Geceyi kabuslarla geçirdiğim için sabah uyandığımda sersem gibiydim. Kendimi zorla duşa soktum. Duşdan sonra kendime gelebilirim diye düşündüm. Ama, hala tam kendime gelememiştim. Her sabah yaptığım klassik sabah rutinimi yaparak üzerime öylesine bir takım elbise giyip, uzun dalgalı saçlarımı ise düzgünce topladım. Geceyi iyi uyumadığım için uyukluyordum hala. Bu halde araba sürmem benim için iyi olmayacaktı. Bu yüzden taksi çağırdım ve doğru işe yola koyuldum.
Şirketin önüne geldiğimde durdum. Passionis'i başdan aşağıya doğru gözden geçirmeye başladım. Her şirkete gelişimde içimde bir şeyler kopuyor gibi hissediyordum. Bende normal insanlar gibi çalışmak, istediğim mesleği yapmak istiyorum. Bende aşık olmak, mutlu olmak istiyorum. Arkadaşlarımla tatil yapmak, film izlemek istiyorum. Ailemle vakit geçirmek istiyorum. Ben yaşamak istiyorum...Lakin, herşey o kadar karışık ki. Herşey o kadar yorucu ki. Tüm bunlarla baş etmeye gücüm kalmadığını farkediyorum. Çaresizce hayatı akışına bırakmaktan başka seçeneğim yok. Belki bir gün geçer çekdiğim tüm acılar...
İçimde Titanik gemisinin kapitanın çaresizliği var...
Şirkete doğru adımladım. Önce kendime gelmek için bir kahve aldım ve sonra odama çıktım. Bilgisayarı açarak dosyaları incelemeye başladım. Bulmam gereken üçüncü bir patron ve başka önemli bilgiler vardı. Lakin, bunu şimdi yapamam. Şimdi yapmam gereken daha önemli işler var. "En iyisi bugün mesai yapayım ve kendi meselemi o zaman halledeyim. Eve gidince ise babamın dosya ve fotoğraflarından yardım almak. Hem şirkette, hem de evde bir şeyleri araştırmakla belki bir ipucu bulurum. Şimdi, bunları kenara bıraksam iyi olur" diye mırıldandım kendi-kendime.
Bilgisayarda dosyaları düzenlerken masanın üzerindeki telefon çaldı. Bu telefon patronun odasına bağlıydı. Sinan beye bağlamam gereken aramalar olduğunda burdan yapıyordum. Patron da beni çağırmak isterken bunu arar. Çalan telefonu elime aldım. Benim açmamla telefonun kapanması aynı oldu. Yerimden kalkıp, Sinan beyin odasına doğru gitdim. Önce kapıyı tıklattım, cevap gelmeden içeri daldım. Yüzü boydan olan camlara dönük olan patron benim içeri girmemle bana doğru döndü.
"Sana gel dedim mi?" dedi yerine oturarak. Kaşlarını çatmışdı. Yine gözleri seri katil gözlerine dönmüşdü.
"Ö..Özür dilerim. Ben sizi Sinan bey zannettim" dedim başımı aşağı dikerek.
"Başını kaldır" dedi bağırarak. Sesi sert çıktı. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Yüzünden sesini kaldırdığı için pişman olduğu belliydi.
Sinan beyin bana daha sert çıkıştığı anlar olmuşdu, ama hiç bir zaman böyle hissetmemiştim. Ama, şimdi hıçkıra-hıçkıra ağlamak geldi içimden. Kendimi tutamadım ve sol gözümden bir damla yaş düştü. Yanıma yaklaşdı ve "Özür dilerim. Bağırmak istemedim. Sinirliydim" dedi yanağıma düşen göz yaşını silerek. Ellerini yanağımda hissettiğimde domates gibi kızardığımı hissettim. İçimde kendimi sakinleştirmeye çalışırken "Yine başladın" dedi yüzüme doğru eğilerek. Heyecandan tırnaklarımı etime bastırarak "Nasıl?" dedim.
"Ne zaman heyecanlansan kalp atışların hızlanıyor,elin terliyor ve tırnaklarını etine bastırıyorsun. Haa, bir de saçma-sapan konuşuyorsun" Son dediği şeyle kendimi tutamadım ve "Saçma-sapan? Ben? Boş konuşuyorum yani?"
"Her zaman değil tabii ki. Heyecanlandığında" dedi sakinliğini bozmadan.
"Siz de heyecanlandırmayın o zaman, aaa" dedim ileri bir adım atarak. Ne dedim ben? Yine aptalca konuştum. Adamın yüzüne resmen beni heyecanlandırıyorsun dedim. Yüzündeki gülüşe bak. Dalga geçicek benimle. Offff. Söylediğim şeyden utanarak odadan çıkmak istiyordum ki, açtığım kapı geri kapandı ve beni kapıya yasladı. Bir eli kapıda diğer elide saçlarımdaydı. Eli saçlarımdan boynuma doğru düşdüğünde kendimi yana doğru attım. Yine gülmeye başladı. Ne yapmaya çalışıyor bu adam? Kalpten gitmemi mi istiyor? Bir şey demeden ve demesini beklemeden odadan çıktım ve odama koştum. Yüzümü görmesem de yanaklarımın utançtan kızardığına eminim. Ben odaya girer-girmez arkamdan Miray içeri sokuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜSEN
General FictionHerhangi bir zamanın başlamak için iyi bir zaman olduğunu unutmayın. Cesurlardan, güçlülerden, taviz kabul etmeyenlerden, her şeye rağmen yaşayacak olanlardan öğrenin. Sabahları kalkıp güneşe bakın ve şafağın ışığını içinize çekin. Siz hayatınızın g...