"Hayır öyle değil."
Bazen insan arkadaşlarını seçemezdi, yani geçmişe bakınca Jisung'u ben seçmiş olamazdım. Yurt dışından getirdiği bir yapboz, hepimiz Chan'ın evinde iken biz ikimiz masanın önünde yapbozla uğraşıyorduk.
Ondan gelen cümle ile "Jisung bak," dedim sinirle. "Bir koyacağım şurdan duvara yapışacaksın, önce köşelerden başlanır salak."
İleride koltukta oturan Seungmin bana laf attı "Hikayen başladı başlayalı istikrarına hayranım, hep sinirlisin, asla taviz yok."
"Ne sandın?" dediğimde Jisung kolunu omuzuma attı. "Canım, senin o komutan ayakların bana sökmez. Ayrıca zaten resimde belli olan yerleri birleştirsek illa bir yerleri yaparız ya."
Resmen ateş saçan gözlerim yüzünü buldu, ben ona o bana gözlerini kısarak bakarken tam ağzımı açacaktım ki dikkatimizi dağıtan şey yüksek çıkan ses oldu. Minho elindeki kupayı sertçe masaya bıraktı. "Ihlamurun."
Yanımızdan geçip Chan'ın yanına oturduğunda Jisung arkasından baktı. "Neden beni dövecek gibi bu?"
"Bir," Kolunu sıktım. "Bu değil, Minho. İki, çek gözlerini üstünden salak."
Jisung bizim sevgili olduğumuzu bilmiyordu, her seferinde yeni bir kişiye açıklamak benim için zordu. Minho'nun gergin olduğunu görürken kalkıp yanına oturdum, yüzüne baktım. "Gergin misin sen?"
"Hayır," deyip kupasından bir yudum aldı. "Neden gergin olayım?"
"Minho."
Masada bıraktığım kupayı umursamadan kendisi elindeki kupasını önüme bıraktı. "Şunu iç."
"Tamam."
Kararlı çıkan sesine itiraz etmeden sesimi kesip ıhlamuru içerken o da yanımdaydı. Ara ara muhabbete katılsa da tadı kaçıktı ve benim de tadım kaçıktı, ağzımı bıçak açmazken Minho saatine bakıp ayaklandı. "Ustalar gelecekti. Eve geçmem lazım."
"Geleyim mi?" dediğimde kafa salladı, gülümsedi. "Gerek yok, merak etme. Sadece mutfak dolapları için gelecekler, hallederim."
Gülümsemesi iyi gelirken kafa salladım. "Haber et."
Bir an bir şey demek için ağzını araladı sonra vazgeçerek kapattı, herkese selam verip eve geçtiğinde biz de ondan sonra çok kalmadan eve geçmiştik. Seungmin omuz attı. "Ne oldu sana? Bir suskunsun."
"Minho, Jisung'u gördüğü an geriliyor."
"Fark etmen güzel olmuş." dedi bu sefer. Koltuğa uzandı. "Jisung sevgili olduğunuzu bilmiyor bir. Sırnaşık biri zaten iki, ayrıca benim olduğum ortamda zar zor kavuştuğum sevgilim sürekli başkasının yanında olursa ister istemez gerilirim."
"Of!"
Gerçekten of'tu. Onunla aramızın sıkkın olmasına tahammülüm yoktu. "Tamam," dedim aniden. "Söyleyeceğim Jisung'a."
"Bence konu tam olarak söyleyip söylememen değil ama sen bilirsin."
Seungmin cidden kafamı karıştırmak için cümleler kurarken önce durup sözlerini düşündüm sadece ama tatmin olmadım ne sonuç bulduysam çünkü Minho'yu görmem lazımdı. Kendimi evden attım.
Hiç beklemeden arka sokağa yürürken evinin önüne geldiğimde kapıyı çaldım, çok geçmedi, açtı. Beklemiyordu, yine de gözlerinde beliren mutluluğu gördüm. Kaşlarımı kaldırdım. "Ustalar gitti mi?"
"Hayır." dedi. "Hâlâ devam ediliyor. Durma dışarıda, soğuk."
Eve girdiğimde kapıyı kapatıp üstüme direkt girişte asılı olan hırkasını vermiş, ikimiz mutfağa geçmiştik. Yanında olmak bile can sıkkınlığımı bozarken ustaların işi bittiğinde onları ben gönderdim. Kapıyı kapatmamla beklediğim an sonunda gelirken arkamı döndüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
die with a smile, hyunho ✓
Fanficeğer dünyanın sonu olsaydı, ben senin yanında olmak isterdim. | angst with happy ending