özür dilerim⁶

217 13 17
                                    

"Barış ben evime gitmek istiyorum." Dedim direkt.

Barış yüzüme baktı önce, sonra beni inceledi. Bir süre daha sustu. Sonra konuşmaya başladı.

"Peki, git." Dedi. Sadece bunu dedi. Evet gitmek istiyordum, ama en azından gitme kal deseydi.. desin çok isterdim.

"Evine bırakırım istersen," dedi bana bakmadan.

"Gerek yok, taksiyle giderim." Diyip Eşyalarımı toplamaya gittim.

Tuğçe hâlâ içerideydi.

Barış keşke bana gitme deseydi dedim içimden. Evet gitmek istemiştim ancak, en azından gitme, kal deseydi. Ya da nedenini sorsaydı.

Bavulumu hazırlayıp salona gittim. Tuğçe ile sarıldım.

Kapıdan çıkmaya hazırlanıyordum ki Barış kapıya geldi.

"Emin misin gitmek istediğinden?" Dedi bana bakarak.

Bavuluma bakarak,"Sence?" Dedim.

"Neden peki, niye?" Dedi hafif bir sinirle.

"Sana yük olmak istemiyorum, açıkçası, vicdanını rahatlatmak için burada olduğum çok belli. Barış, yalnızlık bile birine yük olmaktan daha iyidir. Her gün yorgun geliyorsun eve, beni istemediğin belli oluyor." Dedim, gözlerimden yaşların akmaması imkansızdı.

"Iyilesene kadar kal en azından iyi olduğunu bileyim Liva. " dedi.

"Hazırlanmışken söylemen hiçbir şey ifade etmiyor. Biliyor musun bunu?" Dedim

"Özür dilerim Liva. Her şey için, biliyorum belki de hayatında olmamı artık istemiyorsun. Ama özür dilerim." Dedi.

Bizim özetimiz özür dilemekti. Hata yapan taraf Barış oluyordu. Her zaman özürle geçeceğini düşünüyordu. Geçmeyeceğini biliyordu. Bir çocuk gibi kendini kandırıyordu sadece. Zaten o hâlâ bir çocuk gibiydi ya?

"Her şey özürle geçmiyor Barış, ama sorun değil. Hayatımda olup olmaman bir şey ifade etmiyor, belli bir süre sonunda herkes bırakıp gidiyor. O yüzden, sen bilirsin. Hayatımda kal, ya da git." Diyip arkama döndüm. Barış'a bakmadan gidiyordum.

"Liva," Diyerek seslenmesiyle neden olduğunu bilmediğim şekilde arkama döndüm.

Çok yaklaşmıştı. Yanıma geldiğinde konuşmaya başladı.

"Ben düşündüm de, lütfen kal, sen geldiğinden beri eve çok mutlu dönüyorum aslında. Biraz suratsız olmamın nedeni tesiste bazı olaylar yaşadım o yüzdendi. Lütfen kal benimle, bende yalnız hissetmek istemiyorum." Dedi elimden tutarak. "Artık seninde yalnız olmanı istemiyorum. Hayatında yeni bir sayfa açmaya hazırlan. Hayatına Deli Fişek 53 girdi. " Diyerek göz kırptı.

Gülmemi engelleyemedim. Çok komik gelmişti bana.

Düşünmedim bir kere de, Barış'ın benimle mutlu olduğuna inandım. Eve tekrar girdim.

Tuğçe hâlâ buradaydı. Yunus'la konuşuyor olmalıydı.

"Yenge gideceğin zaman söyle bırakırız eve." Dedi Barış.

"Yunus gelmiş şimdi gidiyorum ben." Kapıda bana sarılıp, Barış'a görüşürüz diyip kapıdan çıktı.

"Günün sonunda yine ikimiz kaldık yakışıklı." Dedim göz kırpıp.

Barış gülmeye başladı.

"Yemek yiyelim hadi." Dedi hâlâ gülerek.

Mutfağa geçtiğimizde zaten çok alternatifimiz yoktu. Barış makarna suyunu koyduğunda makarnalara bakıyordum. Gördüğüm spagettiyle birlikte alıp Barış'a verdim.

"Bu mu olsun?" Dedi bana bakarak.

"Evet bundan olsun." Dedim küçük bir çocuk gibi.

"Sen otur ben hallederim." Dedi Barış.

Omuz silktim. Oturmak istemiyordum.

"Bizim yöntemle halledeceğiz o zaman." Diyerek beni tutup tezgaha oturtması arasında 3 saniye falan vardı.

Şaşırmıştım doğrusu.

"Bak güzel yap makarnayı." Dedim şakayla karışık.

"Şüphen mi var canım?" Dedi aynı şekilde.

"Bilemedim şimdi," Diyerek alaycı bir ses tonuyla konuştum.

"Senin yemeklerle yarışamaz ama, yapıyorum bir şeyler." Dedi o da.

Barış makarnayı yaparken ben onu izliyordum. Huzur verici bir görüntüydü gerçekten.

Allah sahibine bağışlasın inşallah.

Barış dolu olan tabakları masaya yerleştirmiş, beni tezgahtan geri indirmişti. Yemeklerimizi yerken artık acelemiz yoktu. Mutluyduk. Yani galiba.

Barış'la birazcık eğlenmek istedim.

"Aa Barış, dibin mi gelmiş senin?" Diyerek bağırdım.

"Gelmiş mi?" Dedi endişeyle.

"Gelmiş gelmiş." Dedim gülerek.

"Ya niye gülüyorsun?" Dedi küçük bir çocuk gibi.

"Çakma sarışınsın hayranların dibin gelince sevmez falan seni." Dedim gülmeye devam ederek.

"Kötü mü durmuş?" Dedi. Yüzü düşmüştü. Saçı hassas noktasıydı galiba.

"Yok gayet güzel, ben sevdim yani." Dedim. Üzülmesindi.

"Sen sevdiysen sorun yok, senin zevkin güzel. Gerçi Mert'i seçememişsin ama. Bir sonrakiler iyi olur bence." Dedi.

"Bir dahakine sen seçersin kimi seveceğimi." Dedim gülerek.

"Seçeriz, " dedi. Yüzü yine düşmüştü. Ne olmuştu yine?

"Ne oldu?" Dedim merakla

"Hiç, bir şeyler yapalım mı?" Dedi sesinin neşeli çıkmasına özen göstererek.

Ben gerçekten bu ikisini çok sevdim ya. Asik falan olucam o derece. Kitaplarımın her yerinde Liva yazıyor sakasiz. 🩵🩵

mi dispiace/Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin