9

246 40 82
                                    

Sessizlik,

Dost olurdu bazen. Acıları dert edinir, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlardı.

Fakat sessizliğin bir tarafı daha vardı. Kimsenin bilmediği, karanlık bir tarafı daha.

Genç adam ise sessizliğin bilinmeyen taraflarına çekilmişti. Ela gözleri beyaz duvarları ezberliyor, kulakları ise yatakta uyuyan arkadaşının nefes sesini dinliyordu.

En azından, bu odanın içinde artık nefes sesi vardı. Tek kaldığı günleri aklına getirdiğinde unutmak istemişti.

Ruhu, o anıları çoktan lekelemişti.

Derin bir nefes verip elini çenesine götürdü. Yüzüne saçılan ay ışığıyla gözlerini kapattığında hayal kurmaya çalışmış, içindeki çocuğun mutlu olmasını istemişti.

Sonuçta, hayatta kalmasının nedeni içindeki çocuktu.

Hayal dünyasındaki siyahlık, yavaş yavaş yerini beyazlığa bırakırken bu sefer gözlerinin önüne tanıdık bir yüz geldi. Kalbinin tam ortasından yayılan zehir ise tüm bedenini kaplarken gülümsememeye çalışıyordu.

Gözlerini hızla açıp camdaki yansımasıyla bakıştı. Kaşlarını çatıp kendiyle çelişmeye devam ederken yumruklarını sıktı.

Gerçekten, yaptığı iş akıl alır gibi değildi. Ruhu iki tarafa ayrılmış, bedenini bölmeye çalışıyor; geçmiş ona hataları teker teker hatırlatırken, gelecek ise yaralarını sarmaya çalışıyordu.

Tek kelimeyle, geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmıştı.

Bir seçim yapması gerektiğini biliyordu. Hatta çoktan seçimini yapmış olmasına rağmen, geçmiş onun seçimini yanlış buluyor, kendisiyle tekrar yüzleşmesi gerektiğini söylüyordu.

Gelecek ise, sessizdi. Kapalı bir kutu gibi onun ruhunu okşuyor ve yaralarını kapatması gerektiğini söylüyordu.

Ay tenli adam sıkılmıştı. Karamsar olmaktan, kendisiyle çelişmekten, iki seçenek arasında kalmaktan bıkmıştı. Sadece sıkılsa iyiydi, bu durum ruhunu zedeliyor, içindeki çocuğu defalarca ağlatıyordu.

İçine kapanmıştı tekrar. Kalbinde yaşayan çocuğun seslerini dinlemek ise onu iyice delirtiyordu.

Titrek nefesleri cama doğru yayılırken parmakları camın soğuk zeminine uzandı. Yavaş yavaş camın üzerine resimler çiziyor, içindeki ateşi atmaya çalışıyordu.

"Kerem?"

Duyduğu boğuk sesle sıçradığında arkadaşının endişeli bakışları bedenini sardı. Karşısındaki yüz endişeyle öylesine kasılmıştı ki, kendisi bile onun bu haliyle yeniden stresleniyordu.

Ağır adımlarla yatağa oturduğunda kardeş dediği adamın başını omzuna yasladı. Minik minik başını okşarken ona destek olmaya çalışıyordu.

Bu odaya girdiği ilk gün yaşadıklarını şimdi Yunus yaşıyordu. Aralarındaki tek fark, Yunus'un yanında birisi varken, kendisi halüsinasyonlarla ayakta durabilmişti.

Hayat, bir kez daha ona sessiz kalmıştı.

Bunu umursamayarak arkadaşının yanaklarını iki eliyle kavrayıp yüz yüze gelmelerini sağladı. Yorgun ve kırmızı gözlere merhametle bakıyor, onu rahatlatmaya çalışıyordu.

"Ne oldu, rüyanda bir şey mi gördün?"

"Barış'ı özledim."

Yunus titrek bir şekilde konuştuğunda, Kerem de onun ardından derin bir nefes verdi.

Moon skinned - AlKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin