Okuldan gelmiş, evde ders çalışıyordum. Her zamanki gibi annem işteydi; babam ise Allah bilir hangi cehennemdeydi. Eve hep geç saatlerde gelir, geldiğinde de annemle kavga ederdi. İki buçuk saatlik dersimi bitirip yatağa uzandım. Sanki duvarlar üzerime geliyordu, kalbimde bir sıkıntı vardı. Kulaklıkla müzik dinlerken saate baktım; dokuz buçuğu geçmişti. Birden kapı çaldı. Emin olmak için kulaklığı çıkarıp yataktan kalktım ve kapıya doğru gittim. Kapıyı açınca babamı gördüm; bir anlık şok yaşadım. Babam hiçbir zaman bu kadar erken eve gelmezdi, hep gece iki buçukta falan gelirdi. Üstelik içkili de değildi. Babamın yüzü bembeyazdı, sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Babam içeri geçtikten sonra şoktan çıkıp kapıyı kapattım ve onun arkasından mutfağa gittim. Masada oturmuş, bir şeyler düşünüyordu.
Babam bana bakıp "Annen nerede?" diye sordu. Ciddiyetle kaşlarımı kaldırdım; sanki bilmiyordu nerde olduğunu. Babam, bütün parasını kumarda kaybettiği için annem çalışmak zorunda kalmıştı. Birden kapı açıldı, annem gelmişti. Babam kalkıp kapıya doğru gitti, ben de peşinden. Annem ayakkabılarını çıkarıyordu. Birden babam, "Konuşmamız lazım," dedi. Babam geldim geleli tuhaftı. Babam, odama gitmem için bana seslendi. Babam ve annem mutfağa gittiler ve kapıyı kapattılar. Ben de odama geçtim, kafamda babamın annemle ne konuşacağını merak ediyordum.
Odamdan sessizce çıkıp mutfağa doğru gittim. Kapıya yaklaşıp annemle babamın konuşmalarına kulak verdim. Babam, "Ben bütün her şeyimizi kumarda kaybettim," diyordu. Sonra, "Çok kötü duruma düştüm," diye ekledi. Babam, "Her şeyimizi Erhan'a kaybettim," dedi. Annemin ağzından bir şok çığlığı çıktı. "Erhan kimdi?" beynimde bir sürü soru belirdi. Babam birden, "Erhan bana dedi ki seni affetmesi için bir şey istiyormuş," dedi. Annem, "Bizim neyimiz var ki onu istiyor?" diye sordu. Babam, "Elarayı, oğluyla evlendirmek istiyor," dedi. Birden başım döndü, gözlerim karardı. Kendimi toparlayıp dinlemeye devam ettim. Annem, "Sen ne yaptın?" diyordu, bir yandan da ağlıyordu. "Bize bunu nasıl yapabilirsin?" diyerek babama tokat attı. Annem, "Senin gibi biriyle evlendiğim için kendime lanet ediyorum!" diye bağırdı. Babam, "Sesini yükseltme, kızımız duyacak," dedi. Annem, "Eğer kızımızı sevseydin, onu kumarda kaybetmezdin," dedi.
Gözümden yaşlar süzüldü. Duvarlar üstüme geliyordu, kalbim sıkışıyordu. Zar zor odama gidip kapıyı kapattım ve yere çöktüm. Ellerim, bacaklarım titriyordu; öyle bir hiddetle ağlıyordum ki hıçkırıklarım odada yankılandı. Yerden kalkıp yatağa uzandım, gözlerimi kapattım ama sürekli babamın dedikleri zihnimde dolanıyordu. Zorla kafamdakileri uzaklaştırıp uykuya daldım. Sonrası koca bir boşluk...
Sabah gözlerimi araladım. Güneş ışığı odama dolmuştu ama okula gitmek istemiyordum. Kapı açıldı, annem içeri girdi. "Kızım, okula geç kalacaksın. Hadi, uyan," diyordu, sesi üzgündü. Yataktan kalkıp banyoya gittim, işimi halledip dolabın yanına geçtim. İçinden eteğimi ve kazağımı çıkarttım, giyinip çantamı alarak odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde annem kahvaltı hazırlıyordu. Masaya oturdum. "Babam nerede?" diye sordum. Annem, "O erkenden çıktı," dedi. Kahvaltıyı masaya koyduktan sonra oturdu ve birden, "Kızım, akşam işten gelince seninle konuşmam lazım," dedi. Ne konuşacağını biliyordum, sormadım. İçim hiçbir şey yemek istemiyordu ama annem fark etmesin diye kahvaltımı ettim. Botlarımı ve montumu giyinip evden çıktım. Okul çok uzakta değildi, on beş dakikada varıyordum. Sokaktan geçtim, hava soğuktu. Sanki birisi beni takip ediyordu, hiç böyle hissetmemiştim. Arkama dönüp baktığımda sokağın ortasında bir kara cip durmuştu. Hızlandım, araba da arkamdan hızını artırdı. Beş dakika sonra okula vardım, biraz rahatlamıştım.
Okul bahçesine girince Mona'yı gördüm. O benim en iyi arkadaşımdı. Yanına gittim. Başını telefondan kaldırıp beni görünce yanıma gelip sarıldı. "Oh, kızım, nihayet geldin! Seni beklemekten taş kesildim," dedi. Yüzümü avuçlarının içine alıp baktı, "Kızım, ne olmuş sana, rengin atmış sanki," dedi. Sahte bir gülümsemeyle, "Bir şeyim yok, sadece biraz başım ağrıyor," dedim. Zil çaldı, ders başlıyordu. Üstüme çok gelmedi, "O zaman gidelim," dedi. Dünkü duyduklarımı ona anlatamazdım. Sınıfa girdik, sıramıza oturduk. Öğretmen geldi ve ders başladı ama ben hiç dinleyemiyordum; sadece babamın dediklerini düşünüyordum.
Mona, "Bugün biraz garipsin," diye mırıldandı. Bahçeye çıktık, tam karşıda yine o arabayı gördüm. Ellerim titremeye başladı. Monaya, "Kantin'e gidelim mi?" dedim.
Atlas'ın gözünden:
Babam, dün bana Barlas'la konuştuğunu, yarın akşam Elarayı istemeye gideceklerini söyledi. Babası onu kumarda babama kaybetmişti. Babam bana fotoğraflarını gösterdiğinde, onu ilk gördüğümden beri vurulmuştum. Kesin emindim, bana "Evet" diyecek, zaten başka şansı yoktu. Daniel ve Linus'la onun bir sokak ötesinde bekliyorduk. Linus, "Kardeşim, kız geliyor," dedi. Elaranın arkasından yavaşça arabayla ilerledik. Birden Elara durdu, Daniel de arabayı durdurdu. Elara arkasını dönüp arabaya baktı, biraz garipsedi, sonra önüne dönüp hızlandı. Okulun bahçesine vardığında durduk. Yanına bir kız geldi, kısa bir sohbet ettikten sonra içeri geçtiler. Yarım saat sonra zil çaldı, Elara ve arkadaşı çıktı, dönüp bizim arabaya baktı. Duraksadı ve yanındaki kıza bir şeyler söyledi, sonra içeri girdi. Daniele, "Onu araştır," dedim.
Elaranın gözünden:
Ders bitti, çantamı topladım ve Mona'yla okuldan çıktık. Mona'yla vedalaşıp yoluma devam ettim. Takip eden araç gitmişti. 15 dakika sonra eve vardım. Kapıyı açıp içeri geçtim, montumu çıkardım. Annemle babam salonda oturuyordu. Karşılarına oturdum, "Benimle ne konuşacaksınız?" dedim. Annemin gözlerinin içine baktım, sessizdi; babam söze girdi:
"Kızım, zor durumdayız. Her şeyimizi kaybettik, bize tek çare senin yardımın. Seni o adamın oğluna verdim. Akşam istemeye gelecekler."
Sinirden elim titriyordu, dişlerimi sıkıp kendimi zor tuttum. Anneme dönüp, "Anne, bir şey yapsana! Göz göre göre kızın elden gidiyor ve sen susuyorsun!"
Ağlayarak gözümün önünde kızım elimden gidiyordu ve ben sesimi çıkaramıyordum.
"Konuşsana anne!"
Hayatım mahvoluyordu ve her zaman yanımda olan annem şimdi susuyordu.
"Anne, kızım, ben ne yapabilirim? Kurtuluş şansımız sensin kızım, onunla evlenmek zorundasın."
"Ya sen anlamıyor musun! Baba dediğim adam beni kumarda kaybetmiş! Onun yüzünden bugün takip ediliyordum. Ben niye sizin bedelinizi ödüyorum? Ben mi söyledim ona kumar oyna diye!"
Odamı kilitleyip içeri girdim. Yere çöktüm, annem kapıyı çaldı.
"Aç kızım şu kapıyı."
"Çık git! Sizi görmek istemiyorum!"
Öyle hiddetle ağlıyordum ki ellerim, bacaklarım titriyordu. Yarım saat ağladıktan sonra gözyaşlarım dindi. Aynaya baktığımda gözlerim şişmişti. Kapıyı açıp yatağa uzandım, üstümü örttüm. Gözlerimi kapatsam da uyuyamıyordum. Babamın söylediklerini düşünüyordum. Kapı açıldı, annem yanıma gelip,
"Kızım, biliyorum uyumuyorsun," dedi.
Ama ben yine de gözümü açmadım. Annem devam etti:
"Kızım, biz senin dışında hiçbir çıkış yolu bulamıyoruz. Ya 'evet' diyip kurtulacağız ya da 'hayır' deyip sokakta kalacağız. Akşam saat sekize kadar vaktin var."
Düşünüp "evet" deme kararı verdim. Zaten başka çarem yoktu. İnşallah zorba biri çıkmaz, dedim.Evet canlar, bu benim ilk kitabım. Hatalarım olmuş olabilir, kusura bakmayın. Yorumlarınızı bekliyorum. ♥💐💗
![](https://img.wattpad.com/cover/380082609-288-k71138.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkdakı ışık (18+)
AcciónHer kes karanlığı ne kadar seve bilir Ben sana karanlıkta eş oldum...