Bir günde hayatı mahvolmuştu genç kızın. Şu hayatta istediği tek bir şey vardı. Umut'un yürümesi. Kendine koşarak gelmesini istiyordu. Sımsıkı sarılsın istiyordu. Öldü demişlerdi. Çocuklar ölmezdi ki. Hayır, ölürlerdi. Hatta şu hayatta gördüğü tek şey çocukların öldüğüydü.
Kendi geldiği yerde büyümeyi başaran çok az çocuk vardı. Umut onlardan biri olamamıştı.
O hastaneden nasıl çıktıklarını, cenazeyi, eve geçmelerini hiçbirini hatırlamıyordu. Kavgayı hatırlıyordu ama. Cesur'la Yaman'ın bağırışlarını hatırlıyordu. Susun diye bağırdığını hatırlıyordu. Kimsenin suçu yoktu aslında ama herkes birbirini suçluyordu. Riskli olmasına rağmen kendi kabul etmişti Umut ameliyat olmayı. O ameliyathaneden girmeden önce de Yaman'ı çekmiş kenara kalbini Ece'ye bağışladığını söylemişti. Ece nasıl acaba diye geçirdi içinden.
Elindeki şişenin sonuna gelmişti. Oturduğu yerden kalktı ve deniz kenarına doğru yürümeye başladı. Kaldırdı herkesi, ellerindeki şişeyi de aldı. Kendine ait hissettiği tek yerde oturmaya başladı.
Akşam oluyordu, hava soğumaya başlamıştı. Üstünde ince gri ceketi vardı sadece. Umursamadı, hoşuna gitti hatta. Üşümeyi seviyordu. Biraz daha yaslandı koltuğa. Bir yudum daha aldı içkisinden. Biraz daha içerse kusacaktı ancak durduramıyordu kendini.
Bir şeyler dinlemek istedi. Müzik ruhuna iyi geliyordu. Söylemeyi ayrı dinlemeyi ayrı seviyordu. Telefonunu aldı. Kapanmıştı. Önemi yok dedi. Kimse merak etmezdi ki zaten. Kardeşleri vardı sadece. Daha bu sabah birini toprağa vermişti. Diğer ikisini de kaybettiğini hissediyordu.
Kimsen yok senin Asi. Kimsesizsin sen. Herkes seni bırakıp gidiyor. Başta annenle baban. Şimdi kardeşlerin. Hayat her şeyini alana kadar durmayacak. Ama zaten hiçbir şeyin yok ki. Geriye sadece canın kaldı, onu da veremezsin. Sen vermek istesen bile bayat bir tost için ölümü göze alan o küçük kız izin vermez.
Canı sıkılmıştı. Sadece Umut'un en sevdiği şarkıyı dinlemek istemişti bunu bile yapamamıştı. İyice kendine doğru kıvrıldı. Yanına oturan adamı bile konuşana kadar fark edememişti. ''Asi güzelim. İyi misin?''
Hafifçe irkildi. Sol tarafına çevirdi yavaşça başını. Ne işi vardı burada?
''Ne işin var senin burada? Nasıl girdin içeri?''
''Biraz zor oldu ama başardım diyelim.'' kızın elindeki şişeye uzandı. Tam içecekken kokusu midesini bulandırdı. Asi hemen geri aldı elinden.
''Neden geldin?''
''Neden mi geldim? Seni merak ettim iyi misin diye. Telefonlarımı da açmadın. Yaman burada olabileceğini söyledi. Ben de atladım geldim. Ama çok da iyi gözükmüyorsun, ne kadar içtin sen?''
''İyi görünmüyor muyum? Düşünelim bakalım neden iyi görünmüyorum? Bu sabah kendi ellerimle kardeşimi toprağa verdim Alaz. Yoktun. Neden gelmedin? Onca şeyin arasında bile gözlerim seni aradı. Sana sarılıp ağlamak istedim ama yoktun. Neden yoktun?''
''Asi ben çok özür dilerim gerçekten.'' kızı kolları arasına çekmeye çalıştı ama Asi biraz daha uzaklaştı kendinden.
''Ece'yi çok acil ameliyata aldılar. Herkes cenazeye gidince birilerinin onun yanında kalması gerekiyordu. Yemin ederim çok istedim gelmeyi. Aklım hep sendeydi. Gelemedim ama. Çok üzgünüm Asi.''
''Umut, Ece'yi çok seviyordu. İkisi hastanede randevuya bile çıkmışlar biliyor musun? Yanına gittiğimde anlatmıştı.''
''Umut'a minnettarım. Şu hayatta ona borçlandığım kadar kimseye borçlanmadım Asi. Kardeşimi kurtardı. Çok üzgünüm ama şu an tek emin olduğum şey daha iyi bir yerde olduğu.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daha iyi olmaz mıydı
Fanfictionayrılmak yeterince zor, bunu zaten biliyordun ama hayatımın en kötü günü haline getirmeseydin daha iyi olmaz mıydı?