''Alaz neresi burası?''
Asi etrafını şaşkınlıkla izliyordu. Alaz söz konusu olunca lüks, kasıntı bir restorana gelirler sanmıştı. Aksine şu an tam zıddı bir yerdeydiler. Salaş bir meyhane.
''Aslında en sevdiğim restorana götürecektim ama sevmezsin diye düşündüm. Hem orda magazinciler kesin olurdu, rahat edemezdik. Burda istediğimiz gibi takılabiliriz Asi kız.''
Asi mekanı çok beğenmişti. Alaz'ın önceliği olmak da çok hoşuna gitmişti.
Alaz, ellerini birleştirdiğinde bakışları buluştu. Sevgisiz büyümüş iki çocuk şu an tamamlanmış hissediyorlardı. Beraber içeri geçip Alaz'ın ayırttığı masaya oturdular.
''Balık sevmiyorum dedin ama buranın balığı üzerine tanımam. Bence kesinlikle söyleyelim, seveceğine eminim.''
''Söyleyelim.'' dedi Asi gülerek. Gülümsemesine engel olamıyordu. Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmiyordu kendini. Belki de hayatı boyunca bu kadar mutlu hissetmemişti.
Yemekleri geldiğinde Alaz rakıyı kadehlere doldurdu. En sevdiği mezeleri Asi'ye yedirmeye çalıştı.
''O zaman başlayalım Asi kız. Sırayla, herkesin bir soru hakkı var. Birbirimizi daha iyi tanımak için. ''
''Aa, olur. Hadi başla o zaman.''
''Tamam, klasik bir soruyla başlayalım. En sevdiğin renk?''
''Mor. Senin?''
''Saçından anlamalıydım aslında. Renkli tutamlarını çok seviyorum.'' Asi'nin gülüşü daha da büyüdü. ''Gri benim de. En sevdiğin şarkıcı?''
''Bu çok zor bak benim için. Ama galiba Candan Erçetin. Nazan Öncel de olabilir. Şebnem Ferah'a da bayılırım. Of Alaz. Tamam ya Candan Erçetin son kararım. Seninki diye soracağım ama soru hakkım gidiyormuş gibi hissediyorum. Şey yapalım. Sen sorunu sordun ya başta kendin cevapla, sonra ben. Hem böyle daha çok şey öğrenmiş oluruz.''
''Tamamdır. Benim de Redd galiba. Haluk Levent ve Cem Karaca da çok severim.''
''Çalmayı en sevdiğin müzik aleti ne? Ben flütü saymazsak bilmiyorum çalmayı.''
''En sevdiğim piyano ama gitar daha çok çalıyorum. Keman çalmayı bilmiyorum ama dinlemeye bayılırım. Sana gitar çalmayı öğretmemi ister misin? Veya piyano. Hangisini istersen.''
''Çok isterim.''
''Şarkı söylemek dışında en sevdiğin hobi ne? Ben yüzmeye bayılırım. Havalar ısınınca yüzmeye de gidelim.''
''Sizin havuz yok mu zaten ya?'' dedi Asi gülerek. Bir kez girmişti oraya ama Alaz yoktu.
''Kız, doğru. Bize geldiğinde girelim beraber.''
''Olur, girelim.''
''Soruma cevap alamadım yalnız.''
''Ha doğru. En sevdiğim hobi ne? Çok düşünmedim üstüne ama fotoğraf çekmeyi seviyorum. Sonsuza kadar yaşayacaklarmış gibi geliyor fotoğraf kareleri.''
''Çekinelim mi biz de?''
''Olur. Gel buraya.'' dedi neşeli bir tavırla. Alaz'ın telefonunu aldı. Kamerası daha iyi diye ondan çekmeye karar vermişti. Başta kadehleri kaldırdıkları bir fotoğraf çektiler. Kadehleri tokuşturdukları, birbirlerine bakarken, Alaz Asi'nin yanağından öperken...
Birçok kareden sonra Alaz, Asi'nin tatlılığına daha fazla dayanamayıp dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı. Asi bu anı da kameraya almayı unutmamıştı.
Yavaştan sarhoş olduklarını hissetmeye başlamışlardı. Daha rahat davranıyorlardı artık.
''Asi peki doğum günümde neden öptün beni?''
''Hey, sıramı çaldın. Ben soracaktım.''
''Tamam, sor bakalım.''
''Ben seni öpmüş olabilirim ama hatırlatırım ki bana sen yaklaştın başta. Ben öpmesem sen öpecektin zaten. Ben de daha fazla beklemek istemedim, yapıştım işte. Ne var bunda?''
Alaz gülerek cevap verdi. ''Ya orasını biliyorum, ben seni zaten öpecektim de. Sen konuştuğun kişinin ben olduğumu bilmiyordun ki. Bir de benden hoşlanmadığını sanıyordum. Neden öptün?''
''Aslında ben de bilmiyorum. Düşünmekten kaçtım galiba bunu. Mutsuzdum o gün. Hem sen olduğunu bilmiyordum mesajdakinin bir yandan onu bekliyordum. Diğer yandan Yaman ve Rüya'yı beraber görmek sıkmıştı canımı. Cesur bile yanımda değildi. Bizim bölümden de birilerini görememiştim. Tanıdığım kimse yoktu kısacası. Tüm gece tek başıma içtim sadece. Sonra sen geldin yanıma. Öyle içini falan döktün. Dibime kadar girince de tabii ben de dedim Asi günah senden gitti kızım diye. Öpüverdim.''
''Çok tatlısın.''
''Hayır sen daha tatlısın.''
''Sence böyle bir şey mümkün olabilir mi canım.''
''Doğru diyorsun. Bence de ben daha tatlıyım.''
Geceleri tatlı sohbetleriyle akıp geçiyordu. İyice kafayı bulmuşlardı. Kalkma vaktinin geldiklerini düşündüler. Şimdi sarhoş bir şekilde, el ele, sallana sallana sahile doğru yürüyorlardı.
Sahile vardıklarında Asi denize girmek istedi. Alaz izin vermedi buna. Hem geceydi ve hava soğuktu hem de sarhoştular. Başına bir şey gelmesini istemezdi.
''Of Alaz. Denize girmeyeceksek neden sahile getirdin ki beni?''
''Temiz hava alırız dedim işte. Fena mı oldu?''
''Olmadı da keşke denize de girseydik.''
''Tamam, söz bir dahakine o zaman.''
''Biz bu halde eve nasıl döneceğiz?''
''Atlar bir taksiye döneriz, ne olcak?''
''Araban kaldı.''
''Sabah aldırırım birine sıkıntı değil. İstersen burda durup gün doğumunu da izleyebiliriz. Üşümediysen tabii.''
''Aa, süper fikir. Vücudumu hissetmiyorum ben zaten şu an ne üşümesi? Hadi gel, şuraya uzanalım.''
Asi'nin gösterdiği yere uzandılar. Alaz kolunu kuma atmış, Asi de Alaz'ın koluna yatmıştı. Meyhanede çalan şarkı kısık bir şekilde duyuluyordu. Alaz çalan şarkının ne olduğunu anlayınca gülmeye başladı.
''Ne gülüyorsun, noldu?''
Alaz şarkıya eşlik etmeye başladı.
''Uykusuz gecelerin sabahını bana sor
Yarım kalan aşkımın acısını bana sor''
Asi de gülmeye başlamıştı. Alaz kelimleri uzatarak komik bir tonda söylüyordu şarkıyı. Kahkahaları arasında o da eşlik etmeye başladı şarkıya.
''Bana sor yalnızlığı, ayrılığı bana sor
Mutluluğu bilirsin, mutsuzluğu bana sor''
Devamında çalan şarkıların yarısını bilmiyorlardı, bildiklerine de eşlik ettiler. Daha gün doğumuna çok vardı. Ne kadar izlemek isteseler de ikisi de uykuya yenik düşeceklerini biliyorlardı.
Öyle de oldu. Birbirlerinin kollarında uyuyakaldılar. Sabaha muhtemelen ikisi de hasta olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daha iyi olmaz mıydı
Fanfictionayrılmak yeterince zor, bunu zaten biliyordun ama hayatımın en kötü günü haline getirmeseydin daha iyi olmaz mıydı?