Bölüm 3 - arkada bırakılan

1.2K 267 216
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum okuyacağım tek tek, keyifli okumalar...

Eski anıları anımsıyordum böyle gecelerde. Hakikatten kafamın içi boş bırakılmaya gelmiyordu benim, düşünmeden duramıyordum.

Sevmiyordum böyle geceleri. Kendime bir yere kadar hakim olabiliyordum çünkü, şu karşımda oturan grubun suratına yumruklarımla temas etmeden geçirdiğim her saniye azaptan farksızdı. Bu gece de o gecelerden birisiydi işte.

Tek bir hücrede Yılmaz, Oktay, Ekber ve o kara köpek vardı. Pek tabii bir de ben vardım, kavganın baş rolü olarak oturuyordum baş köşede.

"Ay inanmıyorum, ay inanmıyorum..." dedi henüz ayılmamış Oktay, sabır dileyerek gözlerimi rutubetten mahvolmuş hücre duvarına diktim.

Kapalı gözleriyle şarkıyı söylemeyi kesmedi. "Deli sevdaymış, yolu bilmezmiş, zora gelmezmiş..." dedi, kafası Gediz'in omuzuna düştü. "Gediz" dediğinde Gediz kara gözleriyle Ekbere bakıp güldü. "İnanmıyorum"

"Bu hâlen Necip abinin teknesinde devrem" dedi Ekber gülerek, suratında tek bir yara izi yoktu. Canım dostum dayak yemeye atlamıştı tekneye gözünü kırpmadan, hepimizden daha kötü bir haldeydi.

"Bırak o zamanda kalsın" dedi Gediz "Mâlum bir daha o gramofondan Aşkın dinleyemeyecek" gözleri ağır ağır benim gözlerime çıktı. "Bir kendini bilmez parçaladı emekçi adamın zar zor aldığı plağı"

Hiç üzerime alınmadan gözlerimi hücre duvarına çevirdim tekrar. Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Yılmaz hafifçe kolumu dürttü. "Sana diyor"

"Biliyorum Yılmaz" dedim. Yılmaz dayaktan şişmiş, kapanmış, morarmış gözlerini irileştirmeye çalıştı ama yersiz bir çabaydı. Bir süre böyle gezecekti.

"Bir şey demeyeceksin?" dediğinde sorar gibi dişlerimi sıktım. Gediz'in hırıltılı gülüşünü kalın bir öksürük takip ettiğinde göz ucuyla ona baktım.

"Yok şimdi dalaşmaz bana" dedi alayla. "Biraz geç idrak ediyor arkadaşın be koçum" dediğinde Ekber gülerek "Gediz!" diye bağırdı, dişlerimi sıktım "Sen sabah bana ne dedin lan!"

Gediz kafasını geriye doğru atıp gür bir kahkaha attığında tırnaklarımı pazularıma geçirdim. Nefesimi kontrol etmek istedim, Yılmaz'ın söylediği gibi içimden saydım bir süre. Koyunları çitten bile atlattım, lakin sakinleşemedim.

Yılmaz hafifçe inlediğinde hızla ona döndüm. Ensesine dokundu parmaklarıyla. "Ne oldu?" diye sordum çatık kaşlarımla. Cevap vermeden ensesine dokunmaya devam ettiğinde "Yılmaz?" dedim tekrar.

"Ensem" dedi buruşturduğu suratıyla. "Cam kalmış"

Sıkıntıyla bir nefes alıp konuşmadan bana sırtını dönmesini sağladım. Oktay rakı bardağını kırdığında batmış olmalıydı. "Dön bakalım hasarına" dedi Ekber daha ciddi bir ses tonuyla, otomobil arabadan bahseder gibi.

Yılmaz anında kaskatı bir ses tonuyla "Olur bir turda sikersin" dedi. "Siktir git" diye eklediğinde ellediğinde konuşmadan saç diplerinde kalmış kanlı cam parçasını çektim. Hemen ardından baş parmağımla dokundum ağır ağır.

"Beter ol" dedi Ekber ağzının içinden.

Yılmaz eliyle ensesini ovarken elimdeki cam parçasını hırsla yere fırlattım. Diğer ikiliye baktığımda yayvan yayvan gülmediklerini fark ettim, iplerim kopmadı bu yüzden.

O an oluşan sessizlik bir süre bozulmadı, daha sonra o anı saatler takip etti. Ne ara uykuya daldım ne ara uyandım bilmiyorum, gözlerimi tekrar açtığımda Gediz hariç herkes uyuyordu. Sızmış Oktay zaten hiç uyanmamıştı. Gökyüzü ağarmak üzereydi, çok değil bir saate Halit Zorlu teşrif ederdi. Bunu düşünmek gerginlikle yutkunmamı sağladı.

her sokak başıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin