Sınıfın whatsapp grubuna piknik yerini mesaj atınca Doruk'un motoruna bindik. 10 dakikada hiç bir şey konuşmadan piknik yerine geldik. İlk biz geldiğimizden 4 koli su şişesi aldık.
" İlk büyük ve boş bir yer bulalım. Sonra sen git gelenlere yeri gösterirsin bende orda beklerim." dedim.
" Emredersiniz Miray Hanım. Başka bir arzunuz var mı ?" dedi Doruk'ta.
Tek kaşımı kaldırdım. Tabii ki kaldıramadım, nerede bende o yetenek ! Doruk'ta tek kaşımı kaldıramadığımı görünce tek kaşını kaldırıp sırıttı. Gözlerimi devirdim.
" Sakın bunu bir daha deneme. Bana maymunu andırıyorsun. " deyip kahkaha atmaya başladı.
" Gıcık " deyip omzuna şakadan yumruk atıp bende güldüm.
Çok geçmeden bizde büyük bir yer bulduk. Doruk'ta gelenleri karşılamaya gitti. 5 dakika sonra Nil, Eda , Oğuz ve Gökberk geldi. Nil'in yanına gittim.
" Nil şu meşhur sandviçlerinden getirdin mi ? " dedim gözlerimi kırpıştırarak.İlk sırıttı sonra da
" Getirmez olur muyum ? " dedi.
Diğer çocuklar da piknik örtüsü ,meyve suyu , börek falan getirmişler. Eda yeşillik yere piknik örtüsünü serdi. Bende plastik tabaklara börekleri, sandviçleri falan koydum. Hepimiz tabakları silip süpürdük. Oğuz karnını ovarak " Bu sandviçleri kim yaptıysa daha sık yapmalı " deyince Nil'in güzel gülümsemesi yüzüne yerleşti. Oğuz'a gerçekten aşıktı. Bende bir kere Gökberk'le Oğuz hakkında konuştuğumda onun da Nil'den hoşlandığını söyledi. Bir ara açılmayı düşünüyormuş hatta. Bunu tabi ki Nil'e söylemedim. Gökberk kolunu Eda'nın beline sardı. Çok tatlı bir çift ya. Kendimi övmek gibi olmasın da bunları ben ayarladım. BEN. Dayanamayıp " İyi ki ayarlamışım sizi çok tatlısınız " dedim. İkisi birbirlerine bakıp sırıttılar. Eda " Gruba çok eğlenceli bir şey yapıcağımızı söylemiştiniz " dedi ve soru sorar gibi tek kaşını kaldırdı. Naled olsun bi ben yapamıyorum şunu. Doruk bana bakıp tek kaşını kaldırarak güldü. " İntikamım acı olucak Doruk " dedim. Sırıttı ve ayağa kalktı. Kalkmam için bir bakış attı. Aldırmadan kafamı çevirdim. Sonra elini uzattı " Hadi ama hepsini ben taşıyamam " Gözlerimi devirdim. " O kaslarla pekala da taşıyabilirsin" dedim. Ve kendime saydırdım. Niye böyle bir şey söylemiştim ki, kesin gıcıklığından yanlış bir şey anlıycaktı!
" Kendim taşımak istemiyorum ve unutma eğer kalkmazsan bu kaslarla seni de pekala taşıyabilirim" dedi kaslarını göstererek.
Oğuz bir bana bir Doruk'a bakarak " Sizin aranızda bir şeyler mi var?" dedi. Demesiyle birlikte ayağa fırlayıp "Allah korusun" dedim. Doruk'ta bana dönerek " Katılıyorum" dedi. Tek kaşımı kaldırarak, ah kaldırmaya çalışarak Doruk'a baktım. Sırıttı ve " Maymun " dedi. Dil çıkarıp su şişelerini koyduğumuz yere yöneldim. Arkamdan Doruk geliyordu. Adımlarını hızlandırarak bileğimi tuttu. " Benim gibi biriyle sevgili olmak istediğine adım gibi eminim hatta benden hoşlandığını da biliyorum. Arkadaşlarından utanmana gerek yok " deyip göz kırptı ve hızlı adımlarla bir koliyi tek eliyle kaldırıp sırıtarak yanımdan geçti. Bense hala dediklerini sindirmeye çalışıyordum. Neden böyle düşünmüştü ki. Bileğim de çok acıyordu. Bir küfür mırıldanarak koliyi kaldırmaya çalıştım. Bileğim kaldırmamı engelliyordu. Tek elimle kaldırmaya çalıştım. Ama çok ağırdı. Doruk 2. koliyi almaya gelirken utancımdan oracıkta ölmeyi diledim. Doruk kaldıramadığımı görünce gözlerini devirerek kaldıramadığım koliyi tek eliyle kaldırdı ve diğer eline 3. koliyi aldı. Ben gözlerimi kocaman açarak ona baktım o ise gülümsüyordu. " Kaslarım sağ olsun " diyerek yanımdan ayrıldı. Ayaklarımı yere vura vura diğer koliyi kaldırmaya çalıştım. Kaldıramayınca yerde sürükleyerek ilerledim. Sert bir şeye çarpınca kafamı kaldırdım. Doruk bana bakıp sırıtıyordu. " Maymun, bunlar o kadar ağır şeyler değil " gözlerimi devirdim ve " Bileğimi sıkmasaydın taşırıdım " dedim yüzümü buruşturarak. Güldü ve yine tek eliyle koliyi kaldırıp göz kırptı. Bizimkilerin yanına gidince onlar kendilerine şişe ayırıyordu. Herkes eşit miktarda alınca oyunu başlattım ve ilk gözlerimle Doruk'u aradım. Göremiyordum sanki yer yarıldı yerin dibine girdi salak. Kafamdan aşağı su dökülürken hemen arkamı dönüp Doruk olduğunu görünce bende onun kafasında suyu boşalttım. Öbür şişeyi alıp kapağını açıp arkama döndüğümde Doruk'un elinde 2 şişe görünce kaçmaya başladım. O da arkamdan geliyordu. Nefes nefese kalana kadar koştum. Gözüm kararmıştı yine. Yavaş yavaş yere oturdum ve elimle "1 dakika" işareti yaptım. Kalbim sıkışmıştı ve zar zor nefes alıyordum. Bir kaç dakika sonra Nil'in sesini duydum. " MİRAY " İsmimi bağırıp duruyordu ama ağzımı açacak güç bulamıyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken Doruk'un tanıdık sesi " İlaç kullanıyor musun? " dedi telaşla. Kafamı belli belirsiz olumsuz anlamda salladım. Nefes alamıyordum, kalbime bıçak saplanıyordu sanki. Nil " Miray iyi misin?" dedi. Bu sefer kafamı sallayacak gücü bulamamıştım. Gözlerimi açamıyordum. Bilincim yavaş yavaş kapanırken yerden yükseldim. Sadece sesleri duyabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Hayaller
Novela JuvenilBazen tek bir kişi yaşamana sebep olabilir. Tek bir kişi bütün dünyaları önüne serebilir. Miray'ın hastalığında elinden tutup ona güç verecek olan Doruk bakalım Miray'ı aşkıyla hayata döndürebilecek mi ?