"Ama Leora..."
"Söz ver anne."
"S-söz .Onu karanlığın gazabından koruyacağım.Söz Leora."
Kanaması çoktu.Canı çok yanıyordu.Canı halsiz düşmesinden dolayı yanmıyordu.Kızının kollarından kayıp gidişine canı yanıyordu .Kollarından alınan bebeğine dönüp "Seni çok seviyorum benim güzel Valencia'm.Annen seni hep sevecek." dedi.Sonrası yoktu.Leora için zaman dolmuştu.Karanlık topraklardan arkasına bile bakmadan kaçan Hira geride kalan kızının acısıyla yanıyordu.Sonunda aydınlık topraklara varan Hira karşısında duran kutsal ağaca bakıyordu.Kutsal ağaca adım adım yaklaşan Hira önce kollarındaki Valencia'ya sonra da ağacın göklere uzanan gövdesine bakıyordu.
"Kutsal ağaç senin gücünün sınırı yok.Sen aydınlık toprakların yaşam kaynağısın.Sana yalvarıyorum.Kızımı karanlık toprakların , gözünü nefret bulamış Lonan'ın kurbanı etme.Onu karanlığın gafletinden koru."
Hira ağacın gücüne inanıyordu fakat bu sözlerin işe yarayıp yaramayacağını asla bilemeyecekti.Artık gece gündüzü beklemiyor , ateşte suya boyun eğmiyordu.İki koca hükümdarlığın birliği sona ermiş karanlık gökyüzüne hakim olmuştu.Ne kış yaza aşık ne de sonbahar ilkbaharla arkadaştı.Karanlık topraklarında hayatta kalmayı başarmış aydın insanların da geldiği aydınlık topraklarda herkes toplanmış zümrüt taşının yanında duran aydınlığın kraliçesi Hira'ya ve onun kollarındaki masum Valencia'ya bakıyordu.Bir taraf lanetin çocuğu bir tarafsa kaderin çocuğu diyordu.Herkes sonlarının gelmesini bekleyip korkuyla gökyüzünün karanlığına bakarken zümrüt taş o gün aydınlık toprakları öyle bir aydınlatmıştı ki ne karanlık akla gelir ne de korku vücudu sarardı.Zümrüt taş bu toprakların güç kaynağıydı ve asırlardır parlamadığı bilinen bu taş Valencia'nın bu topraklara gelişiyle aydınlanmıştı.İşte o gün Valencia lanetin çocuğu değil kaderin çocuğu olmuştu.O ateşin suya boyun eğmesini sağlayacak çocuktu.
ANAHTAR
"Zamanı geldi Valencia..."
Annemin sesiydi.O kadar gerçekçiydi ki sanki yanımdaydı ve o hiç ölmemiş gibiydi.Hissettim gerçekten yaşadığını hissettim.Tabi bundan kimseye bahsedemezdim.Bana tek diyecekleri " Yanılıyorsun Valencia.Anneni özlüyorsun bu yüzden öyle hissetmişsindir." demek olurdu.Ben zümrüt taşının etkisinden çıkamazken yatakta bir o yana bir bu yana dönüyordum.Aklım hala o sözlerde."Unutma Valencia sen bu topraklara yeniden huzuru getirecek yeniden gece gündüzü bekleyip ateşte suya boyun eğecek.Unutma V-Valencia.." Anne ben nasıl bunu yapacağım.Karanlığın karşısında benim gücüm bir hiç .Karanlık bu kadar güçlüyken ben nasıl olur da ateşe...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
Fiksi RemajaBir zamanlar gece gündüzü bekler, ateş suya boyun eğerdi. Kış yaza aşık , sonbaharsa ilkbaharla arkadaştı. Her şey Karanlığın Hükümdarı İccarus , Aydınlığın prensesi Leora'ya aşık olana kadardı. Bu topraklar onları aşklarıyla sınamış ve onlara karan...