Giriş

5 4 23
                                    

Elimde çantam hızlı hızlı koşarak hastane merdivenlerinden yukarı doğru çıkıyordum . Panik ile muayene odasının önünde bir ileri, bir geri yürüyen annemi görünce ona doğru koştum ve omuzlarını kavrayarak kendime döndürdüm . "Anne, babama ne oldu?" annem sorumu duyar duymaz bedenini kollarımın arasına bırakarak ağlamaya başlamıştı . 

Markette reyonları dizerken biranda annem aramıştı beni ve acilen atacağı konuma gelmemi istemişti . Babamın iyi olmadığını ve hastaneye geldiklerini duyunca alelacele patrona haber verip çıkmıştım işten . Ve şimdi ise annemin bu halini görünce hiçte iyi şeylerin olmadığını anlayabiliyordum . "Anne, kendine gel . Babama ne oldu?" annem başını kaldırarak gözlerimin içine baktı ve sesi titreyerek, "Babanın beyninde kötü huylu bir tümör varmış . Evdeyken aniden burnu kanamaya başladı ve ardından ise bayıldı . Bende ambulansı çağırdım, buraya geldik." elim ile açıkta kalan ağızımı kapattım ve gözümden bir damla yaş aktı . "Doktor nerede onunla konuşmam lazım." dediğim sırada muayene odasının kapısı açıldı ve dışarı bir erkek doktor çıktı . "Çiğdem Hanım, öncellikle Bedri Bey'in durumu şuanlık iyi ama..." deyip susunca korkarak öne doğru bir adım attım . "Ama ne?" doktor bana baktı ve, "Siz de beyefendinin kızısınız herhalde. Babanızı iki gün içerisinde ameliyata almamız lazım. Tümör kötü huylu bir tümör ve gittikçe beyinin içinde yayılmaya başlamış. Biran önce müdahale edilmezse üzücü sonuçlar alabiliriz maalesef ki." annem feryat figan içerisinde ağlamaya başlamıştı . Ben ise ayakta zor duruyordum . "Peki, nasıl anlayamadık biz babamın beyninde bir tümör olduğunu?" anlayamıyordum babamın beynini ele geçiren bir tümör olduğunu nasıl fark etmeyiz . "Bazı tümörler kişiden kişiye göre farklı belirtiler koyar ortaya, belki de babanızın tümör belirtileri hafif olduğundan fark etmemişsinizdir." içten içe kendimi suçluyordum . Belki de bu kadar çok çalışmaktansa biraz evde durup onlar ile ilgilenseydim bunlar gelmezdi başına. "Ah, benim yüzümden! Onunla hiç ilgilenemedim." sırtımı duvara yaslayarak ağlamaya başlamıştım . Annem yanıma gelip saçlarımı okşamaya başladı ."Tabi ki de senin suçun değil saçmalama! Bilemezdik böyle bir şeyin başımıza gelebileceğini. Kendini sakın diyeyim suçlama! Hep birlikte geleceğiz bunun üstünden." başımı onaylarcasına aşağı yukarı sallayarak anneme sıkıca sarıldım. 

Doktor bir daha yanımıza gelerek babamı görebileceğimizi söyledi. Ardından direkt babamın yatırıldığı odaya girdik annemle birlikte. Babam öylece uzanıyordu hastane yatağında. Kendisine verilen ilaçlardan ötürü bakışları epey bir yorgundu. Onu bu halde görmek gözlerimin dolmasına neden olsa da kendimi tuttum çünkü güçlü durmak zorundaydım. Ailemin bana ihtiyacı vardı her bakımdan. "Gelin oturun şöyle konuşmamız lazım." babam oturmamızı söyledikten sonra hemen yatağının yanındaki koltuğa oturarak ne konuşacağını bekledik ."Başıma gelen bu hastalığı hep birlikte atlatacağız elbette ama sizden bir ricam var. Asla ama asla ameliyat ve hastane masraflarını siz karşılamayacaksınız . Ayrıca Ayça bu olanları bilmeyecek! Anlaşıldı mı? Onun sınav dönemleri başladı ve ben bu şeyler ile kafasının dolu olmasını istemiyorum. Bir süreliğine köye gittiğimi falan söylersiniz . Bankada ve kenarda köşede ayırmış olduğum paralar vardı bir miktar artık yettiği kadar onları kullanacaksınız masraflar için. Tamam mı?"

Babam sözünü bitirdiği gibi ben konuşmaya başladım. "Tamam falan değil baba! Ne demek tüm masrafları ben karşılayacağım? O nasıl laf öyle, biz neciyiz burada? Hem o parayı zor zamanlar için ve Ayça'nın eğitimi için ayırmıştın kenara unuttun mu?" babam mahçup bir halde kafasını önüne eğdi. "Unutmadım. Unutmadım ama doktor öyle bir meblağ söyledi ki, size onu ödetmek gururuma dokunur." koltuktan kalkıp babamın ayak ucuna oturdum ve elini avucumun içine aldım. "Babacığım, biz bir aileyiz. Söz konusu birimizin sağlığı ve iyiliği olduğu zaman gurur yapmamalıyız. Senin için gerekirse canımı bile veririm. Para dediğin şey çalışılır ve kazanılır. Ama can bu gurura gelmez! Sen bunları dert etme, ben halledeceğim." babam elini elimin üstüne koydu ve sıcacık gülümsedi. "Affet beni kızım. Bizim yüzümüzden eğitimini yarıda bıraktın. Hayallerini geri de bıraktın. Gencecik yaşında işten işe koştun, ev geçindirme derdine düştün. Bu hayatta en çok sana mahçubum ben. Hakkını helal et, olur mu?" babamın gözünden bir damla yaş düştü ve sonra ona sıkıca sarıldım. Bir kıza verilebilecek en büyük ceza babasını karşısında ağlarken görmektir. Çünkü babalar kolay kolay ağlamazlar. Baba demek; ailenin yaslanacak duvarı, o aileyi ayakta tutan gücü demektir. Ve o duvarı yıkılırken görmek hayatımda isteyebileceğim son şey bile olamazdı.

Kısa bir süre sonra odaya hemşire girdi . Babama ilaç vereceklerini bildirdi ve birazda dinlenmesi gerektiğini . O yüzden annemle birlikte odadan çıktık ve hastanenin kantinine indik . Kantinde annemle birlikte oturup çay içerken birden telefonum çalmaya başladı. Baktığımda arayanın kız kardeşim Ayça olduğunu fark ettim . Telefonu açmadan önce anneme baktım o da benim gibi düşünceli görünüyordu . Ayça'ya yalan söylemek zorundaydık . Çünkü o bu sene lise sondu ve üniversite sınavlarına da hazırlanıyordu . Onu etkileyecek hiçbir şey olmamalı . Boğazımı temizleyerek telefonu açtım . "Alo?" diyebildim sadece. "Abla, eve geldim ama ne annem var evde ne de babam. Sen nerede olduklarını biliyor musun?" kısaca bir düşündüm onu inandırabilecek nasıl bir yalan söyleyebilirim diye. "Ablacığım babamın bir akrabası vefat etmişte annemle babam da onun için taziyeye gitti. Sen merak etme, bu gün eve gelemeyecekler . Bende işten çıkınca geleceğim zaten anahtarım var yanımda. Sen beni bekleme yemeğini ye." telefonu kapattım ve derin bir nefes aldım. Ondan bunu saklıyor olmak beni çok üzüyordu ama yapmak zorundaydım yoksa okula bile gitmeyip sürekli babamın yanında olmak isterdi biliyordum. Babam iyileşinceye kadar bu oyunu sürdürmek zorundaydık . 

"Anne, ben gidip şu doktorla falan bir konuşayım bu babamın hastanede ne kadar yatacağı ve hastane masrafları konusunu, sende yorma kendini otur burada beni bekle . Tamam mı?" annem kafasını sallayarak onayladı ve bende doktoru aramaya başladım etrafta. Sağda, solda doktoru ararken ileriden hızlı ve umursamaz bir şekilde gelen adam ile çarpışmıştık . Ama adam oralı bile olmamıştı. Dikkatsizliği ile bana çarpan kişi o olsa da bir özür bile dilememişti . "İnsan bir özür diler ayrıca burası bir hastane böyle dikkatsizce davranamazsınız!" diye bağırmıştım ama arkasına bile bakmadan oradan ayrılınca iyice sinirlenmiştim. Adamın hemen ardından "Murat Bey durun lütfen!" diye seslenen bir kadın geçip gitmişti önümden. Bu ne biçim bir adaptır! Hastanenin içerisinde kovalamaca oynuyorlar sanki! Sinirle söylenerek doktoru aramaya devam etmiştim ve sonunda bulmuştum da. "Doktor Bey, babamın durumu ile ilgili biraz detaylı konuşabilir miyiz acaba ?" doktor beni eli ile işaret ettiği odasına davet etmişti bende içeri girerek kapıyı kapatmıştım. İkimizde karşılıklı koltuklara oturduktan sonra doktora sorumu sormuştum. "Hastanede ne kadar süre kalacağız ve ne kadar bir ücret ödememiz gerekecek?" doktor önündeki ajandayı açıp içerisinden birkaç notunu kontrol etti. "Totalde hastanemizde 2 hafta geçireceksiniz ve hastanemize ödemeniz gereken ücret ise ameliyatta dahil 40.000 lira olacak." 40.000 lira mı? İyi de ben bunu hayatta karşılayamam ki, ayrıca ek olarak bunun ilaç masrafları da var. Ben bunları nasıl ödeyeyim? 

Liseyi bitirdikten sonra aileme maddi açıdan destek çıkmam gerektiği için okulu bırakmıştım ve üniversiteye gitmemiştim. O yüzden de part time işlerde çalışıyordum hep. Şuanda ise bir market çalışanlığı yapıyordum ama kazandığım maaş ile kesinlikle bu ücreti karşılayamazdım. Yetmezdi asla. Evde sadece ben ve babam çalışıyorduk. Şimdi sadece benim kazandığım para ile hem hastane masrafları, hem evin kirası, hem faturalar, hem de evin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaktım? Ne olursa olsun bir şekilde bunları aileme hissettirmeden halletmeliydim. Onları mahçup etmek istemiyordum. "Babanızda tansiyon ve şeker de var bunun için kullandığı tüm ilaçları iptal etmenizi ve bizim size reçeteleyeceğimiz ilaçları almanızı istiyorum. Kafanıza takılanları bana sorabilirsiniz şimdi müsaadenizi isteyeyim birkaç hastam ile ilgilenmem lazım."

Ah cidden biri bitmeden öbürü başlıyor. Nasıl halledeceğim ben bunları? Ayağa kalkıp odadan dışarı çıktım . Annemin yanına gittiğimde hala bıraktığım şekilde duruyordu. "Ne oldu öğrendin mi doktordan detayları?" sandalyeyi geriye çekerek oturdum. "Evet, öğrendim ve halledeceğim anne. Sen takma kafana bunları. Hadi git babamın yanına biraz dinlen sende çok yoruldun. Bende eve gideyim artık Ayça daha fazla meraklanıp, yalnız kalmasın." annemi öpüp yanından ayrıldım. Hastaneden ayrıldıktan sonra otobüs durağına gittim ama sonrasında eve otobüsle dönmekten vazgeçip yürümeye başladım. Artık paramı daha iradeli kullanmak zorundaydım. Çünkü uzunca bir süre boyunca maddi ve manevi yükler benim omuzumda olacaktı. Ve bunun içinde her bir kuruş çok önemliydi. Eve nihayet vardığımda saat çoktan 00.00ı geçmişti. Yavaşça anahtarı kapıya geçirip kapıyı açtım ve eve girdim. Işıklar tamamen kapalıydı . Demek ki, Ayça çoktan yatmış. Odasının önüne gelip sessizce kapısını açtım ve onu kontrol ettim mışıl mışıl uyuyordu. Onu uyandırmadan gidip saçını ve yanağını öptüm ve ardından odasının kapısını kapatıp çıktım. Kendi odama girdiğim gibi üstümü değiştirip yatağıma yattım ve yarından sonra dünden çok daha zor günler yaşayacağımı bilerek uykuya daldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HAYAT AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin