𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚|𝐌𝐚𝐫𝐜𝐞𝐥𝐥𝐢𝐧𝐚 𝐆𝐫𝐚𝐲
•
Günlük.
Marvolo'nun günlüğü.
Ellerim, siyah derinin üzerinde gezindi.
Saat gece yarısına yaklaşıyordu, ki bu iyiydi. Günlüğünü ona geri verecektim.
Fark edilmemenin en iyi yolu buydu.
Ayağa kalktığımda karşımda telefonuyla ilgilenen Blake bana döndü."Şimdiden uyumaya mı gidiyorsun?" Elimdeki günlüğe baktı. Günlük olduğunu, hayır Marvolo'nun günlüğü olduğunu bile bilmiyordu. Daha sonra bana döndü. "Hayır, çıkacağım. Hızlıca gelirim." Kaşları çatıldı.
"Dikkat çektiğini biliyor muydun?" Hayır bilmiyordum.
Ve bilmek de istemiyordum."Bina başkanı değil misin? Sorumluluk senin." Güldüğünde telefonunu bana çevirdi. "Çok güzel değil mi? Birkaç haftadır konuşuyoruz." Sarışın kızı inceledim. Oldukça güzeldi. Başımı salladım ve onayladım.
"Döndüğümde bunu detaylıca konuşacağız." Kıkırdadım ve ortak salondan çıktım. Blake, çapkın bir çocuktu. Gerçekten çapkın.Merdivenlerden dikkatle inerken etrafıma bakındım. Daha sonra telefonuma döndüm. Hâlâ çevrimiçi değildi. Yalnızca ben yazdığımda çevrimiçi oluyordu zaten.
Gerçekten kimseyle konuşmuyorsa bile buna şaşırmazdım.
Ah, Marvolo...Kütüphaneye doğru hızlı adımlar atarken topuklarımdan çıkan sesi dizginlemeye çalışıyordum, yalnızca çalışıyordum çünkü bu oldukça zordu.
Kütüphanenin içinde hızlı birkaç adım attım. Kimse yoktu. Elimdeki günlüğü en yakınımdaki masanın üstüne bıraktım.
Günlükten uzaktaki rafların arkasına geçip sırtımı duvara yasladım ve telefonumu açtım. Bu sefer sesini kısmaya özen gösterdim.Bilinmeyen numara
günlüğünü kütüphaneye
bıraktım.Bilinmeyen numara
gelip almak ister misin?
istemezsen sorun yok.
bende kalabilir.
:)Tom Riddle çevrimiçi
Tom Riddle
Geliyorum.
✓✓ okundu 23.45-
D
erin bir nefes aldım. Koridorda adım sesleri duyuluyordu. Gittikçe de yaklaşıyordu. Buradan görülmeyeceğimi biliyordum. Bunu daha önce de yaptığım için sorun değildi.
Çok kısa bir süre sonra Tom, içeri girdi.
Etrafına hızlı bir bakış attı. Kaşları her zamanki gibi çatıktı. Çene hatları sanki hep onları sıkıyormuş gibi keskindi. Saçları ise her zamanki özenle yapılmıştı.Günlüğü gördüğünde ona doğru yürüdü. Günlüğü eline aldı ve içine bakma gereği bile duymadan dışarı çıktı.
Bu kadar kısa sürmesini beklemiyordum.
İç çekerek olduğum yerde biraz daha bekledim. Sadece emin olmak için.
Bir süre sonra ben de bulunduğum yerden çıktım.Geçen gün yasak bölümde dikkatimi çeken o kitabı almayı düşündüm. Oraya nasıl mı girdim?
Yalnızca Marvolo'nun yorgun bir günüydü. İçeri girdi, saatler sonra ise tekrar kilitlemeyi unutup çıktı.
Ve o günden beri içeri girmek o kadar da zor olmadı. Anahtarını düşürdüğünü bile fark edememişti. Cebimdeki anahtarı çıkarıp içeri girdim. Her zamanki gibi karanlıktı.Asamı çıkarma gereği bile duymadım. Zaten işim kısaydı.
Rafların arasında birkaç adım attım.
Parmaklarım kitapların arasında gezindi.
'Kara Büyünün Tarihi'
Bu konulara ilgim olduğu için falan değildi. Sadece Tom bunlarda ne buluyordu anlamıyordum.
Toz içindeki kitabı olduğu yerden aldım ve üzerindeki tozları kabaca üfledim.Geriye doğru bir adım attığımda rafa sertçe çarptım ve elimdeki kitap yere düştü. Ensemi ovuşturdum.
"Sikeyim." Kitabı almak için eğileceğim sırada duyduğum kısık gülme sesi ile buz kestim. Çarptığım şey raf değildi.
Hayır, kesinlikle değildi.
Riddle.
Arkama dönmedim. Neredeyse nefesimi tutuyordum. Kalp atışlarım hızlanıyordu ve sanki duyuluyormuşcasına bu sesi gizlemek istiyordum."Sanırım yakalandım."
Sesim fısıltı şeklinde değildi.
Sessizliğin içinde epey yüksek de çıkmıştı. Yani bence.
Bedenlerimiz bu kadar yakınken hareket bile etmedim. Çünkü ona doğru dönük bile değildim."Korkuyor musun?" Onun sesi ise benim aksime fısıltılıydı. Kulağıma doğru eğilmişti ve fısıldıyordu.
Tamam. Lânet olsun.
Şu durumda kim korkmazdı ki?
Çünkü ben biraz korkmaya başlamıştım.
Hadi ama, birazdan canlı bir şekilde nefes alacağımın garantisi bile yoktu."Korksam burada ne işim var?"
Yalan.
Yalan söylemeye devam et.
Alaycı gülüşünü duydum. Bana inanmıyordu. Ne güzel.
"Vücudun titriyor." Beni aydınlatman ne güzel. Farkında bile değildim.
Yavaş bir şekilde iç çektim. Şimdi ne olacaktı?"Ne istiyorsun?" Zihnimden geçen ilk soruyu sordum. Şuanda merak ettiğim tek şey buydu. "Bunu sana soracağım.
Beni tehdit etme cüretinde bulunan Gryffindorlu sendin."
İç çektim. Yavaşça yere eğilip kitabı aldığımda ne yaptığımı sorguladım. Umursamaz görünmeye çalışıyordum.
Kitabı yerine yerleştirdim.
Cidden bu durumda mı?"Kafamın bedenimden ayrılacağı zaman tahminen kaç dakika sonra Riddle?"
Arkama döndüm ve gözlerinin içine baktım. Mavi gözlerim, onun yeşilleriyle buluştuğunda içimin titrediğini hissettim. Kalp atışlarım hızlandı. Bu normaldi çünkü ilk kez göz göze gelmiştik. Asasını boynuma doğrulttu.
"Kim bilir? Belki şuan."Bakışlarımı asasına çevirmedim ve ona bakmaya devam ettim. Tıpkı onun gibi.
Neden bu kadar rahattım bilmiyordum ama bana zarar vermeyeceğini düşünüyordum. Bu delilikti çünkü şuanda yapacağı şey tam olarak buydu.
Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
Neden böyle bakıyordu?
Nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalıştım. Sakin ol. Sakin ol.
Bakışlarım bir saniyeliğine kapıya doğru kaydı. Kilitliydi. Lânet."Gerçekten anahtarı kaybettiğimi mi düşündün?" Gözlerim tekrar ona döndü. Asayı boynuma oldukça yakın bir yerde tutuyordu ama asası bana temas etmiyordu bile. "Belki." Sesimin tok çıkmasına özen gösterdim. Kaşlarını kaldırdı. Alaycı tutumunu sürdürdü.
"Cesaretini takdir ediyorum." Ne?
Bir saniye düşündü. "Hayır, aptallığını.""Ben farketmeden beni aylarca izlediğini sanman...seni hiç düşündürmedi mi?"
Nasıl?
Bekle. Nasıl...?
Farkında bile değildi. Beni bulamadığı için küfürler savurup durmuyor muydu?
Ben...kusursuz bir şekilde onun peşinden gittiğimi sanarken aslında-
Hayır.
Her şeyi biliyordu.
En başından.
Aylar önce bile."Siktir. Sanırım gerçekten yakalandım."
Kıkırdadım. Asasını yavaşça indirdi.
Aramızdaki yakınlığı henüz farketmiştim. Santimetreler vardı ve ona aşağıdan bakmak boynumu ağrıtıyordu.
Şu anda bu, düşünmem gereken son şey falandı sanırım.
"Hayır, yakalanmadın. Sadece seni kovalamadım kedicik."Kaşlarım çatıldı. Bana taktığı lakabı bu kez gerçekten duymak garip hissettirmişti. Gryffindorlu olduğum icin beni küçümsüyordu.
"Sadece küçük oyunlar oynuyordum Tom." Duraksadım. Açıklamam bile şu durumda saçmaydı. Şimdi ne olacaktı? Asasını neden indirdi?
"Ve bende kendi oyunumu oynuyorum Marcellina."
Kapı küçük bir gürültü ile açıldı.
"Koş. Eğer seni yakalayamazsam bu gece ölmeyeceksin." Bunu söylerken bile yüzünde bir sırıtış vardı. Psikopat.
"Ama eğer yakalanırsan..."O konuşmaya başlamadan önce hızlı adımlarla yasak bölümden çıktım.
"Benim oyunlarım böyle değildi, psikopat şey!" Sesimin yeterince yüksek çıkmasına özen gösterirken şimdi koşmaya başlamıştım.
Dediğini yapar mıydı?
Emin değildim. Sadece, sabrını sınamaya gerek yoktu.
Hızlı adımlarım Gryffindor ortak salonunun kapısında durunca, arkama baktım. Belki de hiç gelmemişti.
İç çekerek içeri girdim.
Gerçekten hayatımdaki en yorucu geceyi geçirmiştim. Uzunca bir süre uyuyacaktım. Bundan emindim.•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 [𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠]
FanfictionTom Riddle, Mrytle cinayetinin oldukça başarılı ve sorunsuz geçtiğini düşünüyordu. Ama gizli 'hayranının' olanları gördüğünü ve onunla biraz oyun oynamak istediğini nereden bilebilirdi? ° 𝐛𝐲|𝐚𝐠𝐧𝐞𝐬𝐫𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞 [𝐚 𝐭𝐨𝐦 𝐦𝐚𝐫𝐯𝐨𝐥𝐨 𝐫𝐢𝐝...