Ben Emma GRAY

115 11 12
                                    

15 Eylül 2013
6.30
Tam iki hafta oldu.New York'tan buraya taşımalı,artık apartmanlarla dolu Newyork sessizlik ve anneminn değişiyle huzurun olduğu yer Catskills'teyiz.Burası fazla tercih edilmeyen büyük alışveriş mağzaları,büyük fabrikaların olmadığı küçük bir yer. Şuana kadar kaç komşumuz olduğunu veya çocukları olup olmadığını bilmiyorum ama zaten komşumuz olsa bile benim onlarla ilişki kurabileceğimi de zannetmiyorum.Artık alıstım konuşmamaya hatta arada kendimle dalga bile geçiyorum. Ama annem ve babam beni konuşturma konusunda çok ısrarcı.Yaz tatilim boyunca özel psikiyatristlerle randevulara katıldım. Hepsi aynı şeyi söylediler, istese konuşabilir,sadece iki kelime ve ben o iki kelimeyi gerçekleştirmek için doğru zamanı bekliyorum.Bugün okulun ilk günü.Babam ne kadar beni benim gibi özel durumları olan çocukların gittiği okula göndermek istese de ben , herkesin gittiği normal bir okula gitmek istiyordum. Babam da beni kırmadı ve normal bir liseye kayıt yaptırdı. Biliyorum benim için çok zor bir dönem olucak ama benim herkesten ne farkım var ki? Benim de gözüm,kulağım en onemlisi de duygularım var,bir insanı insan yapan şey bu değil midir?Evet bence duygular insanı insan yapar.Ne insanlar var -öyle diyoruz ama insan değil onlar, para için kardeşini öldüren.Aslın klasik hatta banel gelebilir ama önemli olan kalbinin güzelliğidir bence...Duyguları-ici,kalbi güzel olmayan insanla mutlu bir birlikteliğin olmaz ki zaten.Mesela biz kızlar hayatta hep en iyisi için ugraşırız Belki en iyisini bulmuşuzdur veya hayat bize en iyisi olarak bunun vermiştir. Belki de hep dört dörtlük arayişımızdan oluyor bunlar bilemeyiz.Annem beni çağırıyor gitmeliyim.
EMMA GRAY.

Emma annesine cevap veremediği için hızla merdivenlerden indi.Annesi yine masayı donatmıştı.Emma'nın gözü sadece omleti görüyordu. Omlet Emma nın en sevdiği yiyecekti. Hemen masaya oturdu ve büyük bir iştahla kahvaltıya başladı.
"Lisenin ilk günü için heyecanlı mısın?"
Emma eliyle ,eh biraz der gibi işaret yaptı.O sırada babası takım elbiseleriyle aşağı iniyordu. Annesi Adam 'ın kravatını düzeltmek için yanına gitti.Adam Emma 'nın yanındaki sandalyeye oturup yemeğe başladı.Bu arada annesi yürüyüş hazırlanıyordu.En son babasıyla kaldığında babası sessizliği bozmuştu.
"Cidden bu liseye gitmek istiyorsun değil mi?"
Emma başıyla onayladı.
"Emma bak ben senin iyiliğini istiyorum.O lisede senin üzülecegini düşünüyorum.Senin için endişeleniyorum.
Emma ,Ne zaman dan beri babam beni bubnkadar önemsedi?Ne oluyor bu adama?"diye düşündü.Yanında taşıdığı kağıt ve kalemi eline aldı ve şunları yazmaya başladı."Endişelenmene gerek yok.Bunu ben..."cümlesini bitireceği zaman Adam eliyle durdurdu ve söze başladı.
"Ne zaman bıkacaksın bundan Emma söylermisin? Bıkmadın mı engelli gibi yaşamaktan?Bir şey söyliyim mi? Ben ve annen bıktık.Şimdi bi de tutturmuşsun normal insanların altını çiziyorum senin asla olamadığın gibi normal insanların ,gittiği okula gideceğim diye.
Bıkmadın mı bize ve kendine eziyet etmekten!!!!" Emma babasının bu sözlerine cok sinirlenmişti.Büyük bir hışımla sandalyeden kalkıp odasına koştu.Ağlıyordu ve insanlardan nefret ettiğini söylüyordu içinden niyeydi bu neden yapıyordu bunları,o böyle mutluydu ve onlar Emma'nın mutluluğunu koyu bir nefrete mi çevirmeye çalışıyordu. Babası ve annesi ondan nefret mi ediyordu! canının yandığını hissetti ve acının geldiği yere yani ellerine baktı.Emma 'nın orta uzunlukta olan tırnakları etini kesmişti ve kanıyordu ama Emma kanayan elini önemsemedi.Asıl önemli olan içinin acımasıydı.Evden kaçıp başka yerlere sığınmak istiyordu olağanca hızıyla aşağıya indi ve montunu alıp dışarı koştu.Babası arkasından
"Nereye gidiyorsun??!" diye bağırdı,ama bunu da önemsemedi.Çok sinirliydi ve bu sinirle yanlış bir şeyler yapacağından endişeleniyordu da.Bugün okula gitmeyecekti, saklanacak bir yer düşündü evlerinin orası boş arazi ve dağlarla kaplıydı zaten, fazla ev yoktu bu alanda.Ormana giden yola saptı ,bilinçsiz bir şekilde koşuyordu. Ayağına bir şey takıldı,sert bir şekilde yere kapaklandı. Hiç bir şey olmamis gibi ayağa kalktı,ilk başta hiç bir şey hissetmemişti ama sonradan bileğinin acıdıgı,kolunun ve kaşının kanamasının verdiği acıyla inledi.Yavaşça hareket ederek tutunacak bir yer aradı, ağaca tutunarak yavaşça yere oturdu ve yine ağlamaya başladı. Bu sefer bileğinin ve kanayan kaşının acısından ağlıyordu bir süre böyle devam etti.
Emma cebinden telefonu çıkarıp saate baktı.Saat 13.10'du. Okul çoktan başlamıştı,hatta öğle arasına girilmişti.
Evet okulun ilk günü de böyle geçiyor diye düşündü.Sonra yine sabahki konuşmaları düşündü.Konuşmak için ne diye doğru zamanı bekliyordu?Doğru zaman ne zamandı? Doğru zaman da ne olmasını bekliyordu? Doğru zaman şimdi olabilir miydi? Bu sorulardan tek bir tanesinin cevabını biliyordu, o da şuan konuşmak için uygun zaman olmadığıydı. O sırada Emma annesinin uzaktan yürüdüğünü gördü. Annesine bağıramayacağı için sert bir şeyler bulup ses çıkarmalıydı.Yerden bir dal parçası aldı ama nasıl ses çıkaracaktı, bu düşüncesinden sıyrılıp dal parçasını annesine doğru fırlattı.Annesi ilk etrafına baktı daha sonra Emmayı farkedip koşa koşa yanına geldi

çıkmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin