Damon odadan çıktığında, hala ağrıyan sırtını ovuşturdu. Sinirle bilgisayarını açtı. Uzun süreli bir çalışma sonunda işi bitmişti. Richard elindeki kahvelerde içeri girdiğinde, ona gülümsedi. Kahvesini alıp masaya bıraktı.
"Çok mu çalıştın yine?"
"Pek sayılmaz"Kısa bir sessizlikten sonra, Richard sordu.
"Bazen acaba Türkiye'yi özlüyor musun diye düşünüyorum. Sahi, özlüyor musun orayı? Neden Türkiye'ye dönmüyorsun?"Omuz silkti. "Özlüyorum ama gidemem. Zaten 8 yaşından beri İngilteredeyim. Annem ve babam buradaki toprağın altında. Ve.."
Yumruğunu sıkıp devam etti. "İntikam almam gereken biri."Richard kafasını salladı. "Ee, geçen bahsettiğim kişi hakkında ne düşünüyorsun? Baya ısrarcı."
Damon'dan bahsedince gözleri öfkeyle karardı. "Kesinlikle hayır"
Derince bir iç çekti ve başını salladı. Bunları düşünmek istemiyordu.
"Kahve için sağol ama içmeyeceğim"
"Nereye?" Richard tek kaşını kaldırdı.
"Mezarlığa."***
*Mavi'den*
Mezarlığa adım attığımda vücudumdaki ürpertiyi hissettim. Gözlerime firar eden yaşlarımı tutmayı denedim. Sanki annem kokuyordu mezarlık. Burada onların yanındaymış gibiydim sanki.
O iki mezarın yanında durduğumda, göz yaşlarımı serbest bıraktım.
"Anne.." kelimelerim boğazımda düğümlenmişti. Nefesim ciğerimi dolduruyor ama dışarı çıkmıyor, beni boğuyordu. Tam 16 yıl geçmişti üzerinden. Yere oturup başımı dayadım mezar taşına. Burnumu çekerken, göz yaşlarım akıp giderken konuştum.
"Ne çok isterdim sana sarılmayı.."
Titreyen sesim ve vücudumu sakinleştirmek için derin bir nefes aldım.
"Gelecektiniz hani...Gelmediniz..ama olsun, ben beklerim, anne.. yüzyıl geçse gene beklerim.."
Gözlerimi gök yüzüne çevirdim.
"İntikamınızı çok yakında alacağım, umarım.."Sonra konuşmayı bırakıp sessiz kaldım. Uzun zamandır hiçbir şeye duygulanmamıştım. Fakat birden arkamda duyduğum yaprak hışırtısı ile arkama baktım.
_Hassiktir.._ O buradaydı.
"Ne işin var burada?" Bir mezarın önünde diz çökmüş mırıldanırken, kahve hareleri beni buldu.
"Avukat bozuntusu?" Sorgulayarak gözlerime baktı.
"Neden buradasınız??"
Alayla güldü. "Mezarlıktayız farkındaysan. Buradaki bir ölüyü çıkarıp yerine yatacak halim yok, ölenlerimi ziyarete geldim."
Sırıtarak devam etti. "Ne o? Beni gördüğüne sevinmiş gibisin?"
Sinirle cevap verdim. "Ya tabi, sevinçten havalara uçuyorum"Göz devirdi, hala kızarmış olan gözlerime baktı.
"Ziyarete geldiğin kişi çok mu yakındı, avukat bozuntusu?""Anne ve babamdı"
Aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. Sonra devam etti. "Hazır karşılaşmışken, beni savunacaksın, avukat. Davaya az kaldı."
"Hayır. Yapmayacağım."
Gözlerindeki kahve, öfkeyle karardı. "Anlaşılan dersini anlamışsın."
Bu sefer ayağa kalkıp ben üstüne yürüdüm.
"Değil sırtımı duvara çarpmak, öldürsen bile savunmam"
Sırıtarak üstüme eğildi. "Böbreklerini oyarak çıkarsam?"
Gözlerim dehşetle açıldı. "İğrençsin!"
"Biliyorum, güzelim." Dedi, o sırıtışı yüzünden silmeyi ne çok isterdim.
"Bana güzelim deme, ve kaybol."
"Mezarlık tapulu malın mı be kadın?" Göz devirdim.
"Yanımdan kaybol"Güldü ve fısıldadı "Benim avukatım olacaksın."
***
Eve geldiğimde çantamı askıya fırlatıp kendimi koltuğa attım. içeriden ses gelmediğine göre Yankı yoktu, her zaman ki gibi...
Aklıma birden Damon geldi. Sinirle kaşlarımı çattım. Israrla avukatı olmamı istiyordu. İçimden bir ses bunun bir şekilde gerçekleşeceğini söylüyordu. Oflayıp gözlerimi kapadım. Yaklaşık on dakika sonra kapı çalınca gidip açtım. Amcam karşımadaydı.
"Uzun zaman oldu" dedi, sarıldı.
Gülümseyip karşılık verdim. "Hoşgeldin."
"Özledin mi bari?"
"Özlemez miyim?"
Anlaşılan o ki, bir süre yalnızlığım son bulacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAWYER
AcciónGeçmişinden yaralı olan avukat her zaman haklıların tarafındayken ansızın ortaya çıkan haksız... Geçmişinde kalbine kazıdığı sözü görmezden gelecek mi yoksa tutacak mı? Duygularla adaletin savaşında, kendinizi kaybedeceğiniz bir roman.. Dai&Nias