Medya: Eviva DeSorcess
Deli gibi nefes almama rağmen kesiliyordu nefesim. Azrail sıkar gibiydi boğazımı. Ellerim tir tir titriyordu. Birazdan kapıdan girecek olan kişiler mi tedirgin etmişti beni? Yoksa beynim bana oyun mu oynuyordu?
İçimdeki ses bana sakin kalmamı söylüyordu.Peki ben ben değilken ben bene bunu nasıl söyleyecektim? İstemsiz bir şekilde elim elbisenin boğaz kısmına gidiyordu. Yavaşça çekiştirdim. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Çok derin bir nefes daha aldım.
Daha iyi hissediyordum. Taa ki kapı açılıp kapıdan içeriye iki kişi girene kadar.
Gümüş rengi uzun saçları , altın rengi gözleri ve minyon boyuyla sanki bir melek gibiydi. Ondan gözlerimi alamıyordum. Bu kişi kesinlikle Mey olmalıydı. Tanrı tarafından kutsanmış Yüce Azize Mey. Herkesin neden kendisine hasta olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum. Daha 11 yaşında olmasına rağmen gözleri kamaştıran bir güzelliğe sahip.
Yanında gelen ise Eviva'nın yakın arkadaşı olan Arden. Buz mavisi saçları ve gökyüzü gibi mavi gözleri ile ondan da gözümü almam zor olmuştu.
Beni görmeleri ile ikiside çok resmi bir selamlama yapmıştı. Mey ' den gözlerimi alamıyordum. Elbisesini zarif bir şekilde tutuşu , eğilişi, narin gülümsemesi bir insandan çok Tanrıçayı andırıyordu. Resmen gözlerim her hareketini ağır çekime almıştı. O kafasını kaldırıp gülümserken birden kendimi yerde bulmuştum.
Salak Arden üstüme atlamıştı. Sahi ya Arden daha çok neşeli bu resmi şeyleri sevmeyen biriydi.
"Kalk üstümden! Lanet olsun! Ardennn!"
"Hadi ama Eviva biricik erkek arkadaşın Arden'i özlemdin mi?" Zor zor onu üstümden attım. Ayağa kalktı ve elini bana doğru uzattı.
Elini tuttum ve onu yanıma çektim. Bu sefer yere yapışan kendisiydi. Sızlanarak konuştu.
"Hey hey! Bu da neydi şimdi?" Biz bunları yaşarken kıkırdama sesleriyle Mey'e baktım. Bize bakıp kıkırdıyordu. Ona baktığımı fark edince eliyle ağzını kapattı ama güldüğü inip kalkan omuzlarından anlaşılıyordu.
"Kaba kuvvet hiç sana göre değil Eviva." Diye söylenen yine Ardendi. Onu umursamadan düşürüldüğüm yerden kalktım. Olive tarafından bana (zorla) giydirilen elbiseyi silkeledim. Bu sefer sızlanma sırası bendeydi.
"Hadi ama bu kadarcık şeyden mi yere mıhlanaıp kaldın? Yaptığını bebekler bile yapmadı." Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
"Bekle bekle! Ne? O tanrıları bile kıskandıracak muhteşem ötesi gülümsemen nerde?" Hızlıca yerden kalktı. Mey de Arden de soru işaretleri ile bana bakıyordu. Onlara ne bakıyorsunuz bakışları atmama rağmen halen bana bakiyorlardı. Arkamdan gelen abimin sesi ile ona döndüm.
"Kusura bakma Arden bir daha o gülümsemeyi zor görürsün. Ayrıca kardeşime öyle bakmayı kes. Gözlerinle yedin kızı." Hadi ama daha 12 yaşındayım. Arden de bir o kadar. Daha veletiz be. Sein gerçekten bayağı kıskanç gibi.
Açıkçası bu hallerine gülmemek için zor duruyordum. Şuanda iki tane velet birbirine öldürecekmiş gibi bakıyordu. Gülmemek için kafamı çevirdiğimde Mey ile göz göze geldim. Birden ikimizde kahkahayı kopardık.
O kadar çok gülmüştüm ki neredeyse gözümden yaş gelecekti. Sakinleştiğimde abim ve Arden bana garip garip bakıyordu.
"Ne? Ne bakıyorsunuz?"
"Herneyse. Şimdi benim Tanrı bellediğim Eviva nerde? Nazik, sakin olan."
"Hadi ama Arden büyüyoruz. Elbette değişeceğim. Sencede aynı kalmamı beklemen daha garip değil mi?" Arden bana garip garip bakıyordu. Sonra arkamdaki melek resmen dile geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulan Kadının İkinci Yaşamı
LosoweUnutulan bir karekter. Öylesine ölen. Sadece acı çeken. Ve ben şimdi onun bedenine sahibim. Okuduğum novelin içine girdim ve öylesine acı çekip ölen bir karakterim. Amacımsa bu kadını kurtarmak. Hikayenin gidişatı kimin umurunda. Savaşıp bu kadın i...