One

10.5K 222 16
                                    

*

Kıvırcık tüyleri ile Buffy bana yaklaşırken yüzümde oluşan gülümseme içimi ısıtıyor, midemde kelebekler oluşuyordu. Güne onunla başlamak beni enerjik ve pozitif hissettiriyordu. Sakin ama çok eğlenceli bir köpekti. Onunla zaman geçirmek inanılmaz keyifli oluyordu. Parmaklarım tüyleri arasında gezinirken sırtı ile çenesini birazcık kaşıdım ve üzülerek ondan uzaklaştım. İşe gitmem gerekiyordu.

Yatağımdan uzaklaştıktan sonra rutin işlerimi kısa sürede hallettim. Üstüme salaş düz bir elbise ve spor ayakkabıyla kombinimi oluşturdum. Soğuk olabileceğini düşündüğüm için de yanıma bir parka aldım. Parmaklarımı tarak gibi kullanmamın ardından saçlarımı güzelce toplayıp bağladım. Çantamı da alıp evden çıktım. Sakin bir gündü. Her zamanki gibi yolda durup bir kahve aldım ve tekrar yola devam ettim. Kafa olarak çok dengeli hissettiğim bir gündeydim. Bunun sebebi belki de akşam kız arkadaşlarım ile buluşacak olmamdı. Birkaç kadeh bir şeyler içer, ufak tefek dedikodu yapar ve eğlenceli bir akşam geçirirdik. Bu benim için güzel bir plandı. Bugün oldukça kötü görünen hava umarım akşamımı baltalamazdı.

Düşünmeyi bir kenara itekleyip arabamı otoparka bıraktım. İçinden eşyalarımı aldıktan sonra sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Öğrencilerin bahçede ayrı gruplar olarak takıldığını gördükçe benim üniversite yıllarım aklıma geliyordu. Onların aksine benim oldukça durgun bir üniversite deneyimim olmuştu. Akşam görüşeceğim kız arkadaşlarım dışında başka birileriyle tanışmamış ve farklı aktiviteler yapmamıştım. Ailem fazlasıyla tutucu bir aile olduğu için çılgın şeyleri yapma fırsatım olmamıştı. Zaman geçtiğinde de benim hevesim kalmamıştı zaten.

Geçmişim ile vedalaşmaya karar verip derse girdim. Flash belleğimi gerekli yere taktıktan sonra bugün anlatacağım konuyu desteklemesi açısından hazırladığım görselleri açtım. Böylelikle başlamanın zamanı gelmişti.

"Antropoloji, insanı 'kültürel bir hayvan' olarak ele alır. Sizce bunun nedeni nedir?" Gözlerim öğrencilerin üzerinde gezinirken birinin cevap vermesini umuyordum. Bir avuç salakla birlikte ders işlemek çok saçmaydı. Bu sırada da imza atmaları için yoklama listesini önlerden birine verdim.

"Alyssa. Bence hayvanlar ile aynı katagoride olmamalıyız. Onların iç güdüleri var bizim ise düşüncelerimiz." Cümlesini bitirdikten sonra sevimli olduğunu düşündüğüm tebessümümü takındım. İnsan ve hayvan arasındaki farkı böyle düşünmeleri çok normaldi.

"Dünyanın neredeyse bütün bölgelerine dağılmış olan insan, coğrafî ve ekolojik koşulların dayattığı değişimler sonucunda biyolojik olarak çeşitlenmiş, ama aynı zamanda bu koşullara verdiği cevaplarla da 'kültür' dediğimiz olguyu, yani onu hayvandan ayıran şeyi yaratmıştır. Hayvan değiliz ama bizi onlardan farklı kılan çok şey yok. Hepimiz birer kültürel hayvanız." Dedikten sonra yerine geri oturan Callum'ın sözlerine çok şaşırmıştım. Bu derse oldukça hakim gibi görünüyordu. "Anlamadığınız bir nokta var mı?" Callum sayesinde bana bir açıklama fırsatı sunulmadığı için bu konuyu kapatıp diğerine geçme zamanım gelmişti.

*

Kesici soğuk bedenimi ikinci bir deri gibi sarmalarken diğer insanların aksine kısa bir süreliğine titreyerek hissetmeyi tercih ettim. Böylesine bir soğuk havanın bedenimi sarıp kavurması hoşuma gidiyordu. Hissetmeyi seviyordum. Dokunmayı, gülmeyi, heyecanı, korkuyu, sevgiyi, şefkati... Her duyguyu hissetmeyi seviyordum. Ben hissizlikten korkardım hep. Tepkisizlik tuhafıma giderdi. Ama ruhsuzluktan korkan ben de her geçen saniye duygusuzlaşıyordum. Çimen yeşili gözlerim metroya doğru koşuşturan insanlarda gezindi bir süre. Montuna sarılarak merdivenlerden inenler, çocuğu üşütmesin diye onu sımsıkı sarmalayanlar, şiddetli yağmura karşın sigarasını bitirmek için ayakta dikilenler, ayazdan korunmak için sevgilisine sığınanlar, şemsiyesini kapatma çabalarında olanlar... Ne kadar da gariptik biz insanlar. Mesela bir sigara için hasta olmayı göze alıyorduk ya da hiçbir şeyden haberi olmayan küçük, masum bir çocuğu korumak için. Sahi neden böyleyiz biz kültürel hayvanlar?

Biz başlı başına büyük bir ironiydik, orası kesindi. Ama neden bir kişi için kendimizi feda ederdik? O kadar mı çok severdik etten, kemikten bir insanı... Sanırım ne felsefe ne edebiyat ne de bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin buna bir cevap bulamayacaktık.

Parkamın cebine soktuğum ellerimi çıkarıp yasladığım yerden sırtımı ayırdım. Havanın bu kadar kötü olacağını tahmin edememiştim. Daha fazla ıslanmamak adına büyük adımlarla arabamın olduğu, kaygan zemine doğru yürümeye başladım. Başımı eğip yere döşenmiş kaldırım taşlarını teker teker incelemeye başlamıştım ki omzuma çarpan ağır bedenle dengemi kaybettiğimi hissettim. Saniyeler içerisinde ayaklarım yerden kesilip ellerim düşmemek için bir destek bulduğunda tek umudum da yerinden kopmuş olacak ki kendimle beraber sürüklediğim vücutta yerle bir oldu.

Yüzüme sıçrayan çamurlu su ağzıma girerken günüm daha ne kadar berbat bir hale gelebilir diye düşündüm. Yine de moralimi bozmamak için kendimi zorladım. Çenem acımasızca, zemine çarpmanın verdiği etkiyle sızlarken ellerimden biri yumuşak bir şeyi tutuyormuş gibi hissediyordum. Düşündüğüm şeyin olmamasını hayal ettim. Rezil olmak istemiyordum. Saçmaladığımın farkına vardığımda hemen kalkmalı ve geç kalmadan kızların yanına gitmem gerek diye uyardım kendimi. Çamura bulanan suratımı kaldırma amacı ile avuçlarımdan yardım alarak dizlerimin üzerinde yükseldim. Kendimle beraber düşürdüğüm kişi hala iyi mi diye baktığımda ise sırtüstü uzanmış, gözleri kapalı birini görmüştüm. Şaşkınlıkla bakakaldım. Bu Callum'dı. İyi mi, diye kontrol etme amacıyla dizlerimin üzerine çöktüm. Hareket etmeden öylece durması beni korkutuyordu.

"Özür dilerim, iyi misin Callum?" Diye yaşadığına dair bir bulgu aradım. O sırada gözlerini açıp gülümsedi. "Neden bana eşlik etmiyorsunuz? Hava çok güzel." Diye bağırarak seslendi. Bunu çok garipsedim. Kafasını çarptığı için sersemlediğini düşünmeye başlamıştım. "Delirdin mi? Hasta olacaksın, kalk hadi!" Kolundan çekerek kaldırmaya çalıştım ama gücüm onun ağır bedenini hareket ettirmeye yetmemişti. "Deneseniz ne kaybedersiniz?" Diye seslendiğinde mırıldandığından dolayı zar zor işittim. Yağmur fazlasıyla gürültülüydü. "Bu çok saçma bir şey biliyorsun değil mi?" Ani bir karar aldım ve pislik içinde olduğumdan dolayı ben de ona katılmaya karar verdim. Kendimle oldukça fazla çelişiyordum. Yanına uzandığımda bakışlarımı ona çevirdim.  Gözlerime gelen su damlacıkları bütün öfkesi ile yüzüme çarparken ona bakmaktan vazgeçip yanan gözlerimi kapattım. "Asıl diğer insanlar saçma. Yağmuru seviyorum diyorsunuz ama yağmurdan kaçıyorsunuz. Saçmalığa bak!" Şaşkınlıkla kaşlarım yukarı kalkarken kısa bir anlığına gözlerimi açıp yüzüne baktım.

"Şey gibi mi mesela-" Yüzüstü döndükten sonra dirseklerimi yere dayadım ve yukarıdan ona çevirdim bakışlarımı, ardından sözlerime devam ettim. "Birine seni asla bırakmam diyoruz ama gidiyoruz."

"Kabaca öyle. Sevdiğin bir şeyden kaçmak bence büyük bir saçmalık." Gözlerinden birini açtığında kontrol edercesine etrafı taradı, hemen ardındansa tekrar kapattı. Direseklerimi yaya kaldırımının sert yüzeyinden ayırıp tekrar sırtüstü uzandığımda gözlerimi kapatmadım bu sefer. Su damlacıklarının bedenimi içimin kavrulduğu gibi yakmasını istiyordum.

"Benim gibi deli birini bulduğuma sevindim." Sessizce mırıldandığında bu sefer çok yakınında olduğum için duymayı başardım. Sözleri hoşuma gittiği için de gülümsedim. "Benim gibi kaçıklar olduğuna sevindim." Kısılan gözlerinin ardından kocaman bir şekilde gülümsediğinde istemedende olsa yüzümdeki tebessüm genişlemişti. "Kültürlü delilerin, neslinin tükenmemesine çok mutlu oldum." Söylediğine karşılık kendimi tutamayıp kahkaha attım. Komik birisiydi.

"Sen gerçekten delirmişsin, hasta olup dersime gelmemek için mi yapıyorsun bunu Callum?" Şakayla karışık, ani bir şekilde kızdığımda iri dudakları genişeyerek sırıtışını görmeme sebep oldu. "Kaçırmayacağım tek ders sizin dersiniz." Demesinin ardından ayağa kalkıp benim de kalkmam için elini uzattı. Yardımını kabul ederek zeminden uzaklaştım.

Aramızda ufak bir sessizlik olduğunda artık gitmem gerektiğini fark ettim. Onu sessizliğim ile rahatsız etmek istemezdim. "Tekrardan özür dilerim. Umarım bir şeyin yoktur." Dedim veda etmeden önce. Buluşmaya geç kalacağımdan emin olmuştum. "Aslında teşekkür ederim, çok mutlu oldum. Düşmeseydik böyle bir anımız olmayacaktı." Sarılmak için yaklaştığını anladığımda dostane bir şekilde sarılıp sırtını sıvazladım. Etrafta bulunan insanlardan dolayı yanlış anlaşılmak istemiyordum. "Kendine iyi bak Callum. Görüşürüz." Deyip arabama doğru ilerlemeye başladım. "Adım Calum!" Diye arkamdan seslendiğinde kendi kendime gülümsedim. Büyük ihtimalle doğrusunu hep unutacaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

anthropology and Callum I chHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin