Çarşıdaydım.
Çarşıda ve Felix'ten aldığım isimlere yakın olan kişilerle konuşuyor, ağızlarından laf almaya çalışıyordum. Bu görevde yalnızdım çünkü önümüze iki görev verilmişti, biri bu diğeri ise kendi komutanlarımıza rapor vermekti ve ben Chan ile görüşemeyeceğim için bu görevi direkt Seungmin'e paketlemiştim.
Bu iğrenme ya da nefret etme değildi, sadece istemiyordum. Dağılan düşüncelerim bir anda beni bulunduğum ortamdan uzaklaştırırken hızla kendime gelmeye çalıştım, bu sıralar bu çok oluyordu. Ne düşüncelerimi ne de bedenimi kontrol edebiliyordum, hepsi kontrolden çıkmıştı.
"Mücevher işi ile uğraşıyorsa benim ona işim düşecek," diye konuştum Çince bir şekilde. "Kardeşime doğum gününde yaptırmak istediğim bir kolye var, nerede bulabilirim onu, bir dükkanı falan var mı?"
"Var, var, olmaz mı?" dedi adam. "Ama şimdi çıksan bulamazsın onu orada, akşamları şu yukarıda bir mekân var, orada içer sürekli."
Bu daha çok işime gelirdi, adamın içtiği yeri öğrenirken biraz daha muhabbetten sonra kalkarak eve doğru yol aldım. Önce silahımı alacak sonra onun içtiği mekana gidecektim, en azından planım öyleydi.
Bahçe kapısını itip içeri girdiğimde ise Chan'ı gördüm, üstünde kalın bir kıyafetle evin girişindeki Seungmin ile konuşuyordu. İster istemez bir an duraksadım, onları kafamda hep kardeş gibi kodladığım için gerçeği bilmek zor geldi.
Kapıyı kapattığım gibi Chan "Hyunjin," derken, "İşim var," dedim. Yalan değildi. "Çıkmam gerek."
İçeri geçeceğim sırada kolumu yakalayınca göz göze geldik, Chan ile konuşmak istemiyordum çünkü biriktirdiğim çok şey vardı, eğer konuşursam kırıldığımı kabul edecektim, bunu yapamazdım.
"İşim var Komutanım." dedim o iğneleyici lafı ederek, eğilip doğruldum ve içeri geçtiğim anda "Böyle mi olacağız?" dedi. "Dinlemeyecek misin beni Hyunjin?"
İçeri geçip dolaptaki silahı aldım ve kontrol edip tekrar botlarımı giydim, kar yağdı yağacaktı bu yüzden havalar buz gibiydi. Atkımı da alıp öylesine attığım sırada Chan "Yarım saatin vardır en azından," dediğinde "Yok." dedim ve elimi çektim. "Yok. Sen değil misin görevini yap diyen, görevimi yapıyorum. Raporunu da aldıysan git."
"Bu mu olduk?"
"Bu değil miydik?" dedim kendimi tutamadan. Chan'a baktım sertçe. "Bu değil miydik Chan? Ne zaman değiştik, hayırdır, Seungmin için böyle davranıyorsan davranma, hiç iyi hissettirmiyorsun çünkü."
Bu sefer o da kaşlarını çattı. "Ciddi misin sen?" dercesine beni ölçmeye çalışmıştı ama ciddi olduğumu görünce duraksadı, kendisi elini çekerken "Bittiyse," dedim ve arkamı döndüm ama onun pes etmeye niyeti yok gibiydi.
"En azından açıklamamıza izin ver."
Derin bir nefes verdim. "Açıkla." Ona doğru döndüm. "Açıkla Chan, açıkla. Ne zaman sevmeye başladığını mı söyleyeceksin ya da neden bana söylemediğinizi mi?" Onu ittim sinirle. "Oğlum sen ne zaman bana açıklama yaptın da şimdi açıklama yapıyorsun?"
Seungmin "Hyunjin," deyince bu sefer ona baktım. "Yalan mı?" diye sordum. "Bu herif ne zaman bize açıklama yaptı da Seungmin şimdi bunu diyor? Yalan mı lan söylesene, lan yalan mı!"
Kendimi kontrol edemeden sesim yüksek çıkarken laflarımın doğru olduğunu ikisi de biliyordu aslında. Konu onların ilişkileri değildi, konu Chan'ın bana açıklama yapmasıydı. Chan bize açıklama yapmazdı, Chan bize emir verirdi.
Ona baktım öfkeyle, göğsünden tutup ittim ve düşen atkım umurumda bile olmadı. "Ne zaman kıymete bindik Chan?"
"Öyleydiniz... Hyunjin."
![](https://img.wattpad.com/cover/372603512-288-k549452.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
die with a smile, hyunho ✓
Fanfictioneğer dünyanın sonu olsaydı, ben senin yanında olmak isterdim. | angst with happy ending