Bir Savaş ve Aslı'ya, bir Rüzgar'a bakarken olayları anlamaya çalışıyordum. Neyse, öğretmen gelince Rüzgar'ı dürtükledim ve öğretmeni işaret ettim. Ders başladı falan derken gerçekten sıkıldığımı farkettim. Rüzgar'ın dürtmesiyle ona baktım. Bir kağıt parçasını önüme koymuştu. Açarak okumaya başladım.
"Neden özel okuldan bu okula geldin, Lara?"
Lara mı?
"Liva. Ayrıca neden soruyorsun?"
"Pardon, Liva. Merak ettiğim için desem ikna edici olur mu?"
"Boşver."
Not yazması iyi olmuştu, o yazmasaydı ben onunla konuşmaya başlardım. Sonra da soru sormamıştı zaten.
-------
İlk gün bitmişti. Dönüşte de otobüse binmek istemedim, yürüyerek gitmeye karar verdim. Dalgın dalgın yürürken olanları gözden geçirdim. Babam aniden iflas etmişti ve buraya taşınmıştık. Şimdiki evimiz de iyiydi, kötü sayılmazdı. Okulum da fena değildi, sadece eski okuluma alışmıştım. Iki sene aynı insanların yüzünü görmüştüm, gerçi beni bir haftaya unutacaklarına adım gibi emindim. Okulun bir, iki sokak arkasındaydım. Yürürken boş sokakta yine bağırış sesleri duydum. Bu nasıl bir gün böyle?
Rüzgar. Ve yanında yakasına yapışmış bir adam vardı.
Bu çocuğun başı dertten kurtulmaz mı hiç? Gizlice bakmaya başladım. Adam, Rüzgar'a bir şey söyledikten sonra uzaklaştı. Rüzgar'ın yanına gittim hemen.
"Senin başın beladan kurtulmaz mı hiç?"
"Senin burada ne işin var?"
"Eve gidiyorum. O adam kimdi?"
"Hiç kimse. Evin nerede?"
"Birkaç sokak ileride. Senin?"
"Az kaldı benim de. Gel hadi."
Beraber yürümeye başladık. Fazla sohbet etmiyordu. Cevaplamayacağını tahmin etsem de o soruyu sormaya karar verdim.
"Sen neden Savaş'a tuhaf tuhaf bakıyorsun?
"Bakmıyorum."
"Bakıyorsun."
Cevap vermedi.
"Neden sen bu sabah ben kaçmasaydım ölecektin?"
Cevap vermedi.
"O az önceki adam kimdi?"
Yine cevap vermedi.
"Aman ya, cevap vermezsen verme. Geldik zaten. Görüşürüz."
Çantadan anahtarı çıkararak kapıyı açtım. Rüzgar ben içeri girdiğimde yürümeye başlamıştı.
----
Eve girdiğim an annem sorguya başlamıştı. Alt tarafi birkaç dakika geç kaldım anne.
"Nerede kaldın, Liva?"
Imalı imalı bakıyordu. Tek kaşını kaldırdı.
"Yürüyerek gelmek istedim anne."
Tek kaşımı kaldırdım. Evet arkadaşlar kaldırabiliyorum. Alkışa gerek yok."O yanındaki çocuk kimdi kız senin?"
"İnanmıyorum sana anne, ilk günden sevgili yapmadım herhalde."
"Aferin sana, böyle devam et canım kızım benim."
Yanaklarımı abartılı bir şekilde sıktı.
"Anne çocuk muyum ben ya? Açım ben, yemek hazır mı?"
"Hazır. Zaten ne zaman doydun ki? Hep açsın."
"Can boğazdan gelir."
Yemek falan yedikten sonra odama gittim. Biraz kitap okuduktan sonra ödev yaptım. "Ilk günden ödev olur mu?" demeyin. Oluyor arkadaşlar. Ne kadar saçma olsa da, oluyor. Babam zaten akşam geliyor eve. Onunla da biraz sohbet ettikten sonra sabah erken kalktığım aklıma geldi. Uykum da gelmişti zaten. Uykunun o sıcacık, güzel kollarına bıraktım kendimi.
--------
Telefon alarm sesini, en nefret ettiğim şarkı yapmıştım. Eskiden o hataya düştüm, en sevdiğim şarkıyı yapıp şarkıdan bıktım resmen.
Rutin işler, kahvaltı, otobüs derken okula gelmiştim. Sınıfa geldiğimde saate baktım. Çok erken gelmişim, daha dersin başlamasına yirmi beş dakika vardı. Sınıfta birkaç kişi vardı. Rüzgar'ın yanına geçip oturdum. Aslı ve Savaş da sınıftaydı. Bunların arasındaki şeyi öğrenecektim. Rüzgar, onlardan nefret eder gibiydi. Savaş da Rüzgar'dan hoşlanmıyordu. Hadi bunu geçtim, birbirlerine olan bakışları, tuhaftı. Rüzgar, kafasını sıraya gömmüş, uyuyordu.
Dürtükledim.
Cevap vermedi.
Yine dürtükledim, bu sefer kafasını bana çevirdi.
"Efendim?"
"Naber?"
"Iyi."
"Hmm, sormadın ama bende iyi."
Gözleri kızarıktı, uykusuz gibiydi. Sohbet açmaya çalışıyordum doğrusu. Canım sıkılıyordu.
"Uykun mu var?"
"Evet."
"Evde niye uyumadın?"
"Canım istemedi."
"Neden?"
"Sanane?"
Buna da bir şey sorulmuyordu. Ya cevap vermiyordu, ya da az önce yaptığı gibi tersliyordu.
"Ne halin varsa gör ya, seninle mi uğraşacağım?"
Ben de kafamı sıraya koydum. Gece uyumuştum, ama uykum vardı. Benim her zaman uykum var zaten.
Rüzgar dürtükledi.
Cevap vermedim.
Yine dürtükledi.
"Efendim?"
"Naber?" dedi sesini biraz incelterek.
Güldüm. Az önceki sohbete geri dönüyorduk, galiba.
"Iyi, sen?"
"Yanlış yaptın. Ben sana 'sen' demiş miydim, ha?" Güldü, ben de güldüm.
"Yeni arkadaşlarını sevdin mi bari?" Kafasıyla Savaş ve Aslı'yı işaret etti.
"Neden?"
"Merak."
"Yani, iyi gibiler işte. Bilmem. Senin o ikisiyle sorunun ne?"
"Ne sorunu? Sorunum falan yok onlarla."
"Var."
"Yok."
"Var."
"Yok dediysem yok. Bu konuyu da kapat, Liva."
"Iyi bakalım. Öyle olsun, Rüzgar."
Var dediysem var. Konuyu da kapatamam canım ya.