5. Bölüm: Kalacak yer problemleri
Hongjoong, gözden uzak bir kulübede tutsak olarak yaşayan omegaya giderek daha sık yemek götürmeye başlamıştı. Aslında adamın arkadaşlığından hoşlanıyordu, artık aralarındaki farklılıkları dile getirmişlerdi ve aslında o kadar da farklı olmadıklarını anlamışlardı. Yaşadıkları şeylerden bahsediyorlardı, çocukken yaptıkları aptalca şeyleri paylaşıyorlardı. Hongjoong ara sıra Seonghwa ile yemek yemeye bile başlamıştı. Beyaz saçlı omegaya, başka herhangi birine olduğundan daha fazla bağlı hissediyordu. Sanki onu birkaç hafta önce ormanda bulmuş gibi değil de, tüm hayatı boyunca onunla birlikteymiş gibiydi. O sadece asil bir velet değil, acı, sevinç ve Hongjoong'un öğrenmek istediği bir milyon başka duyguyla bütünleşmiş bir insandı.
"Oradan özlediğin bir şey var mı?" diye sordu Hongjoong yemek kâsesini önünden iterken. Omega'nın yemek yemesini izliyordu, tıpkı sürüde gördüğü birkaç çiftin, flört ettiği zamanlarda yaptığı gibi. Düşüncesi karşısında hafifçe güldü.
"Hizmetçiler dışında mı? Yatağım olabilir belki?"
Şaka yaptı fakat diğeri bu şaka karşısında gülmek yerine kaşlarını çatmıştı. Böylece cevabını en baştan düzgünce vermeye karar veren beyaz kurt dudaklarını büzdü ve çoktan boşalmış olan kasesini yere koydu. "Penceremi özledim. Gökyüzündeki tüm yıldızları oradan görebiliyordum."
Hongjoong, Seonghwa'nın sözleriyle ağırlaşan sessizlikte kendi düşüncelerinde kaybolarak başını sallamakla yetindi sadece. Elindeki kâseyi yere bıraktıktan sonra, her zamanki gibi oturduğu ahşap kasada biraz kıpırdandı, bir şey söylemeye hazırlanır gibi nefes alıyordu. Omeganın gözlerinin, duvarlarındaki küçük ve dışarıyı görmenin neredeyse mümkün olmadığı pencerelerde gezindiğini gördü. Onun bakışlarında yankılanan hüzün, boğazında geçmesi zor bir düğüm yaratmıştı.
"Yıldızları tekrar göreceğinden eminim," diye yanıtladı sesine nazik bir güven katmaya çalışırken.
Sözcükleri yumuşak bir tonda dudaklarından dökülürken, gözleri Seonghwa'nın hüzün dolu gözlerinde takılı kalmıştı. Bakışları buluştuğunda ise o derin özlemi biraz olsun hafifletmek istercesine yumuşak bir gülümseme yükseliyordu dudaklarında. Omega, bu sıcak bakış karşısında hafifçe başını salladı ve gözlerini çabucak kaçırdı; bir anlık rahatlama içinde kaybolmuş gibiydi. Tam o anda, zincirlerin soğuk, metalik sesi odanın ağır sessizliğini bozdu. Seonghwa irkilerek başını eğmiş, eski alışkanlığının ağırlığıyla, neredeyse içgüdüsel bir hareketle anahtarı eline almış olan alfayı seyre dalmıştı. Hongjoong, bileklerine kelepçeleri yeniden takmak zorundaydı; bunu yapmak zorunda olmanın karnında yarattığı sıkıntı ve boğazındaki düğüm, her bir hareketini daha da ağırlaştırıyordu.
Kelepçeler kapanırken, parmaklarını soğuk metalin üzerinde bir an fazla tutarak durakladı. Seonghwa'nın hüzünle dolan bakışlarını yakaladı; o bakışta, zincirlerin ötesinde, özgürlüğe duyduğu sessiz ama yoğun bir özlem vardı. Sürü lideri bu bakış karşısında içindeki sıkıntıyı bastırmaya çalışarak hafifçe başını eğmiş ve omuzları çökmüş bir halde uzaklaşmaya başlamıştı.
"Görüşürüz, alfa," dedi Seonghwa, biraz isteksiz bir veda tonuyla.
Hongjoong kısa bir an onun bakışlarını üzerinde hissetti ve içini çekerek, "Görüşürüz," diye karşılık vermekle yetindi sadece.
☆☆☆
Sürü lideri, o gece yatağında dönüp durdu. Omegayı ve isteğinin aslında ne kadar basit olduğunu düşünüp duruyordu. Onun tahminlerinin aksine görkemli bir şey değildi istediği. Seonghwa, haftalardır kapalı, oda gibi bir kulübede tutulduğu, dışarı bile çıkmasına izin verilmediği için yıldızları özlediğini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fallen Star
Fanfiction》 SeongJoong + Omegaverse + Fantastik 《 Seonghwa diğer omegalardan farklıydı, bu uzun boylu oluşundan ya da güçlü görüntüsünden kaynaklı değildi. O, "Gezgin" adı verilen bir güçle doğmuştu. Fiziksel bedenini bir yerde bırakarak ruhunu başka yerlere...