06 February 2013 New York
Sizce aşk nedir?
Birisine duyulan bir özlemle diğer insanlardan daha fazla koruma isteği ve sevgiden dolayımı doğan bir şey mi?Yoksa hayatımızın en acı gerçeklerimi?Biz insanlar aşık oluruz severiz ve bazen sonsuz mutluluğa ulaşırken,bazende aşk denen şey yarı yolda biter.İnsanlar sevdiği kişiyi terk edince kalbi bin yerden bıçaklanır gibi bir his olur ve kalbimiz binbir parçaya bölünür.Bazense mutluluktan sevdiğimiz kişiyle mutlu oluruz.Aşk için çok fazla tanım vardır,ama hep iyi tanımdır.İnsanlar aşık olurken hiç kötü tarafından bazmazlar.Aşk,bir sevgidir,bir tutkudur ve daha fazla tanım....
Peki,ölüm nedir?
Sonsuz bir hayata açılan bir giriş yolumu?yoksa yaşama son bir kez daha elveda mı demek?
Herkesin fikri aynı,yaşama bir elveda çeşidi
Çok tuhaf değilmi? bir gün bitebilecek aşka sonsuz tanım bulurken,ölüm gibi bir gerçeğe sadece bir tanım uydurabiliyoduk.
Şubat ayındaydık lapa lapa kar yağıyodu.Her yer beyaza bürünmştü.New york burası sonuçta şubat ayında fazla kar yağan bir yerdi alışmıştım.Bayan Careterın verdiği ödevleri yapıyodum.Aşkla ilgili araştırma,tam bir aşk kadınır ve böyle konularda fazla hassastır ama bende böyle konuları sevmezdim.Şöminenin yanında beyaz kadife koltukta çıtır çıtır yanan şöminenin sesini dinleyerek kucağımda laptopla araştırma yapıyodum.Ben öyle bakarken telefon çaldı.Gözümü bilgisayardan ayırıp masada duran telefona baktım.Bir kere daha çalınca koltuğa bilgisayarı bırakıp telefona doğru yürüdüm.Arayan Julian'dı.Kendisi sevgilim olur.Telefonu elime alıp aramayı kabul ettim."Madison?","sanada merhaba julian","tamam triplenme bebeğim,nasılsın" "iyiyimde sen hiç iyi değile benziyosun bişeymi oldu?"sesi buz gibi ve titreyerek geliyodu"ıh ne-ne olabilirki?s-seni izliyorum"dediği şeye şaşırmıştım "nası yani?Julian keşke bi gi-" "p-pencereye bak anlarsın m-Madison"öyle deyince dönüp arkama baktım.Julian pencerede titreyerek bir elinde telefonla konuşurken bana sırıtıyodu.Ah hayır sen sırıtma çok tatlı oluyosun çocuk.Şok etkisinden çıkmak için başımı sağa-sola salladım ve pencereyi açıp ona soru sorar bir şekilde konuşmaya başladım"Julian gerçekten kendini düşünmeyen bir beyinsizsin" "b-biliyorum bebeğim"diyerek beni geri itti ve pencereden içeri atladı.Üstünde kar vardı ve p yığınları üstünden silkeleyerek ıslak bir şekilde bir kanepeye geçti.Ben ona'napıyorsun'bakışları atarken burnunu kaşıdı ve kollarını geriye atarak yayıldı"Ne?kar yığınlarıyla oturamazdım değilmi?",kollarımı birleştirerek"ya o zaman neden evin içine karları silkeleyip ıslak bir şekilde kokltuğuma oturarak ıslatıyosun?","tamam bebeğim kendimi affettirmek için ne yapmalıyım"öyle dediğince çenemi kaşıdım ve dudağımı büzdüm"ımm üstünü değiştirebilirsin"dedim bana yüzünü ekşi bir şey yemiş gibi yüzünü büzüştürdü"inan bana meleğim eğer üstümü değiştirmemi istiyosan senin kıyafetlerinin bana olacağını zannetmem"gözlerimi etrafa gezdirerek düşünüyomuş havası verdim"burda bekle luke bizim evde mia ile yatıya kalmıştı onun giysileri bizim evde kalmış.Lukela dost olduğunuza göre senin gibi giysilerini dostundan esirgeyecek birisi değil burda kal sana giysileri getir-"sözümü devam ettiremeden Julianda olan gözlerimi kapıya yönelttim.Kapı çalmıştı.İşaret parmağımı havaya kaldırarak'bir dakika"dermiş gibi gözüküp kapıya yöneldim.Üstüme çeki düzen verdikten sonra kapıyı özgüvenle açtım.Kapıda duran orta yaşlarda kahverengi saçları ve su yeşili gözleriyle bana sıcak bir şekilde gülüsüyordu.Gülümsemesi bu soğuk havada insanın içini ısıtacak bir şekildeydi.Bende ona onunki kadar sıcak bir şekilde gülümseyemesemde sıcak bir şekilde gülümsedim."Merhaba"dedi tüm sıcakkanlılığını koruyarak.Onu hiç burda görmemiştim.Sonuçta aynı sokakta oturuyoduk sanırm."Ben Pattie,Pattie Malette"uzatan elini sıkarak"bende madison-madison Coulden"dedim."Imm yeni taşındık ve ev birazcık toplanması gerek vede acıktık.Kek yapacam ama gerekli malzmeler yok"sıcakça gülümseyerek"tabii"dedim.Mutfakta malzemeleri çıkarırken Julian Pattieyle konuşuyodu.O arada tuhaf bi süliet dikkatimi çekti.Önümden hızlıca geçip gitmişti.Tanrım!kafamı izlediğim korku filmlerine fazla yorarım.Önemsemeyerek malzemeleri bir poşete koydum ve Pattie'ye uzattım teşekkür ederek;"bana bir ihityacın olursa*evi göstererek*orda oturuyorum Madison bana gelip isteğini çekinmeden söyleyebilirsin"dedi"tabiki bayan Malet-" "bana pattie de yeter Madison"dedi ve kafamla onayladım oda gittim.O arada Julian kapıyı kapattı ve beni duvarla kendi arasına sıkıştırdı.Nefesi boynumu yalayıp geçiyodu.Tam yaklaştığı anda kendimi dizginlemek için kollarının arasından sıyrıldım ve mutfağa yürümeye başladım.Julian ani ruh değişikliği yaşardı.Bazen dost gibi konuşurken bazende sevgiliden öte yatak arkadaşıymışım gibi davranırdı.İlk vakitler pek alışık değildim ama sonradan alıştım.Mutfakta bir çift sıcak çikolata hazırlarken arkamdan kollarıyla belimi sardı.Boynumaminik öpücükler koymaya başladı."Julian rahatsız olduğumu biliyosun"diyerek rahatsız olmuşcasına kıpırdandım."Rahatsız olduğunu bildiğim için yapmayı seviyorum zaten"ah ben gerçekten bu çocuğu anlayamıyorum."Hem çilek gibi kokuyosun içimden seni yeme isteği geldi"ona doğru dönüp ellerimi kaslı göğüslerine koyarak hayali şekiller çizdim"Ya yiyeceksen beni yakalamak zorundasın","mhm"diyerek kaşlarını kaldırdı kollarının arasından sıyrılıp dışarı doğru mutlu olup yakalamaca oynaya çocuklara benziyodum.Dışarı çıkınca yağan karları izledim.Küçükken annem beni dışarı çıkartırdı bende karları dilimle yakalamaya çalışırdım.Koşarkende annem beni yakalayaıp döndürürdü.Julian adımı seslenişiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm ve 'efendim"diyemeden hızını alamayıp beni yere yapıştırmıştı.Karda fotoğrafım çekilmişti resmen.Dudaklarımız birbirlerine değmek üzereydi gözlerini dudağıma odaklamıştı"seni istiyorum"dedi."Bunu istemek için daha var koca bebe-"korkuyla gözlerimi evin duvarına diktim.Ben öyle bakınca üstümden kalktı ve kara oturdu"Yüce İsa!"diye mırıldandım."Bitanem noldu?"gözlerim duvara kitlenmişti.Mutfakta Pattieye istediği malzemeleri bir poşete yerleştirirken mutfak penceresinden hızlıca geçen silüeti yeniden görmüştüm.Bana hafif tokat atarak kendime geldim."Hı?"dedim.Julian bana endişerli gözlerle bana bakıyodu"Tanrım!sen iyimisin?madison?",kafamı onaylayarak"hıhı evet"dedim.Konunun kapaanması için ortalığı dağıtmaya karar verdim"Imm,içeri geçelimmi?üstlerimiz ıslak ve yarından sonra okul var.Hem ben sana luke'un giysilerini vercektim unuttum.Neyse iyiki değiştirmemişsin.Neyse hadi-"derken dudağıma kısa bir öpücük kondurdu ve sözümü devam ettirdi"içeri geçelimde üstlerimizi değiştirelim"dedi o etkileyici sırıtışıyla."Tamam"dedim ve içeri geçtik.Bugünkü olanlar sahiden garipti.Hızla geçen ve göz göze geldiğimizde geçen bir sülietti ve hep ben görüyodum Julian o yüzden biraz bana deli muamelesi yapmıştı.Yada izlediğim korku filmlerine fazla kafaya taktığım için olmadık şeyler görüyodum.Bikaç saat sonrada Julian zaten gitmişti.Geceleri ürkütücü bu ev sadece şömineyle tatlı bir hal alıyodu ve sönmek üzereydi.Bende sönmemesi için vede üşümemek için montumu üstüme geçirip evin arka tarafındaki odunluklara gittim.Lacivert gökyüzündeki yıldızlar,ay vede etrafta bulunan sokak lambaları zifiri etraftan kurtarıyodu.Karın üstünde yavaş hareketler atarak kaymamaya çalışıyodum.Ayaklarımın altındaki kar kütürtüyodu.Ve en sonunda odunluğa ulaşmıştım.Odun alırken arkamdan soğuk nefes boynumu yalayıp geçti ve etrafta hafif bir şekilde mırıldanmaya başladı.Ses ve soğuk nefesten dolayı ürkerek gözlerimi sıkıca yumarak yavaş hareketlerle arkamı döndüm.Tek gözümü açıp etrafı aramaya başladım.Kimsecikller yoktu.Ama şuna yemin edebilirimki Tanrı şahidim olsun gerçektende odun alırken arkamı bu gibi hafif bir parmak dokunmasıni hissetmiş sıcak nefesi soğuk havaya buhar şeklinde karışırken boynumu yalayıp buhar önümde son bulmuştu.Bu sokağa taşınalı ilk kez böyle şeylerle karşı karşıyaydım.Delirdiğimi düşünerek geri odunluğa döndüm.Tanrım!yine o soğuk dokunuş ve buhar...Bu sefer arkamı döndüğümde-ki keşke orda çivili kalıpta dönmeseydim.Bir çift kehribar-yada bal rengi gözleri vardı.Ay sadece saçlarını dudaklarını ve saçlarını aydınlatıyodu.Korkarak geriye doğru yürümeye başladım.Olduğu yerde duruyodu.Odunluğa çarparak yürüyecek yerim kalmadığını anladım.Fakat sorun şuki ben korkupta geriye doğru gitsemde o gördüğüm şey yerinde,pozisyonunu değiştirmeden benden o bal rengi gözlerini ayırmadan bana bakıyodu.Sesli bir şekilde yutkundum ve içimde şu sözleri sıraladım;'sakin ol madison,ah hayal gücüne hayranım senin gibi sıradan bir insana niçin böyle bulaşsınlarki?,kafanda kuruyosun yanından geçerken seni takip bile etmeyecek merak etme sakin ol,gözlerimi kapatıp yeniden açtığında kimse olmayacak'dedim.1...2...3...dedim ve yumduğum gözlerimi açtım.Hala ordaydı.Aman Tanrım ben bir kabusta olmalıydım.Yanından koşarak uzaklaşmaya çalıştım fakat elleriyle montumu tutmuştu.Korkudan bağıramıyodum bile.Nefes alışverişlerim düzensizleşmiş kalp ritimlerim artmaya başlamıştı.Sonra konuştu"KÜÇÜK DİLİNİ Mİ YUTTUN MADİSON?"
EVEEEET SINIR KOYUYORUM
1 VOTE
5 OKUYUCU
ÖPÜLDÜNÜZ :*
-BF
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET GAME
FanfictionSizce aşk nedir? Aşk bir delilikmidir?yoksa hayatımızda yaşadığımız güzel bir olay mı? Peki kalbiniz üzerinde oyun oynanırsa halamı aşık kalırsınız? Ben aşık olmazdım ondan nefret ederdim ama kalbinin içine beni hapsetmişse ve o karanlıkta kaybolduy...