"Sen var ya, öküzsün!"
"Evet, öyleyim."
"Hatta öküze ayıp olur, bayındır domuzu!"
"Tamam, domuz da olurum."
"Şerefsiz, bıraksana lan beni!"
Kerem, hiddetle arabanın kapılarını açmaya çalışırken içinden küfürler yağdırıyordu. Altay resmen onu arka koltuğa tıkıştırmıştı. Kilitleri açıp kaçarım düşüncesiyle hareket edeceği anda arabanın çocuk kilidinin açıldığını fark etmişti.
Ela gözleri sinirden kızarırken, araba kırmızı ışıkta durmuştu. Altay'ın aynadan ona bakan gözleriyle iyice gerildiğinde bacaklarını kendine çekmiş, yüzünü bir nevi saklamaya çalışmıştı.
Görmesin istiyordu kendini. Altay'ın kara harelerine hapsolmak istemiyordu.
"Kerem, saklama yüzünü..."
Altay naif sesiyle yumruklarını sıktığında, Kerem istemsizce kafasını kaldırmış, gözlerini yine kara harelere çevirmişti.
Kerem bundan nefret ediyordu. Altay'ın kendisi üzerindeki etkisinden midesi bulanıyordu.
Gözleriyle, evinde yatağının altına sakladığı tuvallerin başyapıtını süzmüştü. Her bir zerresini tekrardan ezberlemeye başladığında, bu sefer zihnindeki tuvale çiziyordu.
"Bırak beni, acı çektiriyorsun bana, görmüyor musun?"
Altay, duyduklarıyla direksiyonu sıkarken ellerinin beyazlaştığını fark etmişti. Kerem'in dediklerini umursamadan, yeşil ışığı görünce gaza basmıştı.
Arkadaki minik bedenin canını yakmak bir yana, bir saç teline zarar verirse kendini bu dünyadan silerdi Altay. Geç de olsa anladığı duygularıyla yutkunduğunda, gözleriyle Kerem'i kontrol etmeye devam etmişti.
Yan koltuğa fırlattığı telefonundan gelen melodiyle, keskin gözleri bu sefer arayan kişiye takılmıştı. Vücudu anında kendini kastığında, bu sefer titreyen elleriyle telefonu tuttu.
"Abim mi?"
Kerem'in cılız sesiyle şaşkınca ona bakarken, beyaz tenli oğlanın minik de olsa bir gülümseme sergilediğini gördüğünde o da karşılık vermişti.
"Abimle konuşurken kendini kasıyorsun, oradan anladım."
Kerem utanarak Altay'a bakmaya devam ederken, inadına çalan telefonla kıvırcık olan telefonu meşgule atarak yanındaki koltuğa fırlatmıştı.
Çünkü açarsa Volkan'ın bağırıp Kerem'i korkutacağını biliyordu. Kerem her zaman abisinin gür sesinden korkmuştu.
Her ne kadar kendisi de korksa da ona şaşkınlıkla bakan ay tenli çocuğa karşı gülümsemiş, onun rahatlamasını istemişti.
Kerem ise şaşkındı. Altay'ın birden bire Volkan'ın yüzüne kapatması büyük cesaretti.
Avuçlarıyla pantolonunun kumaşını sıkıca kavrarken, parmakları yavaş yavaş kızarıyordu. Belirgin olan yüz hatları, dişlerini sıktığından daha da belirginleşmişti. Gözlerini kapadı. Gerçekten, bu durum hem karışık hem de zordu.
Kıvırcık adama karşı koyamıyordu. Resmen bir çuval gibi onun yanında sürükleniyordu. Aslında bundan şikayetçi değildi; hep Altay’ın yanında olmak istemişti. Hele ki kıvırcık saçlı oğlan ona duygularını itiraf etmişken, onun yanından ayrılmak istemiyordu. Ancak abisi Volkan aklına geldikçe tüyleri ürperiyordu. Büyük ihtimalle Volkan, Altay’ı hırpalayacak, kendisini de ondan uzak tutmak için elinden geleni yapacaktı.
Volkan’ın yapacağı en iyi ihtimal buydu.
Stresten tekrardan kızarmaya başladığını fark etti. Ani duygu değişimleriyle hareket etmenin doğru olmadığını bilse de, gür tutmaya çalıştığı sesi arabada yankılandı:
"Altay, dur artık. Abim ağzına sıçacak, dur artık!"
"Durmayacağım."
Kıvırcık oğlan, inatçı bir tavırla gaza daha da köklendiğinde, sarışın oğlan öne doğru atıldı.
"Mal mısın sen!"
"Malım lan, malım! Kerem, yemin ederim bayıltırım seni ha."
"Yok artık, öküzleşme lan sende!"
Kara hareler, inatla söylenmeye devam eden çocuğa bir kez daha keskin bakışlarını gösterdiğinde, Kerem yutkundu.
"Susmuyor musun?"
"Susmuyorum."
Kerem, kollarını birbirine bağlayıp Altay’a imalı bir şekilde bakmaya devam ederken, ani frenle duran arabadan dolayı dehşete kapıldı.
Altay ise torpido gözünden çıkardığı beze eter döküp, arkaya doğru yöneldi. Kerem'in ensesinden tutarak kendisine doğru çekti.
"İnatçı olma dedim ben sana, değil mi?"
"La-" Kerem, burnuna bastırılan eterle çırpınmaya başladı. Altay'ın gücüne söverken, kendisini bayıltacak olan kokuyu içine çekmemeye çalıştı. Ancak Altay, kendisinden oldukça küçük olan çocuğun canını yakmamaya çalışıyordu. Bezi biraz daha Kerem'in burnuna bastırdığında, bal renkli harelerin yavaş yavaş kaydığını fark etti.
Kısa bir süre içinde Kerem bayıldığında, Altay derin bir nefes verdi. Elindeki bezi hızla yere fırlattı ve kendine küfrederken, Kerem’in inadı için ayrı bir şekilde sövdü. Bunu yapmak istememişti, ama bal gözlü çocuğun inadını hesaba katmayı unutmuştu. Gözlerini devirip, Kerem’in kafasının altına kendi hırkasını koyarak minik olanın arka koltuğa rahatça uzanmasını sağladı.
Öne döndüğünde, Kerem'in düzenli nefes sesleri, Altay’ı bir nebze rahatlatmıştı. Ferdi’den aldığı bu fikir ne kadar sorgulanacak bir fikir olsa da, şu anda gerçekten huzura kavuşmuş gibiydi. Ferdi'ye içten bir minnettarlık hissetti.
Telefonunu alıp Volkan’ın numarasını yeniden tuşladığında, bu sefer telefonu hoparlöre aldı. Telefon açılır açılmaz, Volkan’ın gür sesi yankılandı. Altay, yüzünü buruşturarak aynadan Kerem’i kontrol etti.
"Lan şerefsiz! Kardeşimi kaçırmak ne?!"
Altay, telefonda sinir krizi geçiren adama sessiz kaldığında, Volkan daha da sinirlenmiş olacaktı ki tekrar bağırdı:
"Belanı sikeceğim senin Altay! Yemin ederim seni gördüğüm yerde öldüreceğim! Geri getir lan Kerem’i!"
"Olmaz abi, yapamam..."
Garip bir şekilde dudakları kıvrıldığında, Volkan’ın yeniden bağırmasını bekledi, fakat bu sefer daha sakin bir sesle karşılaştı:
"Lan neden?"
"Abi, şey... Ben senin kardeşini bayıltmış olabilirim..."
Altay’ın sözleriyle, arabada uzun bir sessizlik oluştu. Kerem’in düzenli nefes alışverişleri arabada yankılanırken, Volkan’ın bir kez daha patlayan sesi Altay’ı yerinden sıçrattı:
"Altay! Seni bu sefer ben döverek bayıltacağım lan!"
Altay, arkadan gelen arabaları korkuyla kontrol ederken, Volkan’ın peşlerine takılmadığından emin oldu. Cesur bir hamle yaparak Volkan’ın yüzüne telefonu kapatmadan önce dilindeki zehri döktü:
"Kusura bakma abi, kardeşinle işim var benim. Onu bir süre unut."
---
Volkan, Altay'a...
Sonraki bölüm mahalleden, Baİsm ve ArFer çifti okuyacaksınız bolca