Yeterince iyi değiliz. Sıradan hayatlarımız var. İnsanların hayatlarıyla kendimizinkini kıyaslıyoruz. Mükemmel olduğunu düşündüğümüz insanları örnek alıyoruz. Kendimizi onlarla kıyaslıyoruz. Ve en önemlisi aynaya baktığımızda gördüğümüz insandan memnun değiliz. Monotonlaşan, tekdüze bir hayatın tutsağıyız.
Aşk insanı büyüleyebilir ve hayatlarının bu monotonluğunu değiştirebilir. Ama aşk sizi ele geçiremez. Tamamen sizi yönetemez.
Siz siz olduğunuz için aşık oldunuz. Sizin kalbiniz. Sizin beğendiğiniz insan. Sizin hoşunuza giden özellikler. Aşk mükemmel bir şey. Fakat insanların hayatları o kadar monotonlaştı ki hayatlarının seyrini değiştirebilecek güce sahip olan bu duygu abartılarak anlatılıyor. İnsanlar aşkı övüyor, büyütüyor, şiirselleştiriyorlar. Dillerinden düşmüyor bu illet. Herkes çok seviyor ve sevdikleri gidiyor. Peki gidenler nerede o halde? Siz etrafınızdaki insanların hepsi anlattıkları kadar aşık olabiliyorlar mı sanıyorsunuz?
Hiç kendini erkek arkadaşın için fazla iyi buldun mu? Hiç çirkin bir kızı yemeğe götürdün mü? Kaliteli aşk buna denir. Sevdiğimiz insanı seçerken görünüşe önem veriyoruz, kültüre ve eğitim düzeyine de. Bunlar da aşk elbette. Bunlar da güzel şeyler. Fakat bir kızın saçlarına aşık olup da ben yaşlılığında bile sevebilirim seni demek çok da gerçekçi değil.
Bu bir aşk hikayesi, evet. Ama bu sadece bir aşk hikayesi değil. İki insanın birbirine karşı duyduğu saygının, hissettiği koruma içgüdüsünün, verdiği değerin de hikayesi.
~Güven, aşktan daha asil bir duygudur.~
-İyi okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel, Yaratık'ı nasıl sevdi?
Teen Fiction" Ona yalan söylemek istemedim. 'Sana ilk görüşte tutuldum çünkü çok güzelsin' dedim. 'İşte aramızdaki en büyük fark. Ben senin ruhuna aşık oldum' dedi. 'Ruhum sensin.' dedim 'Şimdi ne kadar güzel olduğunu anladın mı?'" Gerçek olaylardan ilham alına...