5

265 41 43
                                    

İstanbul'un tozlu sokağında yankılanan sert adım sesleri rüzgâra karşı geliyor, genç adamın vücudunu bürüyen sinir oldukça korkunç bir hâl alıyordu.

Derin nefeslerle hızlı adımlarını atmaya devam ettikçe içindeki kıskançlık daha da büyümüştü.

Kerem'in yanında o lavuğun ne işi vardı?

Aklına gelenler Altay’ın delirmesine yetiyordu. Kendisinden bedenen küçük olanın şimdi yaptıkları ona garip geliyordu.

Bir insan, neden kendisini rahatsız eden birine bir şans verirdi ki?

“Sikeyim seni Kerem,” ağzından çıkan küfürle birlikte hızlı hızlı mahallenin parkına doğru ilerlemeye devam etti.

Kerem'in orada olduğunu kolayca öğrenmişti. Parka yakın evlerde yaşayan arkadaşlarının birçoğu Altay’ın zaafının bu beyaz, sarışın çocuk olduğunu biliyordu.

En azından, az kişi de olsa biliyordu.

Saklamaya çok çalışmıştı. Kendisini uzak tutmaya çalışmış, kalbine direnmişti.

Fakat kalpti bu, aşkın ta kendisiydi. Birine sevdalandığında onu atamaz, aksine o sevda çiçeğini tam ortasında yaşatırdı.

Altay da direnmeyi bırakmıştı en sonunda. Zaman geçtikçe sırf Kerem’i görmek için Volkan’ın dediği her şeyi yapmaya başlamış, sarışın çocuğa daha yakın olmuştu.

Altay'a o bile yetiyordu.

Uzaktan severdi sarışını. Yeter ki kendi kirliliğine karışmasın istiyordu.

Altay, siyahlığının bulaşmaması için beyaz tenli çocuğu bir gül gibi koruyordu.

Yavaşça parka yaklaştığında gördüğü manzarayla içi alevlense de görmek istediği kişinin yerine farklı birini görünce iyice kaşlarını çatmıştı.

Üstelik Kerem, çocuğun elini tutuyordu.

Gözleri beyaz elleri bulduğunda sinirden yutkundu Altay. Kıskançlık ateşi öylesine sarmıştı ki ruhunu, söndürmek bile gelmemişti içinden.

“Başka bir Emir mi, anasını satayım?”

Boynunu kıtlatıp hızlı adımlarla bankta oturan iki genç adamın yanına geldiğinde beyaz olanın kolunu kavramış, hızla arkasına çekmişti.

Kerem ise birden bire gördüğü yapılı sırt ile yutkunmuş, önündeki bedenin belinin bile kasıldığını fark etmişti.

Kıvırcık saçlı adam, sinirden resmen köpürüyordu. Minik olan ise onun bu sinirine hem anlam veremiyor hem de korkmaya başlıyordu.

“Sen kimsin be?”

Emir, karşısındaki adamın tam önüne dikilmişti. Elleri cebinde, hesap sorarcasına Altay’a doğru baktığında Altay ise dalga geçercesine gülüyordu.

“Ben kimim, öyle mi?”

“Öyle kardeşim, gelmişsin Kerem’i aniden arkana almalar falan… Sen hayırdır?”

Kerem, tekrar bileğinden tutulup bu sefer Emir’in yanına doğru çekilmişti.

Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu sarışın olanın. Resmen kukla gibi iki adam tarafından çekiştiriliyordu, fakat ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu.

Gözleri karşısındaki kıvırcık saçlara takılmıştı. Sinirden belli olan damarları bile kapatamayan bukleler öylesine çekici duruyordu ki nutku tutulmuştu.

Konu Altay olduğunda Kerem gerçekten donup kalıyordu.

Hızla kendine geldiğinde önce bileğini kurtardı, ardından Altay’ın tam önüne geçti.

“Ne işin var burada, Altay abi?”

İğneleyici sesiyle “abi” kelimesini bastıra bastıra kıvırcık saçların sahibine yönelttiğinde kara harelerin iyice koyulaştığına şahit olmuştu.

İçindeki endişe bedenini yavaş yavaş sarsa bile ela gözlerini çekmemişti kara harelerden.

İçindeki ses bunu istiyordu Kerem'den. Altay’ı sakinleştirecek tek şeyin bu olduğunu söylüyor, sadece siyah harelere odaklanmasını istiyordu.

Rüzgâr, gergin ortamı daha da soğuk bir hâle getirirken yutkunmuştu Kerem. Derin nefeslerle karşısındaki adamın dolgun dudaklarından dökülecek cevabı bekliyordu.

“Abini sikeyim senin.”

“Hop hop, dikkatli konuş! Ayrıca sen kimsin lan?”

Emir, arkadaşını korumak için uzun boylu çocuğa diklendiğinde yakalarından çekilmiş ve siyah harelerle göz göze gelmişti.

Altay ise dişlerini sıkarak karşısındaki çocuğun yakalarını parçalayacak şekilde sıkıyordu. İçindeki sinir vücudunu hırpaladığından başının döndüğünü bile hissetmişti.

“Ben kimim öyle mi? Senin ecelinim, amına koyduğum!”

Yakalarından tutulan çocuk, burnuna yediği darbeyle hızla yere düştüğünde acıyla inlemiş, uzun boylu çocuk ise bir yumruk atacağı sırada beyaz tenli çocuk tarafından durdurulmuştu.

Sarışın olan, endişeyle kıvırcık olanı ittiğinde ela gözleri korkuyla siyah harelere bakmıştı bu sefer.

“Delirdin mi sen!?”

“Delirdim lan! Delirdim, sana delirdim, amına koyayım!”

Parkta yankılanan gür ses mahallenin sessizliğini bozmaya yetse bile bu Altay’ın umurunda olmamıştı.

İçi soğumuyordu. Öfke ateşi aksine daha da büyüyordu.

Derin bir nefes alarak minik bedene baktığında onu da yanında götürmek istemişti.

Artık Altay, Kerem’den bir şey saklamak bile istemiyordu.

Hızlı hareketlerle minik bedeni omzuna aldığında bacaklarını sımsıkı tutmuştu. Küçük olan ise tekrar gördüğü sırt ile gözlerini büyüttüğünde yumruklarını büyük bedenin sırtına çoktan geçirmeye başlamıştı.

“Bırak beni!”

“Ölürüm de bırakmam seni, konuşacağız.”

Altay, kararlı ses tonuyla parkın dışına doğru yöneldiğinde yerde burnunu tutan çocuğa dönmüştü.

“Volkan abiye söyle, kardeşi bir süre benimle. Burnun için kusura bakma, bir dahakine daha sert vururum.”

___

Ay imdat komşular Kerem'i kaçırıyolar imdat

Biraz komik bölümler yazalım, yazamazsam bile güldüreyim en azından...

İstekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin