Nico Roux

392 24 11
                                    

Babam ile yaşadığımız konuşmanın ardından, Nico ile kulübemize dönmüştük. Gelmeyi pek istiyor gibi gözükmüyordu - fakat, şu cadılık olayı konusunda kafası karışmış gözüküyordu.

Zaten bana normal davranmazken, şu an fazlasıyla tuhaf bir yaratıkmışım gibi davranıyordu.

Nico ile biraz eşya aldıktan sonra (benim eşyalarımın içerisinde, Effie de vardı) doğruca, Melez Kampı'nın dışına ilerledik. Nico oldukça tedirgin gözüküyordu.

"Cisimleneceğiz," dedi babam. "Nico, çoğu kişinin ilk cisimlenmesinde biraz midesi bulanır."

"Sorun değil." dedi sakince. Ardından başını öne eğip olacakları beklemeye başladı. Babamın elini tutum, Nico'da diğer elimi tutuyordu.

Etraf bulanıklaştı, gözlerimi yumdum. Açtığımda Roux Malikanesinin girişindeydik. Malikanemiz, Roux Ailesi ile artık pek bağlantımız olmasa da, ailenin verdiği bir malikaneydi. Bize çok nadir uğrarlardı, bizse onlara hiç gitmezdik.

Malikanenin bahçesinin giriş kapısından geçtiğimizde, krupumuz Leon ve arkasından Lexi, bize doğru koşmaya başladı.

"Leon! Lexi!" dedim, yere eğilip onları severken. Nico'ya baktığımdaysa, kruplarla değil de, gökyüzü ile ilgileniyor gibiydi. Hava bulutlarla doluydu. Melez Kampı'nın aksine, güneş hiç gözükmüyordu bile. Fakat buraya alışmıştım. Little Hangleton güzel bir köydü. Malikanemiz ise, Little Hangleton'un uçlarında bir yerde kalıyordu. Çevresinde neredeyse hiç yapı yoktu.

O sırada bize doğru gelen ev cinimizi gördüm. Nico ev cinine çok tuhaf bir şekilde bakıyordu.

"Bu Kirby," dedim. "Ev cinimiz."

"Ev cini?" dedi tek kaşını kaldırıp. Bilmiyor muydu? Ah, buna şaşırmamam gerek sanırım. Muggle'lardan bir farkları yok resmen.

Cevap vermeden eşyalarımın hepsini Kirby'ye verdim. Ardından bahçe boyunca ilerlemeye başladım. Leon ve Lexi beni takip ediyordu.

Giysimin cebinde duran pofyumağım Effie ise, korkudan hiçbir ses çıkaramıyordu.

Evin kapısı, az önce Kirby çıktığı için açıktı. Eve girdiğim gibi Effie'yi yere bıraktım. Eve gelmek bile beni rahatlatıyordu. Üstelik, yazın bile serin ve sakindi burası.

Nico ve babam arkamdan eve girdi. Kirby ise minik bedenine rağmen, onca eşyayı zar zor taşıyarak arkalarından geldi.

"Rosie ve Ria nasıl?" dedim Kirby'ye, "Onlara iyi baktığını umuyorum."

"İyiler, efendim..." diye mırıldandı.

"Güzel." dedim. "Lütfen derhal yemeği hazırla."

"Pekala, pekala efendim." diyerek uzaklaştı.

Babam, bana dönüp, "Sana birkaç mektup geldi. Masanın üstünde duruyor." dedi, ardından "Yemek vaktine kadar çalışma odamda olacağım." diye ekleyerek o da gitti.

"Babam şu sıralar yeni kitabı ile çok uğraşıyor." dedim, Nico'ya. "O bir yazar. Aynı zamanda profesör. Fransa'daki bir okulda Sihir Tarihi profesörlüğü yapıyor. Ve kitapları da genelde Sihir Tarihi ile ilgili oluyor. Belki de kitaplarından birisi olan Sihrin Hikayesi'ni duymuşsundur... Ah, şey, duymamışsındır... Pardon."

Nico mahcup bir şekilde elini ensesine götürdü. Bense, masanın üstündeki mektuplarıma baktım. Birisinin üstünde pembe süslemeler vardı, çok dandik duruyordu. Diğerinin üstünde ise sadece yazı vardı, biraz resmi gibiydi.

Elime süslü olanı aldım. Okumak konusunda biraz kötüydüm, disleksim sağ olsun. Fakat yazıları zar zor seçebilmiştim:

"Caitlin..." diye mırıldandım. Kız Seçmen Şapka'ya rüşvet falan vererek Slytherin'e girmiş olmalıydı herhalde(!)

Diverse [Narnia, Percy Jackson ve Harry Potter. Nico di Angelo, Scorpius Malfoy & Edmund Pevensie fanfic.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin