(7)

51 14 97
                                    

"mert hakan hayvan gibi oturma amına koyayım ya, çek şu bacağını"

mert hakan sesli bir nefes vererek kulaklığının tekini çıkardı ve sarışın çocuğa baktı.

"icardi, yarım saattir bunu tartışıyoruz bak sinirlenmeye başladım gerçekten"

"sıkışıp kaldım burada diyorum, yaylana yaylana oturma diye uyarmaktan ben de sıkıldım"

"cüssem büyük oğlum, sığmıyorum napayım?"

"hüseyin'in aklına sokayım, gerçekten"

başımı pencereye çevirdim, mert hakansa gözlerini devirerek kulaklığını tekrardan taktı fakat bu sefer biraz daha toplu oturuyordu, öbüründen iyiydi en azından.

saat şu an 8.26, okuldan çıkalı neredeyse bir saat olmuştu, gideceğimiz yer çok uzak denemezdi. hüseyin hocanın dediğine göre trafiksiz olursa dört-beş saati bulabilirmiş, yani, ben onun yalancısıyım.

mert hakan'la oturmak ceza mıydı bilmiyorum, onun için ödül olmadığı kesindi ama. uzun bir süreyi yan yana geçirecektik, heyecanlanıyordum ama belli etmemek için bi o kadar uğraşıyordum.

göz ucuyla ona baktım, ellerini başının arkasında birleştirmiş koltuğa yaslanıyordu, gözleri kapalıydı, nefeslerinin hızlılığından hala uyumadığını anlamıştım.

bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi, bu kadar yakından görmeyeli çok uzun zaman olmuştu, belki ayları bile geçmiştir, neyse.

koca servisin içine baktım, herkes ya kulaklığıyla müzik dinliyor ya da uyuyordu, uyumayan birkaç kişi vardı sadece.

yerdeki çantama kulaklığımı almak için eğildim, ilk önce ön gözünü açtım, yoktu. daha sonra en büyük gözü, ben mi bulamıyorum acaba düşüncesiyle çantamı kucağıma doğru çektim, mert hakan rahatsız olmuş olacak ki yerinde biraz kıpırdandı.

bulamıyordum bir türlü, koyduğumu hatırlıyordum, özellikle kablolu kulaklığımı almıştım çünkü bu tarz gezilerde kaybetme endişesi duymak istemeyeceğim şeyleri alıyordum.

ben çantamı karıştırırken mert hakan öne doğru eğilip bana baktı.

"rahatsız oluyorum?"

gözlerimi devirerek ona baktım.

"bir şey arıyorum, az sabret"

"ne arıyorsun?"

"kulaklığımı, yanıma almıştım diye hatırlıyorum ama"

ben çantamı karıştırırken göz ucuyla içine bakıp bulmaya çalışıyordu.

"bulamadın mı kulaklığını?"

çantamı tekrar yere bırakıp sıkıntıyla nefes verdim.

"bulamadım, unutmuşum herhalde"

koltuğa yaslanarak iç geçirdim, kulaklıksız uzun yolculuk ölümden daha beterdi. mert hakan tereddütle bana bakıyordu, nedenin pek anlayamadım, tam laf atmak üzereydim ki bana döndü, kulaklığının birini çıkartıp uzatırken konuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ennemiga.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin