Uyumadan önce yapması gereken her şeyi halletmişti. Kuru saçlar, temiz ve yumuşak bir vücutla uykusuna dalacaktı. Yatakta oturmuş dinlenirken de kitap okumaya karar vermişti. Kitabını okurken çalan telefonu ile heyecanla uzanıp telefonunu aldı. Sevgilisiydi, gülümsedi memnuniyetle.
"Merhaba bebeğim?" Diye açtı telefonu.
Memnun mırıltılar duyuldu Minho'dan, "Hm.. Kulağa çok güzel geldi sesin bir tanem. Nasılsın bakalım? Günün nasıldı?"
Kitabı yatağın diğer kısmındaki yastığın üzerine bırakıp bacaklarını birbirine çekti ve konuşmaya başladı. "Güzeldi. Yani.. Her zaman anlattığım gibi işte. Ama görev eğlenceliydi bu sefer, heyecanı hissettim. Sonunda başına geçebileceğim zor bir görev vermişlerdi."
"Buna çok sevindim. Kaldığın otel nasıl?"
"Harika. Fazlası ile iyi. Üst üste ucuz otellerde pinekliyordum. Aniden fazlası ile lüks bir otele gelmek cennette hissettirdi ancak.. Meleksiz bir cennet. Sen anladın."
"Anladım bebeğim. Ben de burası için aynı şeyi söyleyebilirim. Eskiden buranın havası bir başkaydı, sen geldin bambaşka oldu, şimdi yoksun.. Hiçbir şey hissetmiyorum. Her şeyi alıp götürdün bebeğim."
Gülümsedi Seungmin genişçe. "Biraz ayrı kalmak bize yarayacakmış gibi geliyor ama."
"Acı çekiyorum. Yarayacağını düşünüyor musun cidden?"
Kıkırdadı. "Evet, hala düşünüyorum."
"Ah güzelim ah."
"Sen görüştün mü Jisung ile?"
"Evet. Az önce beraberdik. Şimdi odasına geçti o, ben de sevgilimi arayayım dedim. Sonra bir baktım bir sürü cevapsız arama. Senin açmadığın o saniyeler bana inanılmaz uzun geldi, biliyor musun? Uyuduğunu düşünmüştüm, kafayı yiyecektim az daha."
"Merak etme. Seni düşünüyorum. Sen aramadan uyumazdım. Bir daha böylesine endişelenme."
"Tamam, endişelenmem. Peki ya.. Ne zaman yatıyorsun?"
"Konuştuktan sonra yatarım."
"Hm.. Tamamdır."
Yaklaşık bir saat boyunca konuştular. Telefonu birbirlerine duydukları özlemden bir türlü kapatamıyor, her ne kadar konuşma dönüp dolaşıp aynı yere gelse de ikisi de telefonu kapatmaya razı olamıyordu. Daha çok konuşmak, birbirlerinin daha çok sesini duymak istiyorlardı.
En sonunda Seungmin kapatması gerektiğini bildiği için telefonu hızla kapatmıştı. Ancak telefonuna gelen diğer bir mesajlara bakmalıydı, bu otelde kalan her ajanın başıydı şu an ve onlara yardımcı olmalıydı. Onlardan biri de ihtiyacı olan bir şeyi Seungmin'den istemişti. Geç yazdığı için de defalarca özür dilemişti tatlı mesajında.
Seungmin ayağa kalkıp arkadaşının istediği şeyi hazırlarken kapı çaldı. Gidip kapıyı açtı. "İyi akşamlar Ajan Kim, rahatsız ettiğim için tekrardan çok özür dilerim."
"Önemli değil Nobu. Buyur. Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa bana gelebilirsin. Bunda sıkıntı yok."
Gülümsedi Nobu tatlı bir şekilde. "Teşekkürler tekrardan. İyi geceler."
"İyi geceler."
Seungmin kapıyı kapatıp içeri geçtiğinde kapı yeniden çaldı. Nobu başka bir şey mi söyleyecekti acaba diye düşünürken kapıyı açması ile gördüğü beden ile kaskatı kesildi. Yüzündeki yumuşak bakış aniden sert çizgilere dönüştü. Kapıyı yüzüne kapatacakken adam ayağını kapının arasına koyması ile küfretti Seungmin. "Senin derdin ne?!" Diye bağırdı öfke ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
free guy - minmin
FanfictionSeungmin işinden dolayı katıldığı bir araba yarışında kendisine gerçek bir rakip bulur. O rakip ise Seungmin'i yenene kadar yakasından düşmemeye kararlıdır. - minmin - devam ediyor 120824