10. Bölüm

82 29 9
                                    

Mabel

Sabah uyandığımda ilk aklıma gelen Pace'in geceki saçmalıkları oldu ve salakça sırıttım. Daha sonra ise büyük bir duygu değişimiyle üzüldüm çünkü kameram bozulmuştu. Bugün mutlaka tamirciye gitmeliydi.

Üstümü giyindim ve sonra aşağı kahvaltı yapmaya indim. Annem ve babam çoktan uyanmış kahvaltılarını yapmıştı. Ben bugün kendime izin verip on iki gibi kalkmıştım.

Kolay geldiği için mısır gevreğiyle karnımı doyuruyordum. O arada telefonum titredi, Raven'dan mesaj gelmişti.

Raven: Günaydın Mabe. Dün Levi'yle uğraştığımız için karakoldan geç geldik. O yüzden yeni uyanabildim.

Mabel: Sorun değil, ben de yeni uyandım sayılır. Bir sorun yok değil mi?

Raven: Yok bir sorun.

Mabel: Bugün mü gideceksin Sidney'e?

Raven: Evet, maalesef. Akşam sekiz otobüsüyle.

Mabel: İşin var mı peki?

Raven: Ah evet, annemle bir yere gidecekmişiz. Ne saçmalık! Üniversiteye geçtim ama hala peşimi bırakmıyor bu kadın.

Mabel: Neyse o zaman. Belki ben gelirim bir ara Sidney'e :)

Raven: Gerçekten miii? Çok sevinirim :D

Mabel: Yani, muhtemelen gelebilirim.

Raven ile mesajlaşırken kahvaltımı bitirmiştim. Babam her zamanki tekli koltuğuna oturmuş gazete okuyordu. Yanına gidip fotoğraf makinemi tamir ettirip ettiremeyeceğini sordum. O da, nasıl bozduğumu bile sormadan ettirebileceğini söyledi. Zaten hep böyleydik, annemle de babamla da. Beni pek umursamazlardı. Sever gibi yaparlardı ama bana her zaman içi boş gibi gelirdi. Sevgi sözcükleri kullanmaları sadece bir alışkanlıktan ibaretti. İstediklerimi yaparlardı, evet. Ama beni böyle mutlu edemeyeceklerini bilmiyorlardı. Beni tanıdıklarını bile düşünmüyorum.

Yine telefonum titreşmişti. Mesaja bakmadan önce odama çıktım. Koridorda, annem, akşam yemeğe gideceğimizle ve güzel bir elbise giyinmemle ilgili bir şeyler söylemişti. Tabiki gidecektik bugün pazardı. O kadar sıkılıyordum ki bu yemeklerde. Birbirimize boş boş bakıp yemek yiyoruz anca. Bunu yıllardır yapıyoruz, ilk babam düşünmüştü. Ailemiz birbirine yakınlaşsın, dertlerimizi anlatalım diyeydi güya.

Akşama kadar Raven'la mesajlaşarak ve tabii ki kitap okuyarak geçirmiştim günümü.

Saat yedi gibi annem hazırlanmam için seslendi. Ben de dolabımdan mor mini bir elbise alıp üstüme geçirdim. Açıkcası seçerken hiç uğraşmamıştım. Çünkü umursamıyordum.

Çantamı hazırlayıp aşağı indiğimde annem babamın kravatını düzeltiyordu. Kendisi parıltılı siyah bir elbise giyinmişti. Sanki düğüne gidiyoruz, diye geçirdim aklımdan.

Biz yola çıkana kadar yarım saat geçti. Herkes hazır olunca babamın arabasıyla yola çıktık.

Gittiğimiz yer pahalı bir mekandı. Arabayı kapının önüne bırakıp valeye teslim ettikten sonra içeriye girdik. İçerde süslü avizeler, şık duvar kağıtlarıyla örülmüş duvarlar ve pahalı markalara bürünmüş zengin insanlar vardı. Buraya ilk defa gelmiştik ancak diğer gittiğimiz yerlerin de bundan pek farkı yoktu.

İçeri girdiğimizde kapının orada bekleyen bir görevli daha önceden rezerve ettiğimiz yeri gösterdi. Biz oturur oturmaz babam konuşmaya başladı.

"Beğendiniz mi bu mekanı? İşten bir arkadaş önerdi burayı."

"Ben çok beğendim. Özellikle de sade ve şık görünümlü olması çok iyi."

Sade mi? Annem ne dediğinin farkında mıydı acaba?

Bana da fikrimi soracaklarını tahmin ettiğim sırada garson geldi ve siparişlerimizi aldı. Ben salata yiyecektim. Aslında sabah kahvaltısından sonra pek bir şey yememiştim ama yine de salata istemiştim. Aslında bu benim bir nevi aileme karşı tavrımdı. Yani her pazar salata yerdim. Şikayetçi de değilim.

Tahminimce bir veya bir buçuk saat sonra yine sıkıcı ve suskun bir yemeğin ardından eve dönmüştük.

Hemen odama çıkıp üstümü değiştirdim. Ama sanki odamda bir kaç şeyin yeri değişmişti. Yoksa eve hırsız mı girdi diye düşündüm. Salona inip ordaki değerli eşyalara baktım ama hepsi yerindeydi. Ama odamda kesinlikle farklılık vardı.

Farklılık yaptım Mabel'ın ağzından yazmaya başladım. Yorumlarınızı bekliyorum :)

Ghost IndicatorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin