Babama 2 dakikada bir ne kadar yolumuz kaldığını soruyordum. Hep cevabı aynıydı:
"Az kaldı."
Şimdi bir orman yoluna sapmıştık. Buralara pek turist uğramıyor gibiydi. Etraf ıssızdı ve heryere sis çökmüştü. Önümüzü bile göremiyorduk. Biraz daha ilerledikten sonra JASPER MİLLİ PARK'INA HOŞGELDİNİZ yazısını zar zor görebilmiştik. Ormanın cennet gibi bir yer olduğunu sanıyordum ama ateşi sönmüş bir cehennem gibiydi. Tabelanın hemen ilerisinde yıkılmaya yüz tutmuş bir kulübe vardı. Babam arabayla yavaşça kulübenin yanına yanaştı. Kulübedeki adam tersleyen bakışlarla bizi süzdü. Adamın suratı 'Lanet olasılar bir siz eksiktiniz.' der gibiydi. Canımı sıkmaya başlayan sessizliği babam bozdu:
"Ben Marco Díaz Salazar. Yeni park bekçisiyim."
"Demek sen o Marco'sun." dedi ve babama acıyan bakışlarla baktı. Az önce bizi nerdeyse kovacak olan adam şimdi acımaya başlamıştı. Bu da bir gelişme diye düşündüm.
"Nasıl yani ? Ne demeye çalışıyorsun ?"
"Sana tek bir şey söyleyeceğim dostum. Kendine dikkat et özellikle geceleri." dedi ve kulübenin camını kapatıp perdeyi çekti.
"Bu adam neden bahsediyordu baba ? Bir fikrin var mı ?"
"Hayır ama öğreneceğim." dedi ve arabadan çıktı. Kulübeye doğru yürüdü ve kapıyı çaldı. Bende hemen babamın arkasından kulübenin kapısının yanına gittim. Babam hâlâ kapıyı çalmaya devam ediyordu. Sonunda dayanamayıp kapıya bir tekme attı ve kapı ardına kadar gıcırdayarak açıldı. İçeride kimse yoktu. Az önce burda olan adam nereye gidebilirdi ? Kulübenin diğer odasına doğru yürüdüm. Burada da kimse yoktu. Büyük ihtimalle pencereden kaçmıştı. Pencereye doğru yaklaştım. O sırada bir çıtırdama duydum. Yerde camı kırılmış bir çerçeve vardı. Dikkatlice çerçeveyi yerden aldım. İçinde bir fotoğraf vardı. Gece çekilmiş, büyük ihtimalle bir aile fotoğrafıydı. Fotoğrafı daha dikkatli bir şekilde inceledim. Arkada pek göze çarpmayan bir silüet vardı. Kim olduğu belli değildi. Sadece buğulu bir gölge. Bunu babama kesinlikle göstermeliydim. Odadan yavaşça çıktım ve babama seslendim.
"Baba orda mısın ? Sana acil bir şey göstermeliyim." Cevap vermiyordu. Hiç bir ses yoktu. Korkmaya başlamıştım. Acaba o adam kaçmakta haklı mıydı ?
Belki arabadadır diye düşünüyordum. Aklım kötü düşüncelerle dolmuştu. Galiba bir panik atak türüne sahiptim. Bana annemin ölümünden kalan ve doktorların uğraşlarına rağmen beni terk etmeyen bir kaç hatıradan sadece birisiydi. O kazayı, annemi kaybetmenin acısını, hâlâ içimde yaşıyordum ve her saniyemi aynı acıları babamda da hissetmemek için sürekli bir korkuyla geçiyordum ve bu an da bu korkularımın zirveye çıktığı anlardan sadece birisiydi.
Babamı arabada görmek umuduyla dışarı çıktım. Etrafa bakındım ama kimse yoktu. Kalbimin ritmi tüm vücudumu inletiyordu. Başıma bir ağrı saplandı. Bir anda çığlık sesi tüm ormanda yankılandı. Kulakları tırmayalan bir ses. Babama bir şey oldu düşüncesiyle tüm vücudum irkildi . Sesin geldiği tarafa baktım. Ayakta zor duruyordum. Yer de kan izi vardı. Annemde yaşadığım acıları yaşamak istemiyordum. Güçlükle yutkundum ve yavaşça köşeyi döndüm. Kulübenin köşesini döndüğümde babamı gördüm. Birden gözümden bir damla yaş aktı.Babam orda duruyordu. Ona doğru koştum ve sımsıkı sarıldım. Onu gördüğüme hiç bu kadar çok sevinmemiştim.
Babam beni alnımdan öptü.
"Amaris sorun ne tatlım, Niye ağlıyorsun ?"
Güçlükle konuşabiliyordum. Uzun süredir bu kadar çok ağlamamıştım.
"Bana sö-ö-ööz vermeni istiyorum. Beni hiç bırakmayacaksın."
Babamın da gözleri yaşarmıştı.
"Ben seni istesem de bırakamam Amaris."
"Sadece söz ver. Söz mü ?"
"Söz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli
Mystery / ThrillerKüçükken yaşadığı psikolojik sorunları aşmaya çalışan Amaris' i daha büyük sorunlar beklemektedir. Her şey sıradan başlamıştı.Nasıl olsa her zaman ordan oraya taşınıyorlardı ama bu sefer hiçbir şey sıradan olmayacaktı.