Bazen sadece bedenen yaşıyorsunuzdur. Bazılarının ruhu çoktan uçmuştur, kalbi uzaklara göçmüştür, aklı bambaşka dünyalara dalmıştır.
Mesela ben, Han Jisung. "Aklı beş karış havada" derler benim için. Arkadaşlarım yaşayan bir ölü olduğumu söylerler genelde. Gelelim tüm bunların sebebine; Lee Minho. Çocukluk aşkım, aynı zamanda da küçük Jisung'un katili. Hayallerimin, sevgimin, ruhumun ve kalbimin katili..
.
.24 Eylül 2019, Busan
"Hey! Han Jisung, sen şu Lee Minho'nun meşhur aşkı mısın yoksa?" Durdukları yerde tepinen iki çocukta gezdirdim bakışlarımı sakince. Aşırı bir tepki vererek her şeyi mahvetmek istemiyorum. "Hayır, oradan bakılınca ibne gibi mi duruyorum?" Kendimden tiksindim, iğrenç. Bu role bürünmek midemi bulandırıyor ama her şey sevgilim için..
"Korkaksın Jisung. Sizi öpüşürken görmüş Yeosang, inkar edemezsiniz." Tiksindirici bir şekilde kıkırdayan Jeonghan'a bakarak yutkundum. Tanrı aşkına! Bir bu eksikti.. "Lütfen kimseye söylemeyin." Çaresizlik böyle bir şeymiş.. Lanet gelsin. "Yalvar, ibne." Düzgün konuş amına koyayım diye bir tane çakasım var suratına, göt lalesi. "Jeonghan, haddini aşma." Şakaklarımı ovarak oturduğum merdivenden kalktım ve üstümü başımı silkeledim. "Aww, küçük Jisung bizimle dövüşmek mi istiyor yoksa?" Sakince postacı çantamı omzuma attım ve sarı, dalgalı saçlarımı düzelttim. "Hayır, küçük Jisung sizinle uğraşamayacak kadar meşgul." Sizin gibi sürtüklere de kimse inanmaz zaten.
Hızlıca oradan uzaklaşarak bir sigara yaktım ve bulduğum en yakın parka tünedim. Sanırım bizimkilere haber vermem gerekiyor.. Bu aptalların ne yapacağı belli olmaz. Ama.. Minho'ya söylemeye korkuyorum.
.
.27 Eylül 2019, Busan
"Ne demek öğrenmişler? Jisung sen çıldırdın mı! Ne sakin olması amına koyayım? Ailem bunu öğrenirse beni buradan gönderir. Aptal!" Dolan gözlerimi saklama gereği duymadan çemkirmeye başlamıştım. "Ben söylemişim gibi davranma!" Yanağıma yediğim sert ve benim için birçok şey ifade eden tokadı sindiremeden gözyaşlarım dolgun yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Yağan yağmura ve gecenin karanlığına aldırmadan bulunduğumuz parktan koşarak uzaklaştım. Bitmişti, benim için Lee Minho bitmişti.
.
.Günümüz, 11 Aralık 2024, Busan
Ders arasında kafeteryada sıcak çikolatamı yudumlayarak camdan dışarıyı izliyordum. Hyunjin'in dersi bittiğinde beraber kütüphaneye gidecektik araştırma projemiz için.
"Hey, Han Jisung. Naber?" Başımı çevirdiğimde karşımda dikilmiş olan silüeti bir yerden çıkaracak gibiydim sanki. "Buyur?" Biraz odun oldum sanırım.. "Şey, konuşmak istemiştim sadece?" Ne kadar da rezilim.. Basit bir sohbete böyle mi girilir ulan? "Kusuruma bakma..Dalgınım da biraz. Otur istersen?" Karşımdaki sandalyeyi işaret ederek gülümsedim. "Şu meşhur Jisung ile tanışabilmek için çok beklemiştim, bugüne kısmetmiş." Komik çocuk. Kıkırdayarak karşıma geçişini izledim karşımdaki kızılın. "Senin adın ne pekala?" 22 yıllık hayatımda kırmızı saçı ilk defa birine bu kadar yakıştırıyorum amına koyayım. "Choi Yeonjun ben, de mimarlıkta üçüncü senem." Bana gülümseyerek el uzatışıyla çocuğun elini sıktım, şimdiden ısındım bu elemana. Arkadaş edinmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Memnun oldum, Choi."
"Ben de memnun oldum, Han."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dauphine | Minsung
FanfictionKalbimin içinde yuva kurdun, kendi ellerinle parçaladın. Ruhuma hayat verdin, bile isteye söndürdün. Nefesimdin, soluğumu kestin. Gençliğimin hırsızı, kalbimin ağrısı.. Tüm bunlara rağmen bana bir yaşam vaadiyle geldin. Bana sevmeyi, sevilmeyi başta...