2. "Beni vur, hataların kadar beni vur."

33 1 0
                                    

Aybars'ın ağzından
_______________
Nefes almamak çok kötü bir his. Kendine bile güvenmiyorsun çünkü nefesin kesiliyor ve umudunla hareket ediyorken biri karşına çıkana kadar böyle duruyorsun işte, nefessiz.

Bende tam öyleydim bu anda.

Kendi hikayemi yazayım derken eski sevgilim, aşkım ve nışanlımın ortama girişi ile ömrüm bitti sandım. Kısa bir süre içinde kendimi toparlanmam lazımdı. Hele şu durumda ne annem ne babam ne de kardeşim bizim ilişkimizi biliyordu. Çok gençtik ve çok hatalar yaptık ama her zaman birbirimizi bulduk. Her Allah'ın cezası anda!
Ta ki o güne kadar...

Mayış 2014

Çocukluk. Hep bir yara. Hep bir aşk.
Hep bir acı. Böyle giderdik işte...

Üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulmaya çalışmıştım ama sevgili Farah yine kafamı karıştırdı. Bir türlü odaklanamadım. Tabii onun okulunu bitirmek için daha çok zaman vardı. Bir yıl falan..

Tam da bu yüzden beni çok yormuştu.

"Aşkım bir bak, burada öyle güzel yüzükler var hepsini beğendim."

Cilveli cilveli bana böyle güzel bakıyorken hiç hayır diyemezdim tabii evlenmeye. Ama işte hiç de hazır değildim.

Yaşım ondan üç yaş daha büyüktü ama sanki üç değil de on yıl aramızda varmış gibi davrandı bazen. Çocuk gibiydi. Ama tam da bunu seviyordum onda. Farah adı gibi güzel kızdı. Ben de işte serserinin teki. Ya tamam aslında babam söyledi bunu hep ama çok ta yanılmamış sanki. Hele ki bugünden sonra..

Her şey değişti.

Yüzük alıyorduk evet. Ama alamadık. Benim param vardı da Farah istememiş. Ya gururlu bir şey değildi bu aslında kendi istediği yüzüğü bulamamış da ondan. Neyse yine bir yere gittik el ele gezdik bütün İstanbulu.

Sonra işte parkta oturduk ve o meşhur an geliyordu. Ya işte Aybars Karabağ her zaman hazırdı. Farah için her şey yapardı. Bunu bile yapardı. Kendi istemezse de..

"Farah Akyel benimle evlenir misin?"

Yüzüğü cebimden çıkartırken bile Farah'ın gözleri parlıyordu. Biliyordu bu o an olacağını. Ama işte sonrası her şey battı.

"Evet! Bin kere bile evet!"diyerek şak diye kendine çekmiş ve dudaklarımızı birleşmiş.

O an kalpten gideceğim sandım. Hevesi o kadar güzeldi ve sonra o kadar içten ağlamış ki sanki dünyanın en güzel anını ben yaşattım ona gibi davranmıştı.

Ben aslında babama neden söylemediğimi Farah'a bile söylemedim. Çünkü o bu karanlık dünyadan habersiz dolaşmıştı sokaklarda. Ama işte Karabağ ailesinin meşhur olduğu zamanlardan biri de buydu.

Bir de kötü huyları varmış.
Her şeyi bozmakla...

O akşam hayatımın en büyük hatamı yapıp öbür güne kalkınca kendimi çok pis bir duruma soktuğumu da anladım.

Adam öldürdüm çünkü...
Hayatımda ilk defa.

Ve kendim istemediğim için bir daha o karanlık dünyaya dahil olmayacağım diye söz verirken anında gelen diğer kötü haber hayatımı mahvetti.

"Ziya Akyel'ın ünlü bir sanatçının cesedini Dıyarbakır'ın Fiskaya şelalesininde buldular. Ölümün sebebi kafasına vuruldu gözüküyor ama işlemleler başlatıldı."

Televizyonda kendi yaptığım belayı duyunca nefesimi kesmişler gibi hissettim kendimi. Ulan Ziya neden öldün!

YAZAR'DAN
_________
Dün gece...

KAYIP KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin