"Semi kim ?"
Kaşlarımı çatıp bileğimi ellerinden kurtarmak için sertçe salladım. Varlığı bile atmosferin kara bulutlarla çevrilmesini sağlıyordu sanki. Kokusu baskın, bakışları oldukça ağırdı.
"Ya bak sen hasta mısın nesin bilmiyorum madem zenginsin , varlıklısın niye peşimdesin amına koyayım. Kendi hayatın yok mu senin hiç. Sal beni rahat bırak ya," bir nefeste söylemiştim hepsini. O ise sakince sözlerimi dinledikten sonra kısa süren sessizliği bozdu.
"Benim hayatım sensin hala anlamıyor musun bunu. Sahip olduğum en değerli şeyin sana olan ilgim olduğunu söyledim sana daha önce de. Benden nefret etsen de," durdu. Üstten bakan bakışlarını başka yöne çevirdi. Yeniden konuşmadan önce sertçe yutkundu. Gözlerimi inip kalkan adem elmasına yönelttim.
"Beni ne kadar isteyip istememen önemli değil. Benim sevgim senin o çocukça davranışlarından daha derinde. İster kafana sok ister sokma."
Bu sözler karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum. Açıkçası hayatımda hiç böyle bir itiraf almamıştım. Ya da hiç bu kadar önemsenmemiştim. Kalbime giren ağrıyı boş verip yanıt verdim.
"Bunların hiçbiri benim hayatıma karışacağın anlamına gelmez. Sen benim için hiç kimsesin. Ve hakkında duyduklarım kadarıyla da öyle kalmaya devam edeceksin." dedim gözlerinin içine bakarak. Loş ışıtan sokak lambası, boynunda beliren kalın damarları açık etmişti. Duyduklarımdan ya da duyduklarından hoşlanmamıştı anlaşılan.
"Ne duydun ?" dedi saldırgan bir tavırla. Cevap vermeye çekinsem de duymayı hak ettiğini düşündüm.
"Kita-san benim yakın tanıdığımdır. Onun düşmanı olan biriyle bırak konuşmamı aynı havayı solumama bile izin vermez." Derin bir sessizlik oluştu. Onun gözleriyle karşılaşmamak için başımı eğdiğimde sıktığı yumruklarını görmüştüm. Sanırım bu konuşmadan sonra işler yolunda gitmeyecekti.
"O soysuz piç sana ne yapacağını falan söyleyemez." dedi ve sesini yükselterek devam etti. "Bana bak senden hoşlanıyor mu yoksa ?" soruyu sorarken bile cevaptan korktuğunu hissedebiliyordum.
"Ne saçmalıyorsun be. Abim gibidir o benim, ayrıca düzgün konuş." Söylediklerime az da olsun rahatlamışa benziyordu ama ortamın gerginliği hala aynıydı. Aniden çalan telefonu bu çekilmez havayı bozmuştu sonunda. Birkaç küfür savurduktan sonra öfkeyle telefonunu açtı.
"Ne var ?"
"Tamam bekleyin geliyorum."
Telefonunu cebine atıp bu sefer parlayan gözleriyle kısaca beni süzdü. "Bu konu burada bitmedi." dedi parmağıyla işaret ederek. Arkasını dönüp arabasına yürümeden önce bağırdım. "Sen kimsin ki konu bitiriyorsun lan aşağılık herif."
Arabasının kapısını açtıktan sonra birden arkasını dönmüştü. Bağırdığım sözlere karşılık vereceğini düşünmem tüylerimi ürpertmişti. Ancak hiç beklemediğim anda yüzüme bakarak sırıtmış ve öylece arabaya binmişti.
•••
Biraz kısa ama olsun yazdım aylar sonra..
oylamayı unutmayınız..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
House Of Balloons | sakuatsu
FanfictionBut you belong to me... Tw: yetişkin içerik, küfür, nsfw