1~

4 2 0
                                    

Hehe ilk bölüm vatana millete hayırlı olsun. Umarım beğenirsiniz,  iyi okumaalaar.

845 yılı=

Papatya bahçesinin içine oturmuş,  elime aldığım papatya ile oynuyordum. Hava, oldukça sıcaktı fakat esen tatlı rüzgar ve eşliğinde burnuma dolan papatya kokusu ile aynı zamanda oldukça huzur vericiydi.

Kafamı evimin olduğu yere çevirip camdan içeri baktım.  Babam yine iğneler ile tek başına doktorculuk oynuyordu. Onunla oynamak istediğimde bana bunun tehlikeli olduğunu söylerdi her zaman, ama tehlikenin ne olduğunu hiçbir zaman söylememişti.

Yavaşça ayağa kalktım ve eve doğru yürüdüm,  dış kapıyı yavaşça açtım ve içeri girdim. Sessiz adımlar ile mutfağa gittim ve masanın üzerinde duran haşlanmış patatese baktım.  Annem para kazanmaya gitmeden önce bana yemek bırakırdı. 

Gülümseyerek sandalyeye tırmandım ve oturup önümdeki patatesi yemeye başladım. Karnımın doyduğunu hissettikten sonra parmak uçlarımda babamin odasına doğru gittim. Kapının açık oluğunu görünce sırtına atlayıp konuştum. "Ve küçük tavşan büyük tavşanı alt etti!" Minik ellerim ile babamın gözlerini kapayıp kahkaha atarken söyledim.

Babam ufak bır çığlık atıp korkmuş şekilde ellerini havaya kaldırıp konuştu. "Olamaz! Küçük tavşan lütfen beni serbest bırakın, benim göz kulak olmam gereken bir ailem var!" Bunu dedikten sonra beni, gözlerini kapattığım kollarımdan ters çevirip yatağına doğru firlatti ve üstüme gelip karnımı gıdıklamaya başladı.

"Baba, dur, baba gidiklama!" Kahkahalarım arasından konuşmaya çalıştım, sonunda babam gözümden yaş geldiğini görünce gülümsedi ve ellerini üzerimden çekti. Tam babamla konuşacağım sırada,  annemin atının kişneme sesini duyunca,neşeli şekilde ellerimi çırparak kapıya koştum"Yaşasın sonunda annem geldi!"

Kapıyı neşeli bir şekilde açtım, fakat gördüğüm şey karşısında göz bebeklerimin titrediğini hissettim, annem yerde yatıyordu, üstünde kırmızı lekeler vardı ve bir kolundan kırmızı bir.. sıvı fışkırıyordu... "Anne?" Korkuyla bir adım geri giderken sesim neredeyse fısıltı şeklinde çıkmıştı, babam karşımdaki manzarayı görünce hızlıca annemin yanına eğildi.  Annemin yerde yatan bedenine eğildi ve kafasını kaldırdı ki gördüğümüz şey ikimizide dehşete sürükledi.

Tam o an gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, çığlık atmak istedim,haykırmak istedim, midem bulanıyordu, annemin paramparça kafatasını görünce, mutlulukla  parlayan yeşil gözlerinden kanlar aktığını, günümüzü aydınlatan neşeli gülümsemesinin olduğu yerde kocaman bir boşluk ve boynunu tutan tek şeyin küçük bir deri parçası olduğunu görünce, korku ve acının karışımı bir çığlık atmaya başladım.

Ellerim ile kulaklarımı kapattım, çünkü kendi çığlığım beni korkutmuştu, sesim orantısız ve sanki ölmek üzere olan bir hayvanın son çırpınışları hatırlatmıştı bana. "Anneme bunu kim yaptı?" Ağlamaya devam ederken kendi kendime çaresizce fısıldayarak bir cevap, bir umut aradım, bir teselli.

Gözlerimden akan yaşlar ile birlikte, geri geri gitmeye başladım, o an gözüm mutfak penceresinin arkasında bana bakan devasa bir göze takıldı, o şeyin de bana baktığını anlayınca midem gerginlik ile kasıldi. Bir kaç saniye sonra devasa bir gürültü eşliğinde, babamın çaresizce ismimi haykırdığını duydum. Üstüme çöken devasa ağırlık ile kafami yere çarpıp bayılmadan önce, gördüğüm son şey devasa yeşil bir yıldırımdı.

𝐊𝐚𝐫𝐚𝐧𝐥ığı𝐧 𝐆ü𝐧𝐞ş𝐢 ~ ʟᴇᴠɪ ᴀᴄᴋᴇʀᴍᴀɴ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin