"Hey, Yeol?" Chanyeol onunla birlikte hastane odasına doğru yürürken sordu Baekhyun, şu geçen birkaç ay boyunca hastane onun için kalıcı bir ev gibi olmuştu, ve bunun her bir dakikasından nefret ediyordu.
Gün içinde dışarı çıkmasına izin veriliyordu, 'son arzu' tarzında bir şeydi bu, hemşireler gece boyu ona bir şeyler yapıyorlardı, nefes alışlarını ve kan basıncını gözlemliyorlardı. Aslında bunlar sabahları yapılıp aradan çıkarılabilirdi, ama Baekhyun bu fikri bir kenara itmişti. Hayatı yaşama fırsatı varken iyi bir uyku çekmekten memnuniyetle fedakarlık yapardı. Chanyeol'le olma fırsatı varken.
İkisi hastanenin resepsiyonuna ulaştıklarında, her nasılsa artık bu durum da değişmişti. Baekhyun'un kan testi yapılmıştı, lösemisi tekrar kötüleşmişti ve intikam almak için geri gelmişti. Doktorlar, hastalık onu tamamen mahvedene kadar ne kadar süresi olduğuna emin olmadıklarından, hayata yenik düşeceği ana kadar yatağa hapsolmasını emretmişlerdi.
"Mm?" İç çekti Chanyeol, yataktaki Baekhyun'un üstünü örtüyordu. Cevap gelmediğinde, Chanyeol gitmek için ayaklandı, ancak bileği ince, soğuk bir el tarafından yakalandı.
"Dün okuduğun şey neydi? Biliyorsun, hani mutfaktayken?"
Chanyeol bir süre duraksadıktan sonra dudaklarından yumuşak bir kıkırdama kaçtı. "Senin listeni, elbette."
"Yalan söylüyorsun." Savundu kendini Baekhyun. "Listem çantamdaydı."
Nazikçe bileğini Baekhyun'un elinden çekerek, Chanyeol ona döndü. "Baktım ki sen listenle oldukça eğleniyorsun, ben de kendime bir liste yapayım dedim."
Baekhyun'un gözleri anında parladı. "Ve sen de listende sana yardım etmeme izin vereceksin, değil mi?"
Chanyeol yavaşça kafasını salladı, ve ona doğru eğildi, dudaklarını Baekhyun'un alnına bastırdı.
"Zaten yardım ediyorsun." Nefesini bıraktı. "Şimdi iyice dinlen."
Baekhyun uzandığında Chanyeol'ün dudaklarından sessiz bir hımlama duyuldu, başını yastığa yasladıktan sonra yumuşak, berrak bir melodi odayı doldurdu. Bu oydu. Bu Baekhyun'un yapacaklar listesindeki son maddeydi. Bir ninni.
"Çok güzel." Fısıldadı Baekhyun, gözleri yavaşça kapanıyordu. "Teşekkür ederim."
~
Chanyeol Baekhyun'un odasından ayrıldığında, nefesinin boğazında takıldığını hissetti. İçerideyken diğeriyle konuşmaya daldığında fark etmemişti, ama şimdi, fark etmemesi mümkün değildi.
Koridor tamamen beyazdı, adeta klinik gibiydi. Ancak iki kişinin yan yana yürüyebileceği kadar genişlikteydi; zevkten, umuttan ve yaşamdan yoksundu, ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibi hissettiriyordu.
Her nasılsa, Chanyeol'ün fark ettiği bir şey vardı, muazzam bir hüzünle kaplayan bir şey. Orada, Baekhyun'un odasından az biraz uzakta olan saf beyaz duvarda bir tablo vardı, parlak renkler ve soyut anlatımıyla.
Tablo içine hapsedilmiş renkler topluluğu dar koridora yeni bir hava katmıştı. Kör edici beyaz duvarların arasında durarak bir yaşam belirtisi gösteriyordu. Baekhyun haklıydı – tablo güzeldi. Ve insanların ihtiyacı olan şey mutluluktu.
Resmin alt kısmındaki bir şey koridorun ışığıyla parladı, ve Chanyeol cesaret edip yaklaştı, kalbinin sıkıştığını hissetti. Orada, parlak sanat eserinin altında pirinçten yapılma bir küçük bir levha vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Halcyon [Çeviri] ✓
Fanfictionİki yabancı, tamamen ayrı iki hayat. Paylaşılmış bir hayal. Mutluluk için tek şans. "Bana gerçekten yardım edecek misin?" "Elbette, Baek." Hayat narindir. ~ Çeviridir. Yazardan bizzat izin alınmıştır. http://www.asianfanfics.com/story/view/586863/h...