2. Bölüm - Antrenman

31 2 0
                                    

Şarkı: Eminem - Guts Over Fear ft. Sia

***Doğukan'ın ağzından***

     Şortumu ve tişörtümü giydim. Vanslarımı ve çoraplarımı çıkardım. Giysilerimi, yeni bulduğum bilekliği ve saatimi çalışma grubundaki diğer arkadaşlarım gibi bana ayrılan dolaba yerleştirdim. Salona yürüdüm ve ısınma koşusuna başlamış olan arkadaşlarıma katıldım. Bana ne oluyordu böyle? Neden hiç konuşmadığım, tanımadığım, yakından bile görmediğim bir kızın Kerem bozuntusuyla yakın arkadaş olması beni bu kadar sinirlendiriyordu? Koşmaya devam ettim. Günün birinde herkes o Kerem denen pisliğin gerçek yüzünü görecek. Bana, bize yaptığı cezasız kalmayacak. İp atlamak için durdum. Su şişemin yanına koyduğum ipi aldım. Atlamaya başladım. Bir an o gün başımız derde girdiğinde olduğu kadar gergin hissettim. Zavallı çocuğu, Berkay'ı hatırladım. O gün onu bulduğumuzda alt katın tuvaletinde yüzündeki kanları yıkıyordu. Birisi onu feci benzetmişti. Alt katta sadece resim atölyesi vardı ve bu nedenle çok insan gelmezdi. Onu gördüğümüzde Mert de ben de çok korkmuştuk. Ona yardım etmeyi teklif ettik ama kendisi halledebileceğini söyledi. "Seni hemşireye götürelim. İyi durumda değilsin." "Hayır Doğukan ben iyiyim. Bir şeyim yok merak etmeyin. Zaten bu son ders, eve gidiyorum." Mert cidden çok kızmıştı "Bunu sana kim yaptı?" "Önemi yok. Bunu yapan, yapmakta haklıydı." Kendimi tutamamıştım ve biraz bağırarak "Adamlık mı lan bu?" demiştim. "Boşverin siz sınıfınıza gidin. Birazdan zil çalar." Atölyedeki çalışmamız bitmişti. Toplanıp evlerimize gitmiştik. Ertesi gün rehberlik hocası Mertle ikimizi yanına çağırmıştı. 45 yaşlarında bir adam ve Kerem de rehberlik odasındaydı. "Evet çocuklar, sizi neden çağırdığımı biliyorsunuz. Bir açıklamanız var mı?" Mertle birbirimize baktık. "Hocam bir fikrimiz yok. Neden çağrıldık?" konuşmakta iyi olan Mertti. "Bu beyefendi Berkay'ın babası ve Kerem de Berkay'ın en yakın arkadaşlarından biri. Bu anlamanızı sağlamıştır her halde." Bir şey yapmışız gibi konuşulması sinirimi bozmuştu. "Hocam doğrudan ne olduğunu söyleyebilir misiniz?" sesim yükselmişti. "Çocuklar, Berkay'a resim atölyesinde saldırdığınızı biliyoruz. Kerem her şeyi görmüş." İşte tam da o anda hissettiğim gerginliği şu an hissediyordum.

     Dört yüz tane atlamıştım bu yüzden ipi su şişemin yanına koydum. Antrenörümüz gelmişti ve esneme hareketleri yapmak için bir halka oluşturmamızı istedi. Doruk adında biraz şişman olan bir çocuğa ortaya geçmesini söyledi ve esneme hareketlerini yapmaya başladık. "Hocam ne diyorsunuz? Biz neden böyle bir şey yapalım? Doğukan da ben de Berkay'ı severiz." Yumruklarımı sıkmıştım."Bak Doğukan'ı korumaya çalışmanı anlıyorum ama öfke nöbetleri geçiriyor ve kendisini kontrol edemiyor. Bunu biliyorum. Küçücük bir şeyi bu nedenle büyütmüş olabilir." Tüm dikkatimi Kerem'e vermiştim. Gözlerinin parladığını görebiliyordum. Bu çocuk bizimle eğleniyordu. "Hocam Berkay'a kimin yaptığını sordunuz mu?" Mert'in sesindeki endişeyi hissettim. "Bu gün doğal olarak okulda değil ve babasına da evde hiç bir şey anlatmamış. Selim Bey bu nedenle buraya geldi."

     Kum torbalarına geçmiştik. Sekiz kişilik grup ve dört tane kum torbası vardı. İkili gruplar olup sırayla çalışacaktık. İlk ben başlayacaktım. Hafif yumruklarla başladım. "Berkay'a sorun. O biliyor Doğukan da ben de bir şey yapmadık." Kerem'in yüzündeki kaslar gerilmişti. "Sen yaptın dimi lan? Pislik! Ne istiyorsun lan bizden? Bizi geçtim o çocuk sana arkadaş diyor, dost diyor. Bana yaptığında haklıydı dedi. Şimdi de öfke meselem yüzünden bana mı suç atıyorsun? Nasıl bir şeysin lan sen?" Kerem'in ağzı açık kalmıştı. "Doğukan ne biçim konuşuyorsun? Biz seninle kızgınlık anında sözlerimize hakim olmayı konuşmadık mı?" "Hocam ben dayanamıyorum. Çıkabilir miyim lütfen?" hocanın cevabını beklemeden dışarı çıkmıştım. Mert hala içerideydi. İşte o gün ben Kerem'in nasıl biri olduğunu anlamıştım. Kibirli, egosu yüksek... Zavallı Berkay'ı onu dövmekte haklı olduğuna bile inandırmıştı.

     "Doğukan! Benim sıram hadi kardeşim." Semih'in sesini duydum ve bir anda ürperdim. Unutmuştum. Kum torbasını, onun sırasının çoktan geldiğini, kick box antrenmanında olduğumu, zamanı bile unutmuştum. Sadece tüm sinirimle yumrukluyordum. Durdum. Su içmeye gittim. Hikayenin sonrasında disiplin cezası yiyorduk. Fakat daha sonra Berkay bizim yapmadığımızı, kimsenin yapmadığını, rehberliğin bu işle ilgilenmesinin onu üzdüğünü söylüyor ve bizim cezalarımız siliniyor. "Hey Berkay, Kerem'in yaptığını biliyorum. Artık onunla eskisi kadar yakın olmamanın nedeninin bu olduğunu da biliyorum. Neden hiç bir şey söylemedin? Hocalar sana yardım edebilir ve Kerem bizi suçladığı için pişman olabilirdi." "Bak Doğukan, mesele onun kız arkadaşıydı. Tamam mı? Ben o kızdan çok hoşlanıyorum. Yeni ayrıldılar ve kıza o seni hak etmiyor diye ben dedim. Haklıydı."

     Antrenman bitmişti ve üstümü giyiyordum. Yaşadıklarımı düşünmek Kerem'e olan nefretimi arttırmıştı. Eski sevgilisi Hande'yi düşündüm. Hande'yle çok yakın arkadaşlardı sonra Kerem ona açılmıştı. Tüm onuncu sınıflar hatta on birinci sınıflardan bazı çocuklar bile onların hikayesini biliyordu. Neden? Neden insanlar onu ve onun etrafındakileri biliyor. Ben neden dışlanılan, korkulan oluyorum? Nedenin biliyorsun. Çünkü o yakışıklı sersem. Sen hiç kendine aynada baktın mı? Onun gibi renkli gözlerin olması gereken yerde Kırmızı saçların ve çillerin var. Sorumlusu da o lanet baban. Evet sinir krizlerinin ve her yere, herkese saldırmanın nedeni de o.

     Saatimi taktım. Yeni bulduğum bilekliğe baktım. Sahibinin kim olabileceğini düşündüm ama aklıma kimse gelmiyordu. Bilekliği sağ bileğime takıp soyunma odasından çıktım. Eve doğru yürümeye başladım. Saat yediyi çeyrek geçiyordu. Kulaklıklarımı taktım ve müziği başlattım. Bu antrenman daha iyi sayılırdım. Biraz daha kafamı verebilirsem bu sene maçlarda gayet başarılı olabilirim. Yürümeye devam ettim.

     Nihayet eve gelebilmiştim ve gerçekten çok yorgundum. "Ben geldim." cevap gelmedi. Burnuma güzel kokular geliyordu. Muhtemelen mutfaktaydı bu nedenle beni duymamıştı. Çantamı kapının yanına koydum ve mutfağa gittim. "Merhaba anne. Seni çok özledim. Oo yine döktürmüşsün." Bana sarıldı. "Hoşgeldin. Antrenman nasıldı?" "İyiydi. Gittikçe daha iyi oluyorum. Bence bu sene daha iyi bir derece yapabilirim." "Üçüncülük de kötü değil Doğukan. Hadi ellerini yıka da sofrayı hazırlamama yardım et."

     "Ee, günün nasıl geçti?" "Her zamanki gibi anne. Dersler işte." "Tarih dersini önemsiyorsun değil mi? İlk sınavının sonuçlarından memnun değilim, biliyorsun." İlk sınavımın sonucundan ben de memnun değildim ama insanın kafası basmıyorsa yapacak bir şey yok ki. "Evet anne. Tarih dersinde artık eksiksiz not tutuyorum." "İşte benim oğlum." Zaten işi başından aşkın olan annemin benimle de ilgilenmesine gerek yok, tarih işini en kısa sürede halletmem gerek. "Ben duşa giriyorum" "Tamam canım."

     Banyoya girdim ve suyu açtım. Suyun ısınmasını beklerken üzerimdekileri çıkardım. Saatimi ve bilekliği de çıkarıp katladığım giysilerin üstüne koydum. Duşakabine girdim, suyun ısısını ayarladım ve suyu duş başlığına aktardım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 24, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Güzel, Yaratık'ı nasıl sevdi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin