-1-

185 22 26
                                    

İsmail'den

Bu kaçıncıydı hatırlamıyorum bile. Bir kez daha sakarlığım yüzünden işimi kaybetmiş, beş parasız kalmıştım.

"Ahh, lanet olası yüzey temizleyici. Cila ile niye benzer pakete koyarsınız ki?!"

Yüzey cilası ve temizleyiciyi karıştırmış, benim yüzümden patronum kayıp düşmüştü. E tabii bu sebeple de beni işten kovmuştu. Salak olmam benim suçum muydu ?

Kampüsteki otomata doğru ilerledim. Karnım gerçekten acıkmıştı. Bozuk paralarıma baktığımda bununla sadece bi meyve suyu alabileceğimi gördüğümde iç çektim.

"Böyle giderse aç kalacağım."

Otomattan aldığım içeceği elimde sıkarken bir anda elimden kayması ile şok içinde arkasından baktım birkaç saniye. Daha sonra yuvarlanan içeceğin arkasından koşmaya başladım.

"Heyy, geri gel! Son paramdı ya!"

Zemin eğimliydi ve aşağıdaki alana doğru yuvarlanıyordu.

"Ya ama cidden son paramdın!"

Onun peşinden koşarken ben de yuvarlanmıştım çalıların arasından aşağıya. Küçük bir alanın önünde durduğumda bana şaşkın gözlerle bakan kişiyi gördüğümde salakça bi şekilde sırıttım.

"Şeyy, içeceğim buraya yuvarlandı da. Ah! Orada işte!"

Çocuk bana şaşkınca bakarken yerde gördüğüm içecekle heyecanla bağırdım ve oraya ilerledim. O ise şaşkın gözlerle beni izliyordu.

Gülümseyip içceğimi gösterdiğimde onun hala şaşkınca baktığını gördüğümde utanarak sırıttım.

"Neden öyle bakıyorsun ? Çok mu rezil oldum. İsmail ben"

Kıvırcık, uzun boylu, yakışıklı bir çocuktu karşımdaki. Şaşkın bakışlarını çekip soft bir gülümseme ile baktı bana. Uzattığım elimi sıktı ve çekinerek "Barış" diyerek adını söyledi.

Ona baktığımda bir tedirginlik seziyordum. Nedenini bilmiyordum ama tamamen gerginlikten başka bir enerji alamıyordum. O da fark etmiş olmalı ki kulağını işaret etti.

"İşitme engelliyim ben, yavaş ve böyle yüksek sesle konuşursan biraz duyabiliyorum ya da dudak okuyabilirim."

Şaşkınlıkla ona baktım birkaç saniye. Çok havalıydı.

"Dudak okuyabilmek ha ? Vay be!"

Tepkime şaşkınca baktı bir süre. Sonra beni daha da rezil eden bir şey oldu.

Karnım olabildiğince yüksek sesle guruldadı. İkimiz de birbirimize şaşkınca bakarken elindeki yemek kabını uzattı gülümseyerek.

"İster misin ?"

"Ahh gerçekten mi ? Tabii isterim baksana karnıma."

Dediğime gülmüş ve yemeğini bana uzatmıştı. Gülümsüyordu. Gözleri kısılarak gülümsüyordu. Öyle güzel bir çocuktu ki hayranlıkla onu izliyordum.

Onu izlediğimi fark etmiş olmalı ki utanarak boğazını temizledi.

"Beğendin mi?"

Bir yandan yediğim yemeğini işaret etse de ben gözlerimi ondan çekemeyerek kafamı salladım. Gülerek kafasını salladı. Gülüşü de çok güzeldi bu çocuğun.

Daha sonra kolundaki saate baktı ve iç çekti.

"Benim gitmem gerekiyor, sana afiyet olsun."

"Daha derse çok yok mu ?"

Sorduğum soruyla ben bile şaşırmıştım. Bana neydi ?

"Not tutmamda yardımcı olması için birini bulmam lazım. Her şeyi net duyamıyorum."

"Ben olurum."

Ne diyordum ben ? Niye ben olmak istiyordum ?

"Emin misin? Çok da kolay bir görev değil bu?"

Ben ne yapıyordum bilmiyordum ama bu kişi ben olmalıydım

"Evet eminim, yani not tutmada iyiyimdir."

Barış gülümsedi, ah keşke hep gülümsese. Kafasını salladı ve elimdeki kabı işaret etti

"O zaman ben de sana karşılığında her gün yemek hazırlayacağım. En azından senin için bunu yapabilirim değil mi ?"

Kafamı salladım gülerek, eli lezzetliydi kim hayır diyebilirdi ki onun yemeklerine ve kısılarak gülen gözlerine?

Elimi uzattım tekrar. Gülümseyerek elimi sıktı.

"Anlaştık" dedik ikimiz de. O duyabilmiş miydi bilmiyordum ama öyle içten gülümsüyordu ki seslere ihtiyacımız yok gibiydi.

Barış, benim hayatımın en özel sınavı olmak üzereydi...

***

Hidamari ga Kokeiru Bl'sinden esinlenerek bizimkilere uyarlamak istedim, bence çok da tatlı olurlar ya ❤️😭❤️

Sen Benim Şarkılarımsın | BAISMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin