9

2.6K 176 3
                                    

Melih beni görmeden direk acil çıkışa ilerledim. Bu hayatımdan nefret ediyordum. Gizlemekten , saklamaktan ve heran yaşadığım şu ölüm korkusundan. Tamam biliyorum bir gün bunlarda geçicekti ama ne zaman ?

Ne kadarı geç miş ?

Veya ne kadarı gel ecek ?

En önemli soru gelecek gel ecek mi ?

Gelicekse de hayallerim olarak mı yoksa kabuslarım olarak mı gelecek ?

Ya da canımı almaya gelen Çakal hiçbiri mi diye cevap vericek ?

Öyle değil mi . Ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz. Ya şimdi ya yarın yada ilerki zamanlarda gelmiş olan gelecekte. Kim bilebilir ki ne zaman gözlerini yumup veda etmeden sonsuzluğa gideceğini ? Bu da bu dünyanın kurallarından biri . Kabullenmek istenmeyen kurallardan. Bilinmeyen bir sır gibi ,  incecik bir ipin üzerinde yürümek gibidir gelecek. Bilmessin , hayaller kurarsın , korkarsın gelecekten. Ama akıllarda dolaşan soru . Gelecek ne zaman GELecek ?

Ben yine düşünce denizinde boğulurken. Ege geldi.

- Nerde kaldın ?

Dedim hafif bir sinirle. Zira bunum geç kalmalarından dolayı Melih'e yakalanıyordum.

-Geldim  işte uzatmaya gerek yok.

Hiç cevap vermeye tenezzül bile etmedim ve asansöre binip tuşlarla 1996  yazdım. Buranın kuruluş tarihiydi.

-Hoşgeldiniz gençler buyrun benim.odama.

Aziz abi karşılamıştı bizi. Bu adamı seviyorum . Ne kadar siyah olsada içindeki umut kıvılcımları hiç sönmüyordu.

Aziz abi odasına giderken bana söylenmeye başladı.

- Afra burada bu kadar aç kurt varken senin böyle giyinmen ne kadar doğru ?

- Bana bir şey yapamadıklarını hepimiz biliyoruz.

Diyerek tersledim biraz.

Odasına geldiğimizde arkadan Ege geldi ve kapıyı kapattı. Bu odanın birazı camla kaplıydı. Bu camdan biz bardakinleri görebiliyordum ama onlar bizi göremiyorlardı. Bizimkinlere baktığımda gayet neşeliydiler. Duygu Can'ın omzuna yatmış kahkaha atıyordu. Ah Duygu Ah ...

-Evet gelelim asıl meseleye. Mektuptan haber aldım. Tam olarak ne yazıyordu.

Ah şu meltup ! Hatırladıkça sinirlerimi  doruğa çıkaran şu mektup ! Unutsak olmuyor mu ?

- Merhaba Ege ve Afra. Ben Çakal babanın katili. Sandığım kadar zeki değilmissiniz ki bu mektup şuan elinizde ve ben halen yakalanmadım. Emin olun ki siz ölmeden ben ölmicem.

                           -ÇAKAL

Ege cevaplamıştı soruyu. Ben ise zekilik kısmında kalmıştım.

- Yazı nasıldı . El yazısı filan.

Bu soruya direk atıldım. Çünkü baya mektuba dikkat etmiştim.

- Bilgisayardan yazılmış ama köşesinde yırtık gibiydi. Sanki makine bozulmuşta kağıt takılmış gibi.

Aziz Amca uzun bir süre düşümdülten sonra ağzını araladı ve benim kortuğum bir kaç kelime sarfetti.

- Akın ve Buse miydi ? Onlarda gelsin . Bu oyuna onlarda katılacak.

Buna izin veremezdim. Onları bu ateşe atamazdım.

- Onları bu işe bulaştırmasak. Onlar masum . Onları tehlileye atmak istemiyorum.

Masum bir ses tonu kullanmıştım. Ne yapıyım Buse benim için çok değerliydi.

-Ege oğlum Akın dövüş konusunda nasıl ?

- Bi ara bildiğim kadarıyla bu konulara merak sarmıştı ama hic görmedim.

-Afra Buse nasıl ?

- Onu bulaştırmak istemiyorum zaten bildiği için tehlilede.

Ne diye bilirdim ki Buse bu oyundan uzak olmalıydı o kadar !

-Evin etrafına biraz daha koruma gönderiyorum. Buse'yle Akına da kendini savunacak kadar bir şeyler öğretin . Zarar gelmesin.

Aziz Abi önünde duran siyah bardaktan bir kaç yudum su aldı ve biraz durdu. Bir şeyler söylicek gibiydi ama söyliyemiyordu. Ben ise merakla ağzına bakıyordum. Biraz daha durduktan sonra gözlerimin içine baktı.

- Afra babanın öldüğü eve gidicez. Sen de geliceksin. Bir açık arıyoruz. Bir anı , bir fotoraf ne biliyim bir ipucu. 1 hafta sonra ona göre hazırlan ...

Ve ben sahalara geri döndüm...
Yorum ve vote larınızı unutmayın. Bu sefer hedef koymuyorum çünkü düşünfelerinizi merak ediyorum...

BELA Mı Dedin ?? (bir Kiz Mafya Hikayesidir)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin