"Neden buradayız demiştin?" Sıra sıra dizilmiş farklı dekorlar arasında ilerleyen Baekhyun'u takip ederken mırıldandı Chanyeol. Mobilya mağazası büyüktü, ve Chanyeol böyle mağazalara nadiren uğramasına rağmen diğerlerinin bu mağaza kadar büyük olmadıklarına emindi.
İşlenmiş odun kokusu burun deliklerine ulaştı ve Chanyeol kafasını salladı, parmak uçlarını meşe odunundan yapılmış zarif bir masanın pürüzsüz yüzeyinde dolandırdı. "Tablo istediğini sanıyordum?"
"İstiyorum." Sırıttı Baekhyun. "Ama hazır buradayken, etrafa bir göz atayım dedim."
"Neden?" Sessizce sordu Chanyeol, birkaç adım gerilerinden gelen, bir şeyler satmak için azimli olan görevliye baktı.
"Anlamıyorsun, Chanyeol." Cevapladı Baekhyun. "Hepsi çok güzel. Tabloyu direkt alırsak, o zaman... Ben sadece... Ben sadece burada seninle zaman geçirmek istiyorum. İstediğim şey çok mu fazla?"
Afallayarak, Chanyeol kafasını salladı.
"Hayır." Dedi. "Değil."
Mobilya mağazasındaki farklı dekorlara göz attıktan sonra, ikili yönlerini duvarda sıra sıra dizilmiş olan tabloların olduğu tarafa çevirdiler. Çoğu tek renkti, yapıları ve nitelikleri güzeldi; her biri kendilerine ait hikayelerini barındırıyorlardı, ressamlarının bakış açılarını yansıtıyorlardı. Tuvallerin bulunduğu pirinçten yapılma çerçeveler nazikçe bir eğimle yerleştirilmişlerdi böylece ışık üzerlerine denk geliyordu.
Diğerlerinden daha küçük olduğu bariz olan bir tablo, çerçevesizdi ve dikdörtgen şeklindeki basit bir tuvalin üstünde sergileniyordu, köşeleri arkaya doğru kıvrılmış ve tahtadan bir desteğe çivilenmişti. Dizaynının özeti; farklı renklerin spektrumuyla kaplıydı. Bir tarafa parlak, göze çarpan bir sarı serpiştirilmişti, başka bir tarafta turkuaz çizgiler vardı, muazzam büyüklükteki kırmızı parçalar resmin merkezini süslüyordu.
Chanyeol tabloyu gördüğünde irkildi. Tablo ıslak gibi görünüyordu ve arkasında bir gizem ya da bir hikaye barındırmıyordu. Tablo hiç de artistik değildi, ve resmin bir yetişkin tarafından mı yoksa en fazla üç yaşında olan bir çocuk tarafından mı çizildiğinden emin değildi.
Baekhyun'a göre, her nasılsa, tablo güzeldi.
"Bunu alacağım." Dedi parlak sanat eserini işaret ederek. "Mükemmel!"
"Baek." İkna etmeye çalıştı Chanyeol. "Neden? Bir hikayesi yok. Hiçbir şey anlatmıyor."
Buna karşılık, Baekhyun sırıttı, dudakları yaramaz bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldı.
"Önemli olan ne anlattığı değil, Yeol." Dedi. "Önemli olan ne anlatmadığı. Bazen, bir insanı gerçekten anlayabilmek için, dışarıya neler yansıttığının önemi yoktur."
Chanyeol kafasını bir kez salladı, Baekhyun'un onu alt ettiğini kabullenerek. Ama bir kez daha karşı gelmeye karar verdi.
"Neden bu tablo?" Sordu. "Bu tabloya ne dersin? Yapısını görüyor musun? Ya da perspektifini? Hayran edici."
"Tablo güzel, Yeol." Mırıldandı Baekhyun. "Ama çok donuk. Bu tabloysa koridoru aydınlatacak ve onu gören kişiye mutluluk getirecek."
Kafasını yana eğerek, Chanyeol soyut tabloyu bir kez daha inceledi. O kadar da kötü değildi.
"Bazı zamanlar," Dedi. "Her insan biraz mutluluğa ihtiyaç duyar."
~
Chanyeol Baekhyun'u evine ilk kez davet ettiği zaman ilkbaharın ortalarıydı. İkisinin birlikte yemek yapacaklarının düşüncesiyle heyecandan titriyordu, ve tüm öğleyi Baekhyun geleceği için etrafı toparlamakla geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Halcyon [Çeviri] ✓
Fanficİki yabancı, tamamen ayrı iki hayat. Paylaşılmış bir hayal. Mutluluk için tek şans. "Bana gerçekten yardım edecek misin?" "Elbette, Baek." Hayat narindir. ~ Çeviridir. Yazardan bizzat izin alınmıştır. http://www.asianfanfics.com/story/view/586863/h...