24'

6.6K 463 198
                                        

sadece bir kelime, sadece ufacık bir kelime insana neler hissettirebiliyormuş çok iyi anladım bugün.

aslında bilerek öyle bir şey demediğini bildiğim halde taehyung'un dediği şey oldukça canımı yakmıştı.

defalarca özür dilemesine rağmen onu affetmek içimden gelmiyordu. ben mesajla dilenen kuru bir özür değil başka bir şey istiyordum. ne olduğunu bilmiyorum ama daha affettirici bir şey istiyordum işte.

yatağımda oturmuş bunları düşünürken birden zil ardı ardına çalmaya başladı. daha yataktan bile kalkmadan beş defa çalan zille kaşlarımı çatmış, hızlıca ayağa kalkmıştım.

yukarıdan aşağı inmemi, yalnızca otuz saniye, beklemeyen kişiye bütün gücümle "geldiiiiiim!" diye bağırdığımda, kapıdaki kişinin sabırsızlığı yüzünden ayaklarımı yere sertçe vura vura kapıya yetiştim.

kapıyı hızlıca açtığımda, karşımda elinde kocaman bir buket çiçek olan ve sırıtarak bana bakan taehyung'u beklemiyordum. gerçekten beklemiyordum çünkü en son yalnız kalmak istediğimi söyleyip konuşmadan çıkmıştım ve ben en fazla yeni numara alır bana yazar diye düşünürken o kapıma gelmişti. hem de elinde çiçekle.

bir an hâlâ ona sinirli olduğum için kapıyı yüzüne kapatmak istemiştim ama o kadar gelmişti yani ayıp olurdu.

ben bunları düşünürken, karşımdaki beden "ee içeri almayacak mısın beni?" dedi. hiç sesimi çıkartmadan kapıyı biraz daha aralayıp elimle içeriyi gösterdim.

içeri girdiğinde elindeki buketi bana uzatarak "bunları sana aldım." dedi gülümseyerek. yine konuşmayarak elinden aldığım çiçeklerle mutfağa doğru ilerledim.

mutfaktan döndüğümde montunu çıkarmış, salondaki koltuğa oturmuş ve küçük bir çocuk gibi heyecanla beni bekliyordu.

bu haline gizliden bir kıkırdama bırakıp yanına gittim. oturduğum gibi yine "jeongguk özür dilerim. ben gerçekten öyle demek istememiştim." diye konuşmaya başlamıştı.

"öyle demek istememiştin ama dedin sonuçta."

"jeongguk kaç kere özür diledim ya işte. sende uzatma da bak artık yüzüme." dediğinde, 'koskoca oğlanı kapıma köpek ettim resmen' diye geçirdim içimden.

başımı ona çevirdiğimde "koskoca oğlanı kapına köpek ettin resmen."
dediğinde dudaklarım şokla aralandı.

"ne?"

"ne oldu jeongguk? neden öyle bakıyorsun?"

"hiç, boş ver." diye yine somurtarak konuştum.

"ee? affettin mi beni."

"hayır."

"tanrım, jeongguk ne kadar inatçısın. ya bak ben kimseye böyle davranmam tamam mı. kapına gelmiş senden özür diliyorum, hâlâ ters yapıyorsun."

"banane gelmeseydin, mala bak sanki gelmen için yalvardık."

"gelmek istedim işte."

"neden?"

"öyle işte, aramız kötü kalsın istemiyorum. nasıl oldu bilmiyorum ama ben, ben kısa sürede sana çok alıştım jeongguk. o gün soyunma odasında da söylediğim gibi..." dedi ve duraksadı. o günü hatırlatmasıyla anında yanaklarıma hücum eden kırmızılıklarla yerimde kıpırdandım.

"...bana ne oldu anlamıyorum ama kapıldım işte. gülüşüne, gözlerine, dudaklarına, her yerine, her şeyine. keşke bu güzelliği sadece ben görebilsem." bu sözlerle fazlasıyla yumuşadığımda vücudumu ona doğru döndürdüm.

why don't u, tk'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin