Kafamı sıraya koymuş dersin başlamasını bekliyordum. Birisi dürtükleyince mecburen kafamı kaldırmak zorunda kaldım.Hey, bu bana marketi soran çocuk değil miydi?
Çocuk benden önce davranarak konuşmaya başladı.
"Sen de mi burada okuyorsun?
"Evet, yeni geldim."
"Sıra arkadaşıyız o zaman. Yana kayar mısın demek için dürtmüştüm." Güldü.
"Ah, tabii."
Yana kayınca benim yanıma oturdu. Bu okula yeni mi gelmişti? Yoksa önceki senelerde burada mıydı?
"Bu okulda yeni misin?"
"Hayır, sadece o eve yeni taşındık. Bu arada ben Savaş."
"Liva," diyerek kısa cevap verdim.
Zaten uzatmaya gerek kalmamıştı. Öğretmen o an sınıfa girmişti.
Savaş ben sormadan sessizce konuşmaya başladı.
"İlk ders matematik. Ders her ne kadar kötü olsa da, Sevgi Hoca iyidir."
"Peki, teşekkür ederim."
Matematik mi? Sabah sabah matematik mi olur? Katlanılmaz.
Yerimize otururken istemediğim oldu. Öğretmen farketti hemen. Bir kere de farketmeyin.
"Aramızda yeni birisi var sanırım. Bize kendini tanıtır mısın canım?"
"Liva Ayaz. Yeni taşındığımız için bu okula gelmeye başladım."
"Peki Liva, bu kadarı yeterli." Gülümsedi. Karşılık vererek yerime oturdum.
Derse birkaç defa katıldım. Öğretmen fazla zorlamamıştı zaten. Yeni geldiğim içindir mutlaka. Eh, benim açımdan iyi de oldu. Ders bittiğinde bir kız yanımıza geldi. Savaş'la konuşmaya başladı. Savaş bana seslenince onlara döndüm.
"Liva, bu Aslı. Sevgilim. Aslı, Liva buralara yeni gelmiş sınıfa. Okula da."
"Memnun oldum." Gülümsedim.
"Ben de."
Etrafa göz gezdirirken o çocuk dikkatle Savaş ve Aslı'ya bakıyordu. Sanki ona baktığımı farketmiş gibi gözlerini bana çevirdi. Ulan bu çocuk niye beni tanıyor gibi bakıyor? Acaba bu çocuk dövülen çocuk da, beni pet şişeye bastığımda gördü mü?
Savaş bakışlarımı ona çevirmemi sağladı.
"Biz bahçeye çıkıyoruz. Gelmek ister misin?"
"Hayır, başım ağrıyor biraz. Siz gidin."
Kafasını salladı ve çıktılar. Aslında başım ağrımıyordu, neden yalan söyledim bilmiyorum. Telefonumu çıkardım. Mesaj gelmişti eski okulumdaki arkadaşımdan. Nida'dandı mesaj, okuldaki en yakın arkadaşımdı.
"Seni okulun ilk gününden özledik, Liva." yazıyordu mesajda. Bende onları özlemiştim. Tamam, kötü bir okul değildi ama arkadaşlarımı özlemiştim. Bir süre sonra beni hatırlamayacaklarını bile bile özlemiştim. Ayağa kalkarak sınıftan çıktım. Sabah kahvaltı da yapmamıştım, kantinden tost alsam iyi olacaktı. Kantin zaten kendini gösteriyordu. Bir kaşarlı tost aldım ve yürüyerek yemeye başladım. O yüzünde yara olan çocuk bana doğru gelmeye başladı. Kesin o çocuk. Ya beni de suç ortağı yaparsa? Saçmalıyorum tamam.
"Selam."
"Selam."
"Rüzgar ben. Okulda yenisin, istersen gezdirebilirim. Eski okulun kadar büyük değil ama, idare eder."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Özel okuldan gelmiş bir havan var. Neyse, gel gezdireyim."
Öyle bir havam varmış. Hah, hiçte bile.
Beraber yürümeye başladık. Işte bana müdür yardımcılarının, müzik odasının, giyinme odasının falan yerlerini gösterdi. Iyi çocukmuş aslında. Sonra zil çaldı falan dersleri atlayayım.
*Teneffüs*
Savaş uyarıcı bir tonda konuşmaya başladı.
"Liva, Rüzgar'la konuşmamalısın."
Allah Allah, sanane?
"Nedenmiş o?"
"Sen bilirsin yinede, ama tekin biri değil."
"Gerek yoktu uyarın için."
Aslı artık Savaş'ın yanına oturmak istediğini, benim ordan kalkıp kalkamayacağımı sordu. Sıra arkadaşıyla tartışmışlar. Kabul ettim ve çantamı alıp boş yer aramaya başladım. Rüzgar'ın yanı boştu, bir tek onun yanında çanta yoktu çünkü.
"Rüzgar, yanına oturabilir miyim?"
Bana baktı, daha sonra Savaş ve Aslı'ya baktı, neydi bunun onlarla sorunu? Tuhaf bakıyordu.
"Otur."
Çantamı yanına koydum ve oturdum.
"Eğer sabah kaçmasaydın ölecektim. Sağol."
"Ne?"
"Sabah, pet şişeye basmasaydın, ölüyordum." Güldü.
"Şey, ben özür dilerim. Kaçarak bencillik ettim ama. Yani, her neyse. Neden ölecektin?"
"Sen pet şişeye basıp kaçınca dikkatleri dağıldı. Ben de kaçtım."
"Neden ölecektin?"
Cevap vermedi.
"Söyler misin?
Yine cevap vermedi.
Önüme döndüm. Gözüm Savaş'a takıldı. Bu da tuhaf tuhaf Rüzgar'a bakıyordu. Rüzgar da Savaş'a bakıyordu. Tuhaf bakıyordu dememe gerek yok herhalde. Aslı Savaş'ı öpmeye başladığında, Rüzgar'ın tuhaf bakışlarının yerini, sinirli ve hayal kırıklığı taşıyan bakışları aldı.