AçUtanç Veren İlişkiAlmanya’ya göç etme sebeplerimin başında her ne kadar maddi olanakların Almanya’da daha iyi olması yer alsa da insan gibi yaşayabilmek ve insanlarla yaşamak önceliklerim arasındaydı.Ağır ve uzun süreli çalışmalardan dolayı kendime ayıracak zaman kalmıyor, kendimle hesaplaşamıyordum. Hayat yoğun, yorucu ve karmaşa içinde akıp gidiyordu.İşim gereği bir şantiyeyi bitirdiğimizde başka bir firma ile anlaşıyor yeni bir şantiyede iş başı yapıyordum. Sektörde büyük ölçekli şantiyelerde çalışabilen ekipler genel olarak belli başlı kimselerden oluşur. Bir şantiyede olmasa bir sonrakinde mutlaka aynı kişilerle karşılaşırdık.Dış cephe giydirme işi yapan Hasan usta da sık sık denk geldiğim kişilerden biriydi. İşini iyi yapan ama kendince sorunları olan bir arkadaşımızdı.Baba evinde bitmek bilmeyen sorunlardan bunalıp evden ayrılmış, çalışmaya başlamış, kendi başına evlenmiş ve hayat kurmuştu. Evlendiği kişiyi üyesi olduğu cemaat bulmuş, birbirlerini pek tanımadan cemaatin teklifini körü körüne kabul etmişlerdi.Hasan usta ailesi ile hemen hemen hiç görüşmezdi. Tek akrabalık bağı eşinin ailesiydi. Onlar da varlıklı bir aile olmalarından dolayı kimi kimsesi olmayan Hasan ustayı pek tasvip etmiyorlardı ama kızları cemaatin aklına uyup evlendiği için mecburen kabullenmişlerdi.Hasan usta yaptığı işte çalışan kişilerle pek geçinemez kimse onun huysuzluğuna katlanmak istemezdi. Hasan usta da genelde mühendislerle arkadaş olmaya çalışırdı. Arada bir gelir konuşur sohbet ederdik.Bir kaç şantiyede birlikte çalışınca artık iyiden iyiye samimi olmuştuk. Bana açılıyor kimseyle dertleşmediği yılların acısını çıkarır gibi bütün sorunlarını paylaşıyordu.Ben yapım gereği karşımdaki insanın anlattıklarına değer veren, aklımın kestiği konularda da tavsiye verip yol göstermeyi seven bir insanım. Günler bu şekilde geçerken Hasan usta artık her türlü aile içi konusunu anlatır olmuştu. Evinde bir gün bile huzur bulamadığından dert yanıyordu. Eşinden sonra çocukları ile de sorunlar yaşıyordu.Zaman bu şekilde akıp giderken Hasan yine yanıma gelip dert yanmaya başladı. Hayatta her şeyle baş ettim ama eşimle baş edemiyorum diyordu. Eşinin her fırsatta,“Seninle cemaat yüzünden evlendim, gençliğimi, güzelliğimi, ailemin zenginliğini sana feda ettim. Sen ise bunun karşılığında hiçbir şey yapmadın” dediğini anlatıyordu.Ben de Hasan ustaya tavsiye olarak yaşadıklarının aslında insanlarla geçimsiz ve huysuz davranışlar sergilemesinin bir sonucu olduğunu açık açık anlattım.'Evde de böyle huysuzluk yapıyorsan sorunlarının kaynağı bu olabilir' dedim. Hasan usta söylediklerimden incinmişti ve bunları kabullenmek istemiyordu.Bir pazar günü evde dinlenirken telefonum çaldı. Arayan Hasan ustaydı. Eşi ile yine tartışmışlar ve eşi ailesini çağırmış, Hasan usta da tek başına kalmış ve tartışmanın orta yerinde beni aramıştı. Telefonu hoparlöre vermiş kendi yaptıklarını ve ona yapılanları anlatıyor kimsenin ona hak vermemesinden dert yanıyordu.Eşinin abisinin arkadan sesi geliyordu. Anlaşılan herkes birlik olup boşanmanın temelini atmak için Hasan’ı sıkıştırıyorlardı. Hasan da yuvasını yıkmamak için benden destek bekliyordu.Hazırlanıp evine gittim. Hasan ustanın evine ilk defa gidiyordum. Arada bir servise bindiğim zamanlardan evinin yerini biliyordum ama daha önce hiç içeri girmemiştim.Eşinin annesi abisi ve ablası evdeydi. Çocuklar korkudan bir odada sessizce bekliyorlardı. Eşinin abisi ile baş başa konuşmanın daha iyi olacağını söyleyip balkona çıktık. Hasan’ın aslında iyi bir aile babası olduğunu ama huysuzluğunun her şeyi bozduğunu konuştuk.Yıllar sonra bunları ayırmanın çocuklar için çok zor olacağını paylaştık. Bir süre ayrı kalmalarının ortamı sakinleştireceği konusunda hem fikir olduk. Boşanma konusunu da ortam sakinleştikten sonra eşlerin karar vermesinin daha doğru olduğu konusunda anlaştıktan sonra içeri geçip ailenin geri kalanı ile konuyu paylaştık.Hasan’ın kaynanası başı kapalı, baldızı ise başı açıktı. Eşini ise içeri geçtikten sonra çay getirdiğinde gördüm. Ailenin diğer üyelerinin aksine kara çarşaflıydı. Zaten çayları da kapıdan Hasan’a verip geri çıkmıştı.Hasan’ın kalması için şantiyede bir konteyner ayarladım. Yirmi gün burada kaldı. Ara ara geliyor ayrı kalmalarının ilişkilerine iyi geldiğini, işleri yoluna koyduğunu anlatıyor, teşekkür ediyordu.Hasan bir gün yanıma gelip çocuklarını çok özlediğini ve eve gideceğini söyleyip konteynerin anahtarını uzattı. Acele ile servise yetişmek istiyordu ama servis hareket etmişti bile. Hasan’ı alıp evine götürdüm.Çocukları ve eşi binanın bahçesinde Hasan’ı bekliyorlardı. Çocukları ile hasretle kucaklaşıp evlerine gittiler. Hasan’ın eşinin sadece gözleri görünüyordu. Gözlerine sürme çekmiş belli ki eşinin gelmesi için hazırlık yapmıştı.Günler günleri kovalıyor Hasan’ın inişli çıkışlı aile sorunları bir başlayıp bir bitiyordu. Hasan'ı sürekli dinlemek artık işkence gibi olmuştu ama o sıkılmadan anlatmaya devam ediyordu.Aslında sorunun eşinin ailesi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Evini alıp başka bir şehire taşınmak istiyordu şimdi de…Önce gidip işini ayarlayacak sonra da gelip evini götürecekti. Dediğini de yaptı. Başka şehirde iş bulup gitti.On gün sonra beni arayıp evi taşımak için bir nakliye şirketi bulduğunu nakliyeci ile anlaşmak için nakliyecinin evde eşyalara bakmak istediğini söyledi. Eşi evde yalnız olduğundan nakliyeciye eşlik etmemi rica etti.Nakliyeciyi alıp evine götürdüm. Eşi mutfakta bekliyor ben de adama odaları gezdiriyordum. Adam Hasan’ı arayıp fiyat verdi. Normalden oldukça pahalı bir fiyattı. Nakliyeci ile Hasan anlaşamadılar. Adamı alıp evden çıktım.Hasan birkaç gün sonra yine bir nakliyeci bulmuş evine götürmemi istiyordu. Elimde işler olduğunu ve ancak öğleden sonra götürebileceğimi söyledim.Öğleden sonra nakliyeci ile buluşup Hasan’ın evine gittik. Eşi yine mutfakta ben yine adama odaları gezdiriyordum. Telefonda Hasan ile pazarlığa başladılar. Nakliyeci salonda oturmuş elinde kâğıt kalem hesap yapa yapa konuşuyordu.Kamyon, paketleme, indir-bindir, lift, eşyaların gideceği şehirde yeniden yukarı çekme vs. sıkı sıkı pazarlık ediyorlardı. O sıra eşinin bana seslendiğini duydum. Salondan çıkıp mutfağa gittiğimde“Çayları alır mısınız rica etsem? Ben içeri gelmek istemedim.” dedi.Masanın üstünde hazırladığı tepsiye yöneldim. Kara çarşafının altında sadece sürmeli kara güzel gözleri görünüyordu. Gözlerine bakınca onun da bana baktığını fark ettim.”Bu daha ne kadar devam edecek?” dedi. “Bir ev taşıma olayını bile bu kadar büyüten bir adamla yabancı bir memlekette ne yaparım bilmiyorum.”Sadece iki kere olduğunu ve bunun normal olduğunu biraz sabırlı olması gerektiğini söyledim. Daha önce abisinin de üç kere nakliyeci getirdiği söyledi. Anlaşılan Hasan eşinin abisi ile de eve nakliyeci göndermiş ve haklı olarak kadın bunalmıştı.Çayları alıp mutfaktan salona geçtim. Nakliyeci hala telefonda pazarlık ediyordu. Yine beklediğimiz gibi anlaşamadılar. Adamı alıp evden çıkacakken nakliyeci“Abi sen zahmet etme, az ilerde bir işim var oraya geçeceğim. Senin bir günahın yok ama bu dangalak ev falan taşıyamaz. İşin üçte birinin parasını veriyor şerefsiz” dedi.“Adamın eşi evde birader, nasıl konuşuyorsun sen?” diye çıkışınca,“Kusura bakma abi o kadar yol geldik tutamadım kendimi…” deyip kapıyı çekip çıktı evden.Adam son derece haklıydı aslında ama kadının yanımızda olmasına rağmen davranış tarzına fitil olmuştum. Sinirden elim ayağım titriyordu. Hani konuyu biraz uzatsa neredeyse birbirimize girecektik. Kapıyı arkasından sinirle kapatıp yatışmak için ellerimi kapıya dayayıp biraz öylece, ayakta kalakaldım.Derin soluklar alıp vererek sakinleşmeye çalışıyordum ki… Birden yanı başımdan O'nun ipeksi, sokulgan, yumuşacık sesini duydum,“Kusura bakmayın lütfen, sizi de sıkıntıya soktuk. Buyurun, içeri geçip oturun, sakinleşin biraz…”Ne yalan söyleyeyim, kulaklarımda o sesi duymak bir anda hamur gibi yapmış, adeta içimi eritmişti. Mutfaktaki sandalyeye oturdum. Önüme bir bardak su bıraktı,“Çay içer misiniz?” diye sordu.“Zahmet olmazsa bir bardak alırım.” dedim. Dolaptan iki ince belli bardak çıkarıp doldurdu, sonra da geçip karşımda oturdu. Çayını sakince karıştırırken,“Hasan zaten her konuda böyle yapıyor. Onu tek savunan sizsiniz. Ama sizin de onun gerçek yüzünü görmeniz gerekiyor. Her zaman kendisine güvenen insanları rezil ediyor. Market alışverişi gibi basit bir olayda bile sorun yaşarken ev taşımak onun için savaş sebebi gibi…” dedi.“Hasan’ın durumunu biliyorum, haklısınız. Ama kalbi temiz bir insan, herkesin kendini kandırmaya çalıştığını düşünüyor sadece…” dedim.“Şantiyede bile sadece sizinle yakınlığı olduğunu defalarca anlattı. Madem biliyorsunuz, neden hala onun arkasındasınız anlamıyorum.”“Arkasında değilim sadece yalnız başına kalmasını istemiyorum.”Cebimden sigara çıkarıp oturduğum sandalyeden ona doğru uzattım. Peçesinin altında sinirden yuvalarından çıkacak gibiydi kömür karası sürmeli gözleri… Uzanıp sigarayı aldı. Peçesini çenesinin altına kaydırıp sigarayı etli dolgun dudaklarının arasına yerleştirdi.İlk defa yüzünü görüyordum. Kara çarşafın gizeminden mi bilmiyorum çok güzel bir kadındı. Hasan ustaya çemkirmesinde haklıydı, bu güzelliği heba etmişti. On numara fazlaydı kocasına…Sigarasını yakmak için ayağa kalkıp yaklaştım. Bacak bacak üstüne attı bu arada, kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Siyah çarşafının eteğinin bittiği yerden file çorap içindeki bembeyaz ayağı görünüyordu. Kırmızı ojeli kumru gibi minik ayakları da içimdeki şehveti ayrıca kamçılıyordu.Ona benzer kadınların rol aldığı porno filmler şimşek gibi zihnimde resmi geçit yaptı bir anda… Güneş görmemiş bembeyaz tenli ve alabildiğine sekse susamış örtülü peçeli kadınların erkeklerle çığlıklar atarak sevişme sahneleri geldi gözümün önüne…Kapalıydı, çarşaflıydı evet ama ayaklarına giydiği file çoraplar... Ah, beni en çok tahrik eden şeyi, file çoraplı ayaklarını görmek bir anda kimyamı değiştiriverdi. Dışarıdan çok soğuk, sönmüş bir volkan gibi görünen bu güzel kadının içindeki kaynayan lavları işaret ediyordu bana bu görüntü… Hem kendini, hem dokunanı yakacak bir volkandı bu kadın…Sigarasını yakarken ellerini çakmağın ateşine siper ettiğinde ilk defa tenlerimiz birbiri ile temas etti. Eli ateş gibi yanıyordu. Sigaranın ilk dumanını içine çekerken hafif pembe rujlu dudaklarının titrediğini gördüm.“Çocuklar evdeyken sigara yaktım, kusura bakmayın.” dedim kendime gelmeye çalışarak...“Çocuklar okulda, evde kimse yok, merak etmeyin” diye yanıtladı beni… Sesi az önceki gibi yüksek perdeden değil, sanki fısıldayarak çıkmıştı. Bir gizi paylaşır gibi, bir suç ortağıymış gibi…Bir an aklımdan kalkıp şuracıkta bu kadına zorla sahip olmaya çalışsam diye geçti. Tartışmaların, kavgaların eksik olmadığı bu eve komşular yine kavga var diye yardıma bile gelmezler diye geçirdim içimden... Neden evde yalnız olduğumuzu üstüne basarak söyledi acaba düşüncesi de kurt gibi içimi kemirmeye başladı bir yandan…Sonra aklımdan geçenlerin ne kadar kötü şeyler olduğunu fark ettim. Her yeri kapalı bir kadının sadece yüzünü ve file çoraplı ayağını görüp ihtirasa kapılmıştım. Elinin elime değmesinden tahrik olmuş ve sertleşmiştim. Kendimden ve kirlenmiş zihnimden tiksindim. Sessizliği Ela bozdu. O yumuşacık, boğuk, son derece seksi bulduğum sesiyle,“Kahve yapıyorum kendime... Sen… Sen de içer misin?” diye sordu. Bir anda senli benli olması yine içimdeki şehveti coşturmuştu.“İçerim.” dedim. “Senin elinden kahve içmek iyi gelecek.” Kahve de laf mı, zehir olsa içerdim onun elinden… Koca evde ikimiz yalnızdık ve aramızdaki gergin atmosfer git gide elektrik yüklü bir hal alıyordu. Erotizm vardı havada…Başını kaldırıp yüzüme baktı bir an, yanakları kızarmış, utanmış gibiydi. Sigarasından aldığı nefesi koyuverdi. O şeklinde büzdüğü pembe, ürkek ceylan gibi titreyen dudaklarından çıkan sigarasının dumanı bir sis gibi güzel yüzünü kapladı.Ocakta kahveyi yaparken pencereden vuran güneş çarşafının içindeki hatlarını belli ediyordu. Bacakları, basenleri, kalçalarının genişliği, memelerinin yuvarlaklığı, belinin inceliği…Ela’yı santim santim inceliyordum. Sertleşmiş aletim kumaş pantolonumda çadır kurmuştu. Aletimin baskısından bacaklarımı ayırmış sere serpe oturuyordum. Kahveleri getirip önüme koyarken aletimi fark etmiş olsa gerek, ürkek bir kuş gibi tedirgin, telaşla çekilirken o panikle ayağıma bastı.Babet çorabımdan açıkta tenime onun çıplak ayakları temas etmişti. Bembeyaz yüzü kıpkırmızı kesilmişti.“Kusura bakma, görmedim.” diyerek acele ile kendi sandalyesine oturdu. Ne olacaksa olsun istiyordum. Kahvenin yanında su getirmeyi unuttuğunu fark edip,“Suları da ben doldurayım o zaman” diyerek ayağa kalktım. Aletimi kaldırmış olduğumu artık fark etmemesi imkansızdı. Tezgâhta suları doldurup masaya getirdiğimde yine sarsıldım.Ela otururken çarşafının etek kısmını ayaklarının üstü görünecek kadar, neredeyse dizine yakın bir hizaya, yukarı çekmişti. Siyah file çoraplı düzgün bacaklarının güzelliği biraz daha çıkmıştı ortaya…Suyunu uzatırken eli yine elime temas etti. Bundan cesaret alıp ona yakın olan sandalyeye oturdum. Kahvemden bir yudum aldım. Fincanı bırakırken masadaki çay kaşığını bilerek yere düşürdüm. Dizimi yere bırakarak kaşığı almak üzere yere doğru eğildim. İkimizin de nefes alışverişi hızlanmıştı.Tam ayaklarının dibindeydim. Yüzümü tek çıplak gördüğüm yerine, siyah file çorap içindeki bembeyaz ayacığına yaklaştırdım. Onca yaklaşmama, ayaklarına kapanır vaziyette önünde eğilmeme rağmen ayağını çekmedi.Ben de bundan cesaret alıp iki elimle ayağını hafifçe tuttum. Heyecandan ölecek gibiydim. Her an çay bardağını başımdan aşağıya dökecek diye bekledim. Tık bile çıkmadı.İki elimle ayağını tutup yüzüme yaklaştırdım, ojeli ayak parmaklarından öptüm. Yine ses çıkarmadı. Parmaklarını çorabın üstünden öperek yalayarak ayak bileklerine, oradan da baldırlarına kadar ilerledim.Bacakları titriyordu. Bacaklarını aralayıp çarşafını dizlerine kadar açtım. File jartiyer çorapları dizlerinin üzerine kadar çıkıyor, geniş dantellerde sona eriyordu. Jartiyer çorabın dantellerinin bitiminden iç çamaşırına kadar bembeyaz sütun gibi baldırları görünüyordu.Dizlerini öpmeye başladım. Off… Benim mi dudaklarım sıcak, onun mu teni yanıyor, bilemedim. İkimizi de alevler sarmıştı o anda… Dizlerini öpünce eğildi, elleriyle iki yanağımdan tutup başımı kendine doğru kaldırdı. Yüzüme bakıp“Yapma…” diye inledi fısıltıyla… “Dur artık yalvarırım. Yapma. Sana karşı koyamıyorum.” dedi.“Karşı koymanı istemiyorum zaten…” diye yanıtladım yine aynı tonda, fısıldayarak… “Kendini bana bırak, yeter… Sevişmenin zevkine var. Bırak ne olur, seni seveyim. Zincirlerini kır bugün… Sen de istiyorsun bunu Ela… En az benim kadar sen de istiyorsun.”Dizlerimin üstünde yükseldim, arzuyla titreyen etli, çilek kokulu dudaklarına bir öpücük kondurdum. Önce sımsıkı kapattı dudaklarını, sonra gözlerini kapatıp teslim oldu. Öptüm, öptüm.Dilimin ucuyla kuruyan dudaklarını yalayınca hazla aralandılar. O mis gibi kokan ağzının içine dilimle daldım, dilini okşadım. Yanaklarımı tutan ellerinin kasıldığını hissettim.Kara çarşafıyla erkeklerin yanına bile çıkmayan, tokalaşmak için elini bile uzatmayan tutucu, ürkek, utangaç, çekingen kadın şimdi büyük bir açlıkla öpüşüyordu benimle… Öpüşmek ne kelime, dillerimiz savaşıyordu adeta…Neden sonra dudaklarımı onun aç dudaklarından kurtarıp biraz geri çekildim. Dakikalarca öpüp emdiğim etli dudaklar şişmiş, kabarmış titriyordu. Gözleri dumanlanmış, arzuyla, içinde çağlamaya başlayan şehvetin ateşiyle kısılmışlardı.Yüzüne, gözlerinin içine bakarken ellerimi önce basenlerine sonra külotunun bel kısmına kadar götürdüm. Külodunu çıkarmak için aşağı doğru çekmeye başladım. Bunca yıldır kocasından başkasının dokunmadığı yerlerinde bir yabancının elleri dolaşıyordu.Kalçası ile sandalyenin oturağı arasında sıkışan külodu çıkmak üzereydi. Birazdan en mahrem yeri bir yabancının gözlerinin önünde sergilenecekti. İçimde bunca ileri gitmemize, adeta şehvet patlaması yaşamamıza rağmen, yine de bana tepki gösterecek, külodunu çıkarmama izin vermeyecek korkusu vardı.Ama o da heyecan içindeydi. Zevk alıyordu. O da benim gibi yasak zevklerin ihtirasına kaptırmıştı kendini… Kocası uzun zamandır evde yoktu. Yapayalnızdı. Ben ne kadar bir kadınla sevişmenin açlığını çekiyorsam, o da bir erkekle sevişmeyi, sevilmeyi, doyuma ulaşmayı istiyordu en az benim kadar…Yabancı bir erkeğin ellerinin namusunu okşamasına karşı tepkisi, kalçasını hafifçe kaldırıp külotunun çıkmasına izin vermek oldu.Dizlerinden aşağı sıyırıp tek tek ayaklarını tutup kaldırarak çıkardım külodunu…Burnuma dayayıp amının kokusunu derin bir nefesle içime çektim yüzüne bakarken… Islaklığını hissettim dudaklarımda... Amından süzülen zevk sularının kokusunu aldım.Bacaklarındaki siyah jartiyer çoraplarla aynı seksilikte, siyah tülden minicik bir kumaş parçasıydı öptüğüm, kokladığım… Başım dönüyordu, kendimi cennette hissediyordum.Ela da benden farksızdı aslında… Kömür karası gözlerinde korku, şehvet, pişmanlık birbirine karışmıştı. Onu ürkütmemeye çalışarak, ağır çekim hareket ederek parmaklarımı araladım. İpeksi siyah tül külodu parmaklarımın arasından sıyrılıp yere düştü.Minicik ayaklarından tutup kaldırdım. Siyah jartiyer çoraplı bacaklarını omuzuma yerleştirip kalçalarını sandalyeden kendime doğru çektim. Sandalyesinden bana doğru yayılmıştı şimdi… Arzuyla şişip dudakları kabaran amının tüm güzelliği ortaya çıkmıştı.Başımı iki yana çevire çevire dudaklarımı dizlerinden içeriye doğru okşayarak ilerlettim. Jartiyer çorabın dantellerini geçip çıplak teninin sıcaklığını dudaklarımda hissettim.“Ahh…” diye bir inleme koptu dudaklarından… Saçlarımı kavrayan elleri kasıldı, ince uzun parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken aldığı zevkin etkisiyle kendine çekmeye başladı beni…Kendimi ona bıraktım. Dudaklarımla uyluklarını, çıplak tenini öperek, dilimin ucuyla yalayarak başımı olmasını istediği yere yönlendirmesine izin verdim. Az sonra benim dudaklarım ve onun kabarmış am dudakları birleşmişti.Başımı iyice amına yakınlaştırıp ıslanmış am dudaklarının tadına baktım. Derin bir inleme sesi çıkardı. Daha dilim değer değmez orgazm olmuştu. Uzun uzun yaladım. Amını, amının dudaklarını, amının içini, amından akan sularını...Çizgi şeklindeki amcığı kabarıp dış dudaklar açılmıştı, üst tarafta klitorisinin istekle kabardığını görebiliyordum. Pespembeydi amcığının içi, ıslaktı, parlıyordu. Dilimin ucuyla o kabarık klitorisine dokundum, minik minik yaladım.“Ohhh… Ovvvv… Mmmm….”Sürekli inliyor, saçlarımı çekiştiriyordu sertleşmiş bızırıyla uğraşırken… Hele dudaklarımı o noktaya gömüp çekiştirerek emmeye başladığımda iyice delirdi.Şehvet denizinin dalgalarına kapılmıştık. Sandalyede biraz daha kaydırıp bacaklarını kaldırdım. Hiç dokunulmamış arka deliğinde dilimi gezdirdim. Dilimle deliğini zorladıkça iniltileri sıklaşıyordu. Kalçalarını öpüyor, iki deliği arasındaki boşluğu yalıyordum.Kaçıncı orgazmını yaşıyordu bilmiyorum. Bacaklarının arasında kafamı sıkıştırıyor biraz dinleniyordu. Orgazm kasılmaları biraz durulunca bacaklarını büyük bir şehvetle olabildiğince ikiye ayırıp amını bana, dilime teslim ediyor, sürekli yalanmak istiyordu.Ayağa kalktım. Pantolonumu çözmeye başladım. Gözlerimi onun güzelliklerinden, bana sergilediği şehvet dolu manzaradan ayırmıyordum bunu yaparken…Oturduğu sandalyede iyice kaykılmış, beline kadar sıyrılmış kara çarşafıyla, ikiye ayrılmış jartiyer çoraplı bacaklarıyla, az önce sularını akıttığım pamuk gibi beyaz, yalanmaktan ve zevk sularının etkisiyle parlayan şişkin amcığıyla harika görünüyordu.Kömür karası gözlerini kocaman açmış, ortaya çıkacak aletime dikkat kesilmişti. Külodumu da pantolonla beraber indirince dışarıya fırlayan taş kesilmiş penisime baktı o iri iri açılmış gözleriyle… Ve o gözlerdeki beğeni, şaşkınlık ifadesini gördüm, kedinin ciğere baktığı gibi bakıyordu kasıklarıma… Yaşanacak zevklerin haberini alan ve taş kesilen sikime bakıyordu.Pembe dili dudakların arasından çıktı, ucuyla şöyle bir yalandı. Seks açlığı çektiği öylesine belli oluyordu ki… Biliyordum, çok emindim, Hasan aptalı aylardır bu güzelliğin tadını tatmamış, onu doyuramamıştı. Kendini kara çarşafın içine, hayatın zevklerine kapatmış bu seksi şey, aslında sekse, şehvete, doyuma, orgazmlar yaşamaya aç bir kadındı.Sonra ayağa kalktı. Karşı karşıya durduk bir an… Gözleri hala sikimdeydi. Ellerini sikime uzatacak gibi oldu, vazgeçti. Kapanan çarşafını yukarı çekip yaklaştı bana, çıplak amını sikime dayadı, kollarını boynuma doladı. Beni öpmeye, hırsla dudaklarımı somurmaya başladı. Suratımdaki amının sularının tadına bakıyor, etli dudaklarını bana emdiriyordu.Kalçalarından yukarı doğru çeke çeke çarşafını çıkardım. Uzun siyah saçları iri dalgalar halinde serbest kalmıştı. İlk kez görüyordum saçlarını… Çok güzeldi çok…Üzerinde sadece sütyeni kalmıştı. Çarşafının altında yıllarca gizlediği bütün hazineleri artık benimdi. Usulca sütyenin kopçasını açtım. Gün yüzü görmemiş kadının güneş yüzü görmemiş memelerini emmeye başladım.Günahın karşı konulmaz lezzeti sarmıştı ikimizi de. Kalçalarından kavrayıp kucağıma alırken bacaklarını belime doladı. Amını sikime sürtüyordu. Sırtını mutfaktaki fayans duvara dayadım.Islanmış amına sikimi hizalarken belime doladığı çoraplı bacaklarını gevşetip sikimi içine almaya başladı. Dibine kadar inince yine kasılmaya başladı.“Iıhhh…” diye inleyerek yüzünü boynuma gömdü. Of tanrım, amcığı daracıktı, sımsıkı sarıyordu sikimi… Ve ateş gibi yanıyordu, sanki yanan bir fırının içine girmişti erkeklik organım…Duvarla benim aramda sikilirken inleyip, dudaklarımı koparırcasına emiyordu. Balık etli kadını kucağımda tutmaktan yorulmuştum. Yavaşça bırakmaya başladım. Kucağımdan inmemek için bana sıkıca sarılıp gel gitlerini hızlandırdı, yine kasılıyor, yine orgazm oluyordu.Ayakta onu tutacak takatim kalmamıştı. Kucağımdan indi. Testislerime Ela’nın suları bulaşmıştı. Kendinden geçmiş, deli gibi sabırsız hareketlerle mutfak masasının üzerinde ne varsa kenara itip kendine yer açtı. Sırt üstü masaya uzandı bacaklarını benim için araladı.“Ela…” dedim. Yarı kısılmış gözleriyle bana baktı. “İstiyor musun beni? Seni sikmemi istiyor musun canım?” Cevap vermedi. Başını masanın kenarına koyup gözlerini kapattı. İki eliyle iki ayak bileğinden tutup dizlerini pergel gibi açtı.Elbette sik beni demesini beklemiyordum, onun yapısına tersti bunu söylemek, argo sözcükler kullanarak sikilmek istediğini belirtmek… Ama kapalı gözleri, titreyen dudakları, araladığı bacakları bana istediğim yanıtı veriyordu.“Çok güzelsin Ela…” diyerek yaklaştım. Ayak ucundan başlayarak parmaklarımla okşayarak ilerledim, jartiyer file çoraplı bacaklarını, ıslak kasıklarını, kasları titreyen karnını, uçları parmak gibi kabarmış memelerini boynunu okşadım tüy gibi… Arada eğilip dudaklarımı da yardıma çağırıyor, öpe okşaya ilerliyordum.Aldığı hazdan bütün vücudundaki ayva tüylerinin kabarmasını izliyordum. Memelerinden sonra boynunu, omuzlarını dolaştım. Dudaklarını öptüm. Gözlerini açmıştı yine kocaman, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Neden hemen bacak arasına girip sikmiyordum ki…Bense öylece öperek okşayarak onun beklediği yere, bacaklarının arasına değil, başının olduğu tarafa doğru yanaşmıştım. Omuzlarından hafifçe çekerek kafasını geriye doğru masadan aşağı sarkıttım. Amından akan zevk sularına bulanmış sikimi bu kez ağzına soktum. Belimi ileri geri yaparak etli dudaklarını yavaş yavaş sikerken memelerini okşuyordum.Elimi uzatıp amcığını okşamaya başladım. Avucumun içini dolduruyordu. Orta parmağımı küçük bir penis gibi amının içine sokmaya başladım. Parmağım ıslanmıştı suyundan, amına parmağımı sokup çıkardıkça avucumun içi de sertleşmiş klitorisine vurup duruyordu.En az benim kadar zevk alıyordu Ela… Ben etli dudaklarının arasında, ağzının içinde gidip geldikçe ne kadar zevk alıyorsam, o da parmağımın hareketlerinden, klitorisine şaklatarak vurduğum darbelerden o derece zevk alıyordu. Her darbede boğuk iniltiler kopuyordu boğazından…Hele ağzının içindeki sikimi içeriden diliyle yalamaya başlaması bitirdi beni… Boşalmaya çok yakındım. Böylesi bir güzelliğin, seks tanrıçasının her yerini kirletmek, döllerime bulamak istiyordum.Sonunda olan oldu. Sikimi gırtlağına kadar bastırdım ve boğazından içeri spermlerimi boşaltmaya başladım. Çekilmek istedi, saçlarından tutup bırakmadım. Çaresizce döllerimi yutmak zorunda kaldı. Boşalırken boğaz kaslarındaki yutkunma hareketlerini görebiliyordum. Döllerimi yutuyordu bu güzel kadın…Boşalmam bitince saçlarını bıraktım, geriye çekildim. Neye uğradığını şaşırmıştı. Masadan doğrulup kalktı. Kıçını masaya yaslayıp bana baktı. İnce uzun parmaklarıyla dudaklarının kenarındaki sperm damlalarını aldı. Ben de mutfak bankosuna dayanmıştım. Az önce boşalan sikimin ucundan bir iki damla sperm süzülüyor, hala tıp tıp damarları atıyordu.Ela kollarımda defalarca boşalmış, hayatında yaşamadığına inandığım bir şekilde sevişmenin zevkini almıştı. Uzun siyah saçları dağılmıştı iyice, lüleler ve bukleler halinde inerek iri göğüslerini kapatıyordu. Uzun boyu ile orantılı uzun bacaklarındaki jartiyer çorapları haricinde çırılçıplaktı, harika görünüyordu.Ağzının kenarlarındaki dölleri elinin tersi ile silerken yorgun argın sandalyeye bıraktı kendini... İçecek bir şeyler bulmak için buzdolabını açtım. İki bardak meyve suyu hazırladım, masaya getirip yanına oturdum.Yarım saat önce kara çarşafının içindeki çekingen, utangaç, ürkek Ela, şimdi çırılçıplak, kafasını omuzuma koymuş, midesindeki döllerin üzerine meyve suyu içiyordu. Nefes nefese kalmış derin derin soluklanıyorduk. Sevişmeye başladıktan sonra tek bir kelime konuşmamıştık.Meyve suyunu yarıya kadar içip masaya bıraktı sonra… Elini sikime götürüp okşamaya başladı. Testislerimi avuçluyor sikimi sıvazlıyor, göğsümü öpüyordu. Kalkıp kucağıma oturdu. Öpüşmeye başladık hırsla… Yine, yeniden alev almıştık.Bir elimle belinden tutuyordum diğer elimle memesini... Memesindeki elimi tutup bacaklarının arasına götürdü. Amcığını okşarken ben hızlandıkça Ela daha ihtiraslı öpüşüyordu.Kucaklayıp ayağa kalktım rahatça sikeceğim bir yer arıyordum evin içinde... Yatak odasına girmek istemiyordum. Hasan'ı hatırlayıp keyfimi kaçırmaya niyetim yoktu. Salondaki çekyata götürdüm. Üstüne çıkıp her yerimin bu eşsiz güzelliğe temas etmesini istiyordum.Misyoner pozisyonundaydık. Bacaklarını aralamış, şehvetle içine girmemi istiyordu. İkimizin de istediği şey buydu aslında… Tekrar sertleşip taş gibi olmuş sikimin başını dayadım ıslak amına… Elimle tutup sikimi o ıslak dudakların arasında ıslattım, klitorisini sikimin kayganlaşan kafasıyla okşadım.“Ohhh…” diye inledi kuruyan dudaklarını yalayarak… Kalçalarını yukarıya kaldırdı, bir an önce amcığına girmemi istiyordu, sikilmek istiyordu.“Oh, bebeğim benim, ateş gibi yanıyorsun, amcığın yanıyor sanki…” diyerek dudaklarına yumulduğum anda sikimi de bir hamlede amına kökledim.“Ihhhh…” diye inleyerek kollarıyla sımsıkı boynuma sarıldı, bacaklarını olabildiğince ayırıp sikimi vajinasında kaybetmeye çalıştı. Benim hafif kıllı kasıklarım onun kaymak gibi tertemiz kasıklarıyla birleşti. Hırsla gidip gelmeye başladım amında…Hayatımızdaki ilk ve son seksimizmiş gibi hareket ediyor, çılgınca sevişiyorduk. İçinden çıkıp Ela'yı ters çevirdim. Arkadan amına girip çıkıyor sularını sikimle götüne bulaştırıyordum. Aletim amındayken götüne parmağımı sokuyordum.“Ahhh…” diye minik bir çığlıkla inledi. Hem zevk, hem korku, hem biraz acı vardı inlemesinde…“İlk kez mi?” diye hırladım. Salakça bir soruydu benimki… Minicik göt deliği pespembeydi, hiç ellenip koklanmamış bir bakirenin gül goncasından farksız göt deliğine ilk zevklerini tattırıyordum.Bana yanıt vermedi, başını iki yana sallayarak inlemeye devam etti sadece…Aletimi amından çıkarıp ıslak göt deliğine yüklenmeye başladım. Amından akan zevk suları öylesine çok ıslatmasına, ıslak parmaklarımla deliğini iyice kayganlaştırmama rağmen sikimi birden bastırınca canı yanmıştı, boğuk bir çığlık attı.Aldırmadım çığlığına… İlk kez götünden sikiliyordu, genişletmeye çalıştığım büzük kaslarının sızlaması normaldi. Pompalamaya devam ettim. Durmak gelmiyordu içimden… Aslında o da durmamı istese durdurabilirdi beni...Ama tam aksine… Durdurmadığı gibi ağzından dökülen acı ve zevk inlemeleri eşliğinde, kalçalarına götürdüğü elleriyle götünün yanaklarını ayırıp bana bakire götünü sunuyordu.Götünden amına, amından götüne deliklerini değişe değişe sikiyordum. Zor oluyordu evet… Geri zekalı Hasan'ın siki epey küçük olmalıydı. Karısının amcığı genç bir bakireden farksızdı, daracıktı. Girip çıkmakta zorlanıyordum. Hele götü ondan daha da dardı.Yine de iyi dayanıyordu. Öğünmek için değil ama, gerçekten kocasının sikinden büyük olmalıydı sikim... Daracık amı sikimi bilezik gibi sarıyor, her girip çıkışımda am dudakları da sikime sarılmış olarak içeri girip çıkıyordu.“Ahhh…” diye inledi son götüne girdiğimde… Başını yan çevirip çekyatın kumaşına yatırmış, dudaklarını ısırarak içinde gidip gelen aletimin verdiği zevke odaklanmıştı. Sürekli inliyordu. Üzerine eğilip başını koltuğa gömdüm, saçlarını elime dolayıp götünde daha hızlı gidip gelmeye başladım.Boşalmak üzereydim artık ve götünden çıkıp amına girdim. Belinin ortasına bastırıp götünü iyice havaya kaldırdım. Sikimin başı artık rahmine çarpıyordu. Salonun duvarlarında Ela'nın zevk inlemeleri ve kasıklarım kalçalarına vurdukça çıkan şaplama sesleri yankılanıyordu. Tüm ağırlığımı verip rahmini doldurmaya başladım.İşim bitince o altımda yüz üstü uzandı. Sikim inmeye başlamadan götüne sikimi sokup ben de üstüne uzandım. Sikim küçülüp içinden çıkana kadar içinde hareket etmeye devam ettim. Yorgunluktan üzerine yığılıp kalmıştım.Ela’nın gözlerinden sessizce gözyaşları süzülüyordu.Sevişmeye başladıktan sonra ilk defa konuşmaya başladı.“Saçımı bile kimseye göstermezken elin adamının orospusu oldum. En büyük günahı işledim. Çocuklar okuldan gelmek üzere, git artık ne olur...” dedi.“Sana bunu yapmak inan aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama elimde değildi Ela… Çok güzelsin, çok alımlısın, senin cazibene dayanmak mümkün değil. Sadece minik ayakların bile bir erkeği yoldan çıkarmaya yetiyor.”“Bunca yıl koruduğum iffetimi şeytan gibi kanıma girip kirlettin sen...”“Hangimiz şeytan, tartışılır bence…” dedim yattığımız yerde uzun siyah saçlarını okşarken… “Sen, kara çarşafının altına giydiğin tanga külotla, bacaklarındaki file çorapla küçük bir dişi şeytansın aslında...” Güldüm sonra,“File çoraplı ayaklarını gösterip beni baştan çıkartan sensin, inkar etme… Ben sadece sana hayran bir günahkarım…”“Onlar benim iç dünyam sadece, seni kışkırtmak değildi amacım… Lanet olsun. Beni de günahlarına ortak ettin. Şehevi dünya zevkine kurban ettin beni de…”“Böyle düşünmene üzüldüm Ela… Bence karşılıklı oldu, ikimiz de zevk aldık yaşadığımız şeyden… Bu kadar çabuk unutmuş olamazsın. Az önce kollarımda zevkten ölüyordun. Kucağıma çıkıp sikimin üzerinde oturup kalkarken kendinden geçiyordun aşkım… Çok iyi biliyorum, kocanla hiç yaşamadığın zevkleri yaşadın benimle… Hasan sana asla bu zevkleri yaşatamaz bebeğim, güzel kadınım...” diyerek son bir ümitle şansımı denemek istedim. Ama olmadı.“Ben onu düşünmüyorum bile… Ben günaha girdiğim için kahroluyorum. Hasan beni bunca yıldır yaşadığım şehirde bile koruyamazken ona güvenip başka bir şehre gidemem. Sen de defol git ve beni yalnız bırak... Daha fazla konuşmak istemiyorum seninle…”Bu şekilde kovulmak zoruma gidiyordu. Üzerinden kalkıp kenarda duran kara çarşafının peçe kısmıyla aletimi temizledim.Ela yüzükoyun kapanmış hala ağlıyor, bana bakmıyordu bile… Yerden aldığım külodunu burnuma götürdüm. Derin bir nefesle ağına sinmiş amının zevk sularının kokusunu koklayıp cebime koydum.Şehvetin pişmanlığını ilk defa bu kadar ağır bir şekilde hissederek evinde
Mağaza Müdüresini Depoda Ayakta Siktim! (Can 31 Y., İstanbul)
Ben Can. Yaşanmış bir anımı paylaşmak istedim. Bir mağazaya sayım için görevli olarak gitmiştim. Sayımı gece yapacağımızdan altıma eşofman, üstüme de bir tişört giydim. Mağaza müdüresi mini etekli, beyaz gömlekli, şık, dolgun göğüslü ve koca götlü afet bir bayandı, ama çok agresif tavırları vardı. Sayıma 10 arkadaş katılacaktık, ama mağaza kapandıktan sonra başlayacaktık. Yani 2 saatimiz vardı. Mağaza müdüresine, "Bu arada depolarının sayımını yapalım, zaman kazanalım!" dedim. O da, stokta çok mallarının olmadığını, ama deponun karışıklığından dolayı çok dar olduğunu, ancak iki kişinin çalışabileceğini ve güvenlik açısından sayımın başında kendisinin de bulunması gerektiğini söyledi. Ben de, "O zaman ikimiz sayalım!" diyerek depoya yöneldim. Peşimden geldi, ama uflaya puflaya. Sayımları sevmediğini falan söylüyordu.
Göt kadar depoya girince, "Ben de sayımları sevmiyorum, ama ekmek parası, ne yapalım!" dedim. "Evlisin ve ev geçindiriyorsun canım, dimi?" diye sordu. "Evet canım!" diye takıldım. Her kelimesinin sonuna 'Canım' ekleyerek konuşuyordu ve ben buna güldüm. Gülmemin sebebinin de adımın 'Can' olduğunu söyleyerek açıkladım, ama o daha bir hevesli 'Canım' demeye, espiri yapmaya başladı. Onun adı da 'Gül Afet' imiş. "Tahmin etmeliydim 'Afet' adını!" diye takıldım.
Sayım yaparken karıştırıyor, arada bir, "Hay kafama sokayım, hay beynime sokayım!" gibi argo laflar ediyordu. O agresif kadın gitmişti. "Sayım yapmanın yararları, bak stresin gitti!" dedim. "Agresifliğimin sebebi özel!" deyince, ben herhalde aybaşısı var diye düşündüm ve "Pardon!" dedim ve ekledim, "Böyle daha sempatiksiniz, ilk geldiğimde, ne aksi biri diyordum sizin için!" dedim. Eğildikçe göğüsler, bacaklar fora oluyor, arkasını döndüğünde resmen götünün çatalı, kırmızı külodu görünüyordu. Benim yarrak kalkmaya başladı tabi. Ve sıcak olan depodan hava-su almak için kapıya yöneldim. İki kişi yan yana değmeden geçmek imkansızdı, depoda raflar alanı daraltmıştı. Yol vermek için doğrulup kenara çekildi, ama arkadan kalçalarına sürtünerek ve özür dileyerek anca geçebildim. Kısa süre de olsa, kalkmış yarrağımı götünde hissetmişti. "Özür dileme canım, imkanlar bu kadar, burdan çıkana kadar daha çoook sürtüneceğiz!" dedi. İkimiz de güldük.
Döndüğümde kapı kilitliydi, ben zorlayınca, açtı, "Gel!" dedi ve tekrar kilitledi. Üzerindeki gömleği çıkarmış, beyaz bir askılı ile duruyordu. "Mağazadakiler böyle görmesin, çok sıcak, ne yapalım, istersen sen de çıkar!" dedi. Ben üzerimdeki tişörtü çıkarınca, üst kısmım çıplak kaldı tabii. Vücudumu inceliyordu. "Ya bunlar kas mı? Dokunabilir miyim?" diye sorup, karnıma elini sürdü. Okşuyordu adeta. "Yeter bak hoş olmaya başladım!" diyerek kalkan sikimi düzelttim. Bu sefer o müsaade isteyip sürtünerek geçti. Tam sikim götünü ortalamışken durdu, güya mal sayıyordu. Yan raftaki ürünlere uzanmaya çalıştı, ama ayağı raftan kayınca düşmek üzere iken yakaladım. Kollarımın arasındaydı. "Ne kadarda güçlüsün, he!" diyerek yere inmeye çalıştı. Dokunmadığım yeri kalmadı tabi. Resmen arkadan dayamış vaziyette, halen kolundan tutuyordum. Elindekileri yere bırakmak için eğilince, külotunun olmadığını gördüm. Ben bir ara dışarı gittiğimde külotunu çıkarmış olmalıydı. Belinden tutup, istekli bir şekilde dayamaya başladım.
Kocası ile ayrılmak üzere olduğunu, 6 aydır görüşmediklerini ve o yüzden biraz dengesiz olduğunu söyledi ve "Seninki de hemen kalktı! Beni beğendin yani?" diye sordu. "Beğenmek ne kelime, bayıldım!" dedim. "Eee güzel biriyim, işim de güzel, ama herif yok!" dedi. Artık dayanamıyordum o vaziyette arkasından sikimi çıkarıp amına dayadım. Bana yardımcı oluyor, eliyle amına yerleştiriyordu. Hiç konuşmadan 20 dakika siktim ayakta. Kendisi 2 kez orgazm olmuş ve "Artık boşal!" diye yalvarıyordu...
Çevirip dudaklarını, boynunu, boğazını, göğüslerini yaladım, ulaşabildiğim her yerini öpüyordum. "Çök!" dedim ve bir anda göğüslerinin arasına boşaldım. Sikimin ucunu yalıyor, kalan spermlerimi yutuyordu. Üstündekini oradan başka birşeyle değiştirdi. Rafa sakladığı külodunu giymeden de amını götünü bir güzel yaladım. "Çok güzeldi canım, ama bunu saymam! Sayımdan sonra gitme, seninle mağazada kalalım, şöyle doya doya sikişelim!" dedi. "Tamam!" dedim.
Sayımdan sonra mağazada sabaha kadar her pozisyonda müdüreyi siktim. Halen bazı geceler mağazada buluşmaya devam ediyoruz. Kocasından ayrıldı, bazen evinde sikiyorum artık. Bu aralar hiç agresif değil yani :))
[Can]